Sultan II. Abdülhamid Han... Kurtlar sofrasının Ulu Hakan'ı... İslamiyet'in ve mazlum coğrafyaların koruyucusu...
33 yıllık hükümranlığında 'Hasta' denilen İmparatorluğu ayakta tutmuş bir padişah...
Ancak daha da önemlisi, İslamiyet'e koşulsuz şartsız bağlı kalmış bir mümin ve abidevi bir kişilik.
'Mesele devletin işi ise, gecenin hangi vakti olursa olsun beni uyandırın' emrini en yakınlarına aksettirmiş bir lider.
Sultan Abdülhamid Han'ın başkatibi Es'ad Bey, Hakan'ın devlet işlerindeki muamelesini ve dinine olan hassasiyetini şu sözlerle anlatıyor:
“Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzâsı için Sultân’ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı.
'Acabâ Sultân’a emr-i Hak mı vâkî oldu?' diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açılarak Sultan, elinde bir havlu ile kapıda göründü.
Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti:
"Evlât! Bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, ancak abdest aldığım için geciktim; kusura bakma!
Ben bu kadar zamandır milletimin hiçbir evrakına abdestsiz imzâ atmadım... Getir imzâlayayım!' dedi.
Ve besmele çekerek evrâkı imzâladı."
BAŞUCUNDA TUĞLA BULUNDURURDU
Sultan Abdülhamid'in İslamiyet'e olan bağlılığına yakından tanıklık edenlerden biri de zevcesi.
O da Hakan'ın abdest hassasiyetini şöyle anlatmıştı:
“O, yatağının başında dâimâ temiz bir tuğla bulundururdu. Yataktan kalktığında çeşme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için bununla teyemmüm alırdı.
Sebebini sorduğumda:
'Müslümanların halîfesi olarak, biz Sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür!' derdi'
Fatih Sultan Mehmed Han neden tek başına yemek yerdi?