Haber7 / Abdurrahman KOÇ
Bundan 25 yıl önce Türkiye, en karanlık dönemlerinden birini yaşadı.
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasında 28 Haziran 1996'da kurulan 54. Hükümet, bazı çevreleri rahatsız edince, basın, yargı, asker ve bürokrasi içinde bir grup harekete geçti.
Refah Partisi Sincan Belediye Başkanı'nın düzenlediği Kudüs Gecesi'ni bahane eden cuntacılar, 4 Şubat 1997'de 15 tank ve 20 kariyerle ilçeden geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, bunun üzerine Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı görevden aldı. Gelişmeler koalisyon ortakları arasında çatlağa yol açtı.
"DEMOKRASİYE BALANS AYARI"
Siyasiler arasında yaşanan gerginlik, toplum tabanında da karşılık buldu. Bazı sivil toplum kuruluşları, 'gel darbe yap' dercesine mitingler düzenledi. Bunlardan güç bulan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, yıllarca zihinlerden silinmeyecek "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık" açıklamasıyla post-modern darbenin kapısını araladı.
Bu dönem sadece ordudan 900 subay/astsubay YAŞ kararıyla atıldı. Sadece eşleri başörtülü olduğu ya da içki içmedikleri için sakıncalı ilan edilip, ordu ile ilişkileri kesildi. Üstelik bu kararlara itiraz yolu da kapalıydı.
Başörtülü öğrenciler üniversitelere sokulmadı. Sonradan CHP Milletvekili olan Nur Serter, ikna odalarının kaşifi olarak tarihe geçti. Bu odalara alınan kız öğrenciler, başlarını açmadıkça okula giremeyecekleri yolunda baskı gördü.
İmam-Hatip öğrencileri için alınan katsayı kararı sadece imam hatiplileri değil, bütün meslek lisesi öğrencilerini de yaktı.
Cuntacıların emriyle öyle bir kat sayı düzenlemesi yapıldı ki, imam hatip öğrencisi, bütün soruları doğru cevaplasa bile ilahiyat fakültesi dışında bir okula giremez hale geldi.
ERDOĞAN'IN ŞİİRİ VE CEZAEVİ
Yine cuntacıların emriyle Refah Partisi kapatıldı. Merhum Necmettin Erbakan'ın görevi Tansu Çiller'e devretmesine bile izin verilmedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz'a hükümet kurdurdu. Sonrasında da Bülent Ecevit başbakan oldu.
O dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan şiir okuduğu için hapis cezasına mahkum oldu, başkanlığı düşürüldü. Bütün bu kötü günlerin ardından 25 yıl geçti.
Şuanda başörtüsü yasağı ve katsayı sistemi kalmadı. Ama o günlerin mağdurları yaşadıklarını bir türlü unutamıyor.
Haber7 olarak, o karanlık dönemi, ÖNDER Onursal Başkanı İbrahim Solmaz, ÖNDER Başkanı Abdullah Ceylan, 28 Şubat Öğrenci Derneği Çorum Temsilcisi Gülhan Cevher ile konuştuk.
O dönem ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Başkanlığı görevini yapan İbrahim Solmaz, "28 Şubat" denildiğinde aklına siyasilere yönelik baskılar, başörtüsünün yasaklanması ve imam hatiplilerin katsayı mağduriyeti yaşaması gibi birçok zulüm ve hak gaspı geldiğini, kendisinin de hem dernek başkanı olarak hem de iş insanı olarak o dönem ciddi zorluklar yaşadığını söyledi.
"İMAM HATİPLERİN BAŞARISINI HAZMEDEMEDİLER"
O dönem baskıya karşı siyasileri ziyaret ettiklerini söyleyen Solmaz, rahmetli Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu ve dönemin Yeniden Doğuş Partisi Başkanı hariç, tüm siyasetçilerin tavrında olumsuzluklar olduğunu anlattı.
"Demirel olsun, Mesut Yılmaz olsun, Ecevit olsun..."
Kendilerini hiç ilgilendirmemesine rağmen askerlerin ve Milli Güvenlik Kurulu'nun da meseleye dahil olduğunu hatırlatan Solmaz, "imam hatiplerin başarısını hazmedemediler. Refah Parti'nin yüksek oranda oy almasını imam hatiplere bağladılar" diye konuştu.
"Başörtülü öğrencilerin üniversiteye girmesine engel koydular. Kapılarına ikna odaları koydular. Zorla başlarını açtırdılar" diyen Solmaz, FETÖ'nün başörtüsünü füruat olarak nitelendirmesinin kendilerini çok zora soktuğunu şu sözlerle anlattı:
"Sultanahmet'te 1 milyon insan toplamamıza rağmen, maalesef FETÖ'nün aklına uyarak onlar 28 Şubatçıların tellalığını yaptılar, beraber iş yaptılar. İmam hatiplerle ilgili olarak olumsuz tavır takındılar. Başörtüsüne füruat ifadesi olumsuz tesir etti"
Solmaz ve arkadaşları, o dönemde MGK, Genelkurmay ve birçok kurum ve kişiyle baskıları kırma adına görüşmeler yaptı. Ancak hiçbir şekilde sonuç çıkmıyordu. Artık görüşecek kapı kalmayınca, Eyüp Camii'ne yönlendiler.
"Şikayetimizi yaradana yapmaya gittik" diyen Solmaz, "Biz orada dua ettik. Çok ah aldılar. Ah aldıkları için bugün hiçbirinin ne adı var ne sanı var" diye konuştu.
O dönem çağrıldıkları emniyet biriminde yaşadıkları diyalogu Solmaz, şöyle anlattı:
"Rahmetli Ahmet Şişman, kendisini hayırla yad ediyorum. Çok cesur bir kardeşimizdi. Hakeza Hasan Sağlam Paşa'ya da rahmet diliyorum. Hekimoğlu İsmail'e de rahmet diliyorum. Bunlar imam hatip meselesinde hapis yatmış kişilerdir. Bizi emniyete davet ettiler. Emniyettekiler bize 'Burayı bitirin. Bitirmezseniz biz bitiririz. Olmadı askerler gelip silahla bitirir' dedi. Biz de 'Bitiremezsiniz, mümkün değil. Bu insanların gidecek kapıları kalmadı, zulüm var burada. Şimdi biz yaradana gidiyoruz. Feriştahınız gelse bizi engelleyemez' dedik. Sonra bıraktılar zaten. Engel olacaksanız, ölümümüz sizin elinizden olacaksa da baş göz üstüne dedik"
Solmaz, "Mağdur öğrencilerimizi, özellikle Kanal7'nin katkısı oldu, Yeni Şafak, Milli Gazete ile kampanya düzenledik ve yüzlerce öğrencimizi Viyana'ya gönderdik" dedi.
Zulümlerin 30 Mart 2012'de 4+4+4 sistemiyle tarihe karıştığını söyleyen Solmaz, "Bu bakımdan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçen herkese yürekten teşekküre diyorum" ifadelerini kullandı.
Her dönemde olduğu gibi, bu dönemde de inanan insanları karalamanın söz konusu olduğun belirten Solmaz, "Hele sosyal medya olduğu için; 'yalan söyleyeyim de sonradan düzeltmesem de olur' zihniyeti var. Bunlar her zaman var, her zaman da olacak. O hususta dikkatli davranmakta fayda var" dedi.
Solmaz, bu sene üniversite sınavında ilk bine giren öğrencilerin 380'inin imam hatipli olduğunu söyledi.
"Özellikle Kanal7'yle yaptığımız Yıldızlar Sönmesin projesi başarılı olmuştur. Yıldızlar sönmemiştir, ülkemizin bağrında parlamaktadır. Hem çevrelerine, hem ülkelerine, hem de dünyaya nur saçmaktadırlar. O bakımdan Kanal7'ye teşekkür ediyoruz"
28 Şubat'a yakından tanık olan isimlerden biri de o dönemde imam hatip ortaokulda okuyan ve şuan ÖNDER Başkanlığını yürüten Abdullah Ceylan.
"ABİLERİMİZ; 'DEVLETE ASLA KÜSMEYECEKSİNİZ' DİYORDU"
"O günler ilk günkü tazeliğiyle zihnimizde" diyen Ceylan, "O gün yaşananları anlamlandırmakta zorluk yaşıyorduk. Ufak bir çocuksun, karşında birileri var, sana düşman" dedi.
"O gün sadece gönül dünyamızı tarumar etti, çok ciddi yaralar açtı. Ama hamdolsun, o dönem bize abilik yapan bütün büyüklerimiz bize hep şunu söylediler; Devlet bizim devletimiz, bu millet bizim, ordu bizim ordumuz. Asla ve asla devletinize küsmeyeceksiniz, arkanızı dönmeyeceksiniz"
"SİZ 3-5 FOTOĞRAF ÇEKTİNİZ DİYE KİMSE SİZE HAKKINI HELAL ETMEYECEK"
Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" kampanyasına yanıt veren Ceylan, "Yarın 28 Şubat’ta bu zulmü yaşayanlarla zulmedenler kendilerince bir helalleşme sürecine girdiklerini iddia ediyorlar. 3-5 başörtülü ablamızla fotoğraf çektirince 28 Şubat’ın üzerinden geçtiği 3 nesil size hakkını helal etmeyecek. Meseleyi 3-5 fotoğraf karesinden ibaret zannedenler. ‘Biz bunlarla toparlarız’ diyenler yanılıyor gerçekten" diye konuştu.
"28 ŞUBAT'TAN 15 TEMMUZ'A ULAŞAN BİR İLİŞKİ VAR"
28 Şubat'tan 15 Temmuz hain darbe girişimine uzanan sürece dikkat çeken Ceylan, o dönemin aktörlerinden olan FETÖ'nün, 28 Şubat'ı haklı göstermeye çalıştığını, başörtüsüne füruat diyerek dirençlerini kırdıklarını ifade etti.
"Türkiye’de hiçbir darbe yok ki dışarıdan kurgulanmış olmasın" diyen Ceylan, "Bugün dönüp bakıyorum ben, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a ulaşan bir ilişki var. Bu ilişkiyi neye göre kuruyoruz? “Beceremediniz artık bırakın” , “Hayırlı Olsun” gibi manşetler atan Zaman gazetesi vardı. Bunlar bizi sevmiyorlar falan diyorduk. Ama bugüne geldiğimizde 28 Şubat darbe girişimi, FETÖ’nün Türkiye’de kökleşmesinin önünü açmış en önemli etkenlerden biridir. 28 Şubat’ın belli failleri ceza aldı. Fakat aldıkları ceza eksikti. 28 Şubat’ın bütün failleri aslında 15 Temmuz’dan da yargılanmalıydı"
Ceylan, 28 Şubat'ta 600 bin olan imam hatipli sayısının 60 bine düştüğünü, buna karşın FETÖ'ye ait üniversitelerin 5,6 katına çıktığını, özel okullarının bütün araziye yayıldığını ve 28 Şubat'ın 15 Temmuz'a uzanan sürecin ilk adımı olduğunu ifade etti.
"YARININ SİHA'LARI İMAM HATİPLİ GENÇLERİMİZİN ELİNDEN ÇIKACAK İNŞALLAH"
Ceylan, halihazırda 1,5 milyon imam hatiplinin birçok alanda başarılı süreçlerden geçtiğini belirtti.
Ceylan, şunları aktardı:
"Geçen sene YKS sınavına 2 milyon 700 bin kardeşimiz sınava girdi ter döktü. Bu kardeşlerimizden ilk 100’e giren 42 imam hatipli kardeşimiz vardı. İlk binde 387 imam hatipli kardeşimiz vardı. Bütün gençlerimizi kucaklıyoruz ama üzerinden böyle bir sürecin geçtiği imam hatip okullarımız, o mağduriyetlere rağmen akademik olarak çok iyi yere geldiler. Şu an 9 dilde eğitim veriliyor. Fransızca, Japonca, Almanca, İngilizce, İspanyolca, Farsça, Arapça… Spor okullarımız var, geleceğin sporcularını yetiştiriyor. Sanat okullarımız var, musiki okullarımız var. Yazılım-kodlama atölyelerimiz var. Nasıl ki bugün SİHA ve İHA’larda çağ atlamış durumdayız, inşallah bugün oralarda yetişen gençlerimiz de yeni SİHA’ların, belki savaş uçaklarımızın, belki siber güvenliğimizin temelini oluşturacak çok ciddi adımlar atacak inşallah"
"HAK BATIL MÜCADELESİ KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEK"
Bugün 28 Şubat uygulamaları görülmese de zihniyetin hala devam ettiğini söyleyen Ceylan, "Bugün 28 Şubat uygulamaları yok, özgürlükçü bir ortam var. Fakat zihniyeti soracak olursanız, hak-batıl mücadelesi bitmeyecek, kıyamete kadar devam edecek" diye konuştu.
"‘28 Şubat tekrar gelir mi? ‘deniyor. 28 Şubat’ın gelmeyeceğinin en büyük teminatı bugün imam hatip sıralarında okuyan 1,5 milyon genç kardeşimdir. Onların alanlarındaki başarıları, sahada gösterdikleri azimli-gayretli çalışmalar, 28 Şubat’In tekrar geri gelmeyeceğinin teminatıdır"
GÜLHAN CEVHER: BAŞIMDAKİ 'ALLAH'IN BİR AYETİYDİ', ONU ÇIKARAMAZDIM
28 Şubat'ın mağdur ettiği öğrencilerden biri de 28 Şubat Öğrenci Derneği Çorum Temsilcisi Gülhan Cevher.
Küçüklüğünden beri öğretmen olma hayaliyle okuyan Cevher, 28 Şubat zulmüne Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Biyoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisiyken tanık oldu.
O dönem baskılara karşı tek başına mücadele etmek zorunda kaldı. Okulun dekanı, defalarca başörtüsünü çıkarmasını istedi. Henüz 19 yaşında olan Cevher, "Allah'ın ayeti" olarak nitelediği başörtüsünü çıkarmak istemedi ve okulu bırakmak zorunda kaldı.
"19 YAŞINDAYDIM VE ÇOK KORKMUŞTUM"
Çok başarılı bir öğrenci olduğunu söyleyen Cevher, dönemin dekanının sık sık odasına çağırarak, "Bir an önce başınızı açıp okulunuza devam edin, yoksa okuldan atılacaksınız" şeklinde konuştuğunu söyledi.
"Sınıfta tek kalmıştım" diyen Cevher, "17 başörtülü kız öğrenciydik, sadece ben kaldım. 2011'e kadar tekrar dönemedim" diye konuştu.
"19 yaşındaydım ve çok korkmuştum" diyen Cevher, şunları anlattı:
"Dönemin dekanı odasına çağırdı, tekrar konuştuk. Sen başarılı bir öğrencisin, devam etmelisin şeklinde konuştu. Çok yakın zamanda yaka paça kapının önüne konulursun denmişti. Daha 19 yaşındaydım ve çok korkmuştum. Şu an hala etkilendiğim cümlelerdendir. O korkuyu iliklerimize kadar hissetmiştim. Yalnızdım çünkü"
28 Şubat Öğrenci Derneği'nin, Cumhurbaşkanının da tensipleriyle mağduriyetleri gidermek için kurulduğunu söyleyen Cevher, "Çünkü o dönemki öğrenciler paramparça olmuş, kendi köylerinde, evlerinde... Biz birlik olarak, hem 28 Şubat'ın acısını yaşamış insanlar olarak birbirimizin yarasına merhem olduk" ifadelerini kullandı.
"AKRABALARIMIZ BİLE BİZİ ELEŞTİRDİ"
O dönem toplum tarafından dışlanmanın yanında yakın akrabaları tarafından da eleştirilen Cevher, o duyguyu şöyle anlattı:
"Denildi ki bu kadar emek verildi sana neden başını açıp okumadın. Yani Allah'ın ayeti, Allah'ın sakındırdığı şeylerden sakınmaktı bizim amacımız. Biz sadece Allah'ın ayeti olan başörtümüzü çıkartmadık. Tamam belki üniversite okuyamadık ama bizim sabrımız, mücadelemiz bize zaferi getirdi. Şu an üniversiteli kızlar başörtülü bir şekilde okuyabiliyorsa, bu mücadelenin sonucudur bu"
"O DÖNEMDE YAŞATILANLARA HİÇBİR ZAMAN HAKKIMIZ HELAL DEĞİLDİR"
Şu an 28 zihniyetinin çok değişmediğine inandığını söyleyen Cevher, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" çağrısına ise şöyle yanıt verdi:
"Helalleşmek gibi söz konusu bile olamaz. Çünkü bizim acılarımız, yaralarımız çok derin. Bunun telafisi için yapılmadı hiçbir şey. Böyle bir talebimiz de yok zaten. O dönemde yaşatılanlara hiçbir zaman hakkımız helal değildir. Hiçbir güzelliğe, iyiliğe laik görülmedik. Bunların mimarı da şu anki muhalefettir. Hiçbir şekilde hakkımızı helal etmiyoruz. Bir helalleşme söz konusu da değildir. Muhatap da almıyoruz"
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 28 Şubat mağdurları açıklaması
GENÇLERİ UYARDI: "KONFOR İNSANI ÇÜRÜTÜR"
Bugünün gençlerine de çağrıda bulunan Cevher, "Bizler mücadeleyle zaferi elde ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle buraya geldik. Maalesef konfor insanı çürütür. Biz bu konfora çok alıştık. Rehavete kapılma noktasında bazı adımlar atılıyor" eleştirisinde bulundu.
"Bu noktada ebeveyne çok fazla görev düşüyor. Ve ben güçlü Türkiye hedefiyle çocuğumu yetiştiriyorum. Biz devletimize, milletimize güvenirsek. Milli değerlerimize, manevi değerlerimize sahip çıkarsak, gençlerimiz de bizleri örnek alacaklar ve ona göre yaşayacaklar. Rabbim bu aziz millete bir darbe daha yaşatmasın. En başta, en büyük desteğimiz olan Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. 28 Şubat Öğrenci Derneği olarak destek aldığımız diğer bir isim de Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç Beyefendi'dir.. Ve Meclis Başkanı'mız Mustafa Şentop Beyefendi'dir. Kendilerine sizin aracılığınızla çok teşekkür ediyorum. 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında çok büyük gayret sarf ettiler. Kanal7 ailesine de teşekkür ediyorum, bizleri unutmadınız"
KAYNAK : HABER7 | ÖZEL