Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Türk Mukavemet Teşkilatı'na (TMT) yönelik sözleri nedeniyle gazeteci Ayşenur Arslan'a tepki gösterilmesine ilişkin olarak, "Kim bizi yargılayacak? Şu 10 yıllık geçmişi görmemiş olsak ammena diyeceğiz. TMT'nin en önemli liderlerinden, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı adeta Türkiye'ye adım atamaz hale getirdiler" dedi.
Can Coşkun ile Haber Masası'nda konuşan Saymaz, "Kim bizi yargılayacak? Şu 10 yıllık geçmişi görmemiş olsak ammena diyeceğiz. TMT'nin en önemli liderlerinden, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı adeta Türkiye'ye adım atamaz hale getirdiler. Rahmetli Denktaş, Türkiye'ye geldiğinde 'Sen git kendi vatanında konuş' diye Türkiye'de geri göndermeye çalıştılar. 2004 ve sonrasında bir ergenekon soruşturmasının neredeyse olağan şüphelisi haline getirdiler. Rahmetli Denktaş gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye'de aynı düşüncede olan arkadaşlarıyla bir mücadele veriyor diye o mücadele o gün AK Parti iktidarının Avrupa ilişkilerinde engel görünüyor diye neredeyse Türkiye'ye sokulmayacaktı. TMT'yi içine alacak şekilde adeta bir Ergenekon faaliyeti olarak gösterilmek istendi. Böyle bir geçmiş ortamdayken Halk TV'de bağlamından kopuk şekilde ele alınmış bir cümleden ötürü sanki Halk TV'de biz çalışanlar sanki Kıbrıs'ta direniş örgütünün sanki bir suç örgütü görüyormuşuz gibi haksız bir ithamla karşı karşıya bırakılmak isteniyoruz. Tam aksine böyle görenler iktidar yanlısı gazetecilerdi. " diye konuştu.
Saymaz şu ifadeleri kullandı:
Dün herkes gibi biz de sevgili Ayşenur Arslan'ın konuyla ilgili yorumlarını izledik. Ben o cümlelerden şu sonuca vardım. Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı özellikle 1950-1560'lı yıllarda adanın değişik mıntıkalarına dağılmış Türk halkının izzet-i nefsini, hayat hakkını savunmak üzere kurulmuş ve bu uğurda mücadele eden, gerekirse silahlı mücadele eden bir örgüt olarak bir koruma, savunma örgütü olarak mücadele etti.
“'SUİKAST' İFADESİ YANLIŞ KULLANILMIŞ BİR İFADE OLARAK DÜŞÜNÜYORUM"
Dolayısıyla kast edilen oradaki 'suikast' ifadesi yanlış kullanılmış bir ifade olarak düşünüyorum. Doğrusu kast edilen de bu olmalıdır, böyle düşünüyoruz. Bunu vurgulamak isterim. TMT, 1974 öncesinde adanın değişik bölgelerinde var olan Türk halkının uğradığı ayrımcılığı, silahlı saldırıları bertaraf etmek, savuşturmak üzere adadaki Türk milletinin varlığını, canını korumak üzere kurulmuş ve 1974 kadar da varlığını sürdüren bir direniş örgütüydü. Bu dönem içerisinde elbette ki insanlar canlarını korumak üzere, bir saldırıyı savuşturmak üzere kendilerini koruyacaktır. Bu da silahlı mücadele yöntemiyle olmuştur. Dolayısıyla buradaki 'suikast' ifadesini bağlamının dışında almamak gerekir. Yanlış kullanılmış denilebilir.
Halk TV'de bunun dışında bir ifade de kullanılamaz. Halk TV önceden beri yayın itibariyle önceki gün, dün ve bugün gösterdiği çizgi itibariyle Türkiye'nin ne ulusal çıkarlarıyla çatışan ne de Türk milletinin gerek Türkiye'de gerek Kıbrıs'ta gerek gurbette çıkarlarının aksine hareket edecek bir yayıncılık sürdürür. Halk TV'de bulunan gazetecilerin de tutumu bu yöndedir bunu vurgulamak isterim. Dolayısıyla bir cümlenin yanlış kullanılmış ya da yanlış anlaşılmış olması Halk TV'ye yönelik bir sürek avına sebebiyet verilmemelidir, bunun önüne geçilmelidir. Dünden bu yana çeşitli siyasi partiler ve onların yöneticileri, çeşitli kurum ve kuruluşların liderleri, çeşitli gazeteciler Halk TV ile ilgili hiç hak etmediğimiz, haksızlığa vardığını gördüğümüz ifadeleri sarf ederken gördük ve bu bizim için çok üzücü.
"KİM BİZİ YARGILAYACAK?"
Kim bizi yargılayacak? Şu 10 yıllık geçmişi görmemiş olsak ammena diyeceğiz. TMT'nin en önemli liderlerinden, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı adeta Türkiye'ye adım atamaz hale getirdiler. Rahmetli Denktaş, Türkiye'ye geldiğinde 'Sen git kendi vatanında konuş' diye Türkiye'de geri göndermeye çalıştılar. 2004 ve sonrasında bir Ergenekon soruşturmasının neredeyse olağan şüphelisi haline getirdiler. Rahmetli Denktaş gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye'de aynı düşüncede olan arkadaşlarıyla bir mücadele veriyor diye o mücadele o gün AK Parti iktidarının Avrupa ilişkilerinde engel görünüyor diye neredeyse Türkiye'ye sokulmayacaktı. TMT'yi içine alacak şekilde adeta bir ergenekon faaliyeti olarak gösterilmek istendi. Böyle bir geçmiş ortamdayken Halk TV'de bağlamından kopuk şekilde ele alınmış bir cümleden ötürü sanki Halk TV'de biz çalışanlar sanki Kıbrıs'ta direniş örgütünün sanki bir suç örgütü görüyormuşuz gibi haksız bir ithamla karşı karşıya bırakılmak isteniyoruz. Tam aksine böyle görenler iktidar yanlısı gazetecilerdi.
"HEM AYŞENUR ARSLAN BUNDAN ÖTÜRÜ ÖZÜR DİLEDİ HEM HALK TV BİR TUTUM ALARAK BUNUNLA İLGİLİ GÖRÜŞÜNÜ ORTAYA KOYDU"
Hem Ayşenur Arslan bundan ötürü özür diledi hem Halk TV bir tutum alarak bununla ilgili görüşünü ortaya koydu. Hâlâ buna rağmen Halk TV ile ilgili böylesine bir kampanyayı sürdürmenin kime ne faydası olacak? Halk TV yayınına son verince kimin sesi açılmış olacak? Kime ne faydası olacak? Şuan Halk TV tam adıyla söylemek isterim Türkiye'nin yerli ve milli muhalefetidir. Tamamen sırtını Türk halkına yaslayarak ve Türkiye'nin çok sesliliğini bütün çalışanları ile beraber yansıtmaya çalışan ve bu uğurda yargılanmayı, bu uğurda yasaklanmayı, ceza almayı göze alan bir kuruluştur. Halk TV'yi de susturursanız Türkiye'de çok seslilik var diyebilecek misiniz? Halk TV ekranını karartırsa Türkiye'de ışıklar yandı diyebilecek misiniz? Halk TV de vericilerini kapatırsa siz dünyaya 'Bakın basın özgürlüğü var' diyebilecek misiniz?
“BU HUSUSTA TELEVİZYONUN ÖNÜNE PROTESTOCULAR GELDİ"
Bu hususta televizyonun önüne protestocular geldi. Haklarıdır elbette. Katılmadıkları bir görüş varsa gazetecileri de protesto edebilirler ancak bu bir cadı avına dönüşmemeli. Türkiye'nin en önemli muhalif mecrasının sesini kısmaya bahane yapmaya dönmemeli. İktidar sahiplerini, mevki sahiplerini bu konuda serin kanlı davranmaya davet etmek isterim. Bu kampanya sadece düne mahsus değil bir süredir devam ediyor. Adeta birileri Halk TV ekranında, Tele 1 ekranında, KRT ekranında neler konuşuluyor diye cümle cümle ayıklayarak kanallarımızı kapatmaya, izleyenlerimizi kanallardan mahrum bırakmaya yönelik kampanya izliyorlar. Yığınla para cezası ödüyor bu kuruluşlar. Bu sürdürülebilir olmaktan çıktı. Biz bugünden sonra kendimiz özenle davranıyor olmamıza rağmen bu kez de cümlelerimiz bağlamından koparılıyor. Yeni davalarla, yaptırımlarla karşılaşacağımızı biliyoruz.
Kıbrıs hepimizin ortak mücadelesidir. Bu mücadeleden Halk TV'yi art niyetli şekilde düşündürmenin ne Türk toplumuna faydası vardır ne devlete faydası vardır."