İstanbul
4. Uluslararası Kızılay Dostluk Kısa Film Festivali'nin ikinci gününde "Kırk Yıllık Hatır Seçkisi" ve "Yarışma Seçkisi" izleyici ile buluştu.
Evrensel bir tema olan dostluk kavramını irdeleyen filmlerin yer aldığı Kırk Yıllık Hatır Seçkisi'nde Juan Albarracin'in "Southbound" filmi Fariba Ghasemzadeh Behnami ve Mehdi Azar'ın "A Silence's Performance" filmi, Merve Özen'in "Kuş Bakışı" filmi, Leart Rama'nın "The Station" filmi ve Mehmet Köprü'nün "Goca Yörüğün Tohumları" filmi, sinemaseverlerin beğenisine sunuldu.
Yarışma seçkisi ile jüri karşısına çıkan Nihat Seven'in "Beyaz", Vahid Hassanzadeh'in "Bridge", Amir Karami'nin "Death Locked Out", Sergi Marti Maltas'ın "The Bathtub", Hristo Simeonov'un "Nina", Janek Tarkowski'nin "Help3", Antonio Genovese'nin "Between Fear and Love", Ömer Faruk Yardımcı'nın "Hasat" ve Gökalp Gönen'in "Lal" filmleri ise iki ayrı gösterimle seyircilerle buluştu.
Film gösterimleri sonunda yönetmenler, katılımcıların sorularını yanıtladı.
"Sinema yazarlarının teorik yönde yetişmesini sağlayacak yayınımız yok"
Festival kapsamında ayrıca Beyoğlu Akademi'de "Matbudan Dijitale Türkiye'de Sinema Yazarlığı ve Yayıncılığı" söyleşisi gerçekleştirildi. Tuba Deniz'in moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide, Burçak Evren, Niyazi Koçak ve Suat Köçer, sinema yazarlığı tarihi üzerine konuştu.
Sinemanın tarihi ile ilgili detaylı bilgiler aktaran Burçak Evren, geçmişte çıkarılan sinema dergilerinin sinemacılığa etkisini anlattı.
Son dönemde sinema yazarı yetişmemesinin nedenini sinema yayını olmaması ile ilişkilendirdiğini belirten Evren, "Sinema yazarlığı bugün dibe vurmuş durumda, üniversitelerde bölümler kuruluyor, öğrenci yetişiyor. Ama ne yazık ki onların teorik yönde yetişmesini sağlayacak yayınımız yok. Bir sinema yazarının yetişmesinde dergilerin emeği çok büyük. Şimdikilerin yetişeceği gazeteler ve sinema mecraları yok." dedi.
Teknoloji ile birlikte birçok sürecin değiştiğini ama sinema yazarlığının ve yayıncılığının bu ortama entegre olamamasını okur ve kaynak problemine bağlayan Suat Köçer de artık insanların kısa bilgiler okumak istediğini söyledi.
Matbaa ve yayıncılık alanında tecrübelerini ve tarihsel süreci aktaran Niyazi Koçak ise sinema ve bilim gibi alanların uygarlıkların ilerlemesini sağladığını ama Türkiye'de yayıncılık alanının artık neredeyse durma noktasına geldiğini ifade etti.