Sivas’ta yaşayan Erol Çelik, 12 Eylül darbesine ağır işkenceler görmesi ve yaklaşık 2 yıl cezaevinde kalmasına rağmen devletine küsmediğini söyledi. Türkiye’nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesi, ordunun demokrasiyi askıya aldığı ve binlerce insanın hayatını altüst ettiği bir dönem olarak hatırlanıyor. Bu darbe döneminde Sivas’ta yaşayan ve dönemin Ülkü Yolu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Erol Çelik’te sabaha karşı gözaltına alınanlar arasında bulunuyordu. Yaklaşık 2 yıl hapis yatan Çelik, cezaevinde ve o dönemde yaşadıklarını anlattı. “12 Eylül Amerika ve onun işbirlikçileri tarafından yapılmış bir ihtilaldir”
Çelik, 12 Eylül 1980 darbesinin Amerika ve ülkemizdeki işbirlikçileri tarafından yapılan bir ihtilal olduğunu ifade ederek, “ 12 Eylül 1980 tarihinde Ülkü Yolu Derneği’nin şimdiki Ülkü Ocakları deniyor, o zaman Sivas Yönetim Kurulu Üyesiydim. İhtilalin olduğu gece sabaha karşı büyük bir bayrak operasyonu yapıldı. Teşkilattaydık biz. Yönetici olduğumuz için sabaha karşı aldılar bizi. Sivas Temel Tepe askeriyesinde önce bir ay, sonra bir doksan gün kadar gözaltında kaldım. Daha sonra düzmece raporlar, işkenceler yapıldı. 3 ay sonra gözetim bittikten sonra bizi tutuklama talebiyle mahkemeye çıkarttılar. 2 ay gene Sivas’ta kaldım. O dönem ihtilal askeriye Sivas, Erzincan üçüncü Ordu’ya bağlıydı. Bir buçuk yıla yakın da Erzincan askeri cezaevinde yattım. Üçüncü mahkemede berat ettim. Üzerimize istinat edilen suçlar, Sivas’ta geçmişte faili meçhul cinayetler fail meçhul kalmış olaylar. Tüm suçlamalardan berat ettim. Allah 12 Eylül’leri tabi göstertmesin. 12 eylül bana göre ülkücü hareketin, Milliyetçi Hareketin iktidarını ve büyümesini engellemek üzere Amerika ve onların buradaki işbirlikçileri tarafından yapılmış bir ihtilaldir diye düşünüyorum” dedi. “Gözlerimiz bağlı işkence altına aldılar”
Alparslan Türkeş’in yakalanana kadar kendilerine misafir muamelesi yapıldığını fakat Türkeş’in yakalanmasının ardından işkenceler gördüğüne değinerek, “ Ya burada mesela sayın Başbuğumuz Alparslan Türkeş yakalanana kadar bize misafir muamelesi yaptılar. Başbuğ teslim olduktan sonra ‘hadi bakalım şimdi sizi Türkeş’te kurtarsın’ diye gözlerimiz bağlı işkence altına aldılar. Elektrik verdiler çeşitli baskılar yaptılar. 18 yaşında vatanını millet Seven, Türk milliyetçisi ülkücü bir idealist bir kişiye devletimizin tarafından canımızı vereceğimiz bir devletimiz tarafından, uğrunda yıllarımızı heba ettiğimiz devletimiz tarafından bizlere bu işkencelerin reva görülmesi hala düşündükçe kanımıza dokunuyor. Ama bu bizim vatan sevgimizi, bayrak sevgimizi, İstiklal Marşı sevgimizi etkilemiyor” diye konuştu. “O bizlere büyük bir moral ve motivasyon veriyordu”
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ilgilenmesinin kendilerine moral olduğunu ifade eden Çelik, “ Rahmetli şehit liderimiz ihtilalde cezaevine yatarken bütün Türkiye’deki cezaevlerini içeriden idare ediyordu. Mamak Cezaevi’nde hücrede yatarken bütün Türkiye’deki ülkücüleri cezaevlerinde yatan ülkücülerden haberdardı, aileleriyle dışarıda ilgilendiriyordu. O bizlere büyük bir moral ve motivasyon veriyordu. Onun için biz Muhsin Yazıcıoğlu’nu çok severiz. Cezaevindekiler Muhsin Başkan’ı çok severler. Cezaevinden çıktıktan sonra kaldığımız yerden vatanımıza, milletimize, davamıza, hareketimize katkı vermeye, mücadelemize devam ettik” şeklinde konuştu.