Hemen her yaşta görülen bulantı, ishal ve kusma ile kendini gösteren “Gastroenterit” hastalığıyla ilgili konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Doktor Salih Demir, “Şikâyetlerin geçmemesi ve ciddiyetinin artması durumlarında sağlık kuruluşuna başvuru yapılması gerekiyor” dedi. Hijyene dikkat ederek hastalıktan korunmanın mümkün olduğuna değinen Dr. Demir, bebeklerin de etkilenmemesi için biberonların özenle temizlenmesi gerektiğini söyledi.
Farklı nedenlerle mide ve bağırsakta başlayan rahatsızlıklar, bulantı, kusma ve ishale yol açabiliyor. Genel olarak temiz su ve gıda sıkıntısı yaşayan ülkelerdeki insanlarda etkili olan hastalık, gelişmiş ülkelerde olsa bile hijyen kurallarına dikkat etmeyen herkeste görülebiliyor. Kişiden kişiye ve hastalığın ciddiyetine göre belirtiler değişse de pek çok hasta yaklaşık 1 hafta gibi bir sürede kendiliğinden iyileşebiliyor. Bulantı, kusma ve ishal şikâyetleri uzun süre devam eden, kronik hastalığı olan ve ileri yaştaki kişiler için uyarıda bulunan Acıbadem Eskişehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doktor Salih Demir, “Çoğunlukla ayaktan tedavi ve istirahat öneriyoruz. Ciddi hastalarda ise hastanede damar yoluyla destekleyebiliyoruz. Burada önemli olan şikâyetlerin geçmemesi ve ciddiyetinin artması durumlarında sağlık kuruluşuna başvuru yapılması” dedi. “65 yaş üstü hastalar korkutuyor”
Mide ve bağırsaklardan kaynaklanarak bulantı, kusma ve ishale neden olan gastroenterit hastalığının temiz su ve gıda güçlüğü yaşanan ülkelerde yaygın olduğunu belirten Dr. Demir, “Gastroenterit olarak adlandırdığımız hastalık, genel olarak mide ve bağırsaklarda oluşan iltihaplanma ve enfeksiyondur. Genellikle virüslerden dolayı meydana gelir ve bulaşıcıdır. Genel olarak temiz su ve yiyecek kaynaklarına ulaşmakta güçlük yaşanan ülkelerde daha fazla görülüyor. Çocuklarda sıkça görülse de ileri yaş hastalarda bizleri daha çok korkutuyor bu hastalık. Normal şartlarda kolay atlatılabilen, kendi kendine iyileşebilen bir hastalık olmasına rağmen kişiden kişiye ve hastalığın derecesine göre de ciddi boyutlarda sorunlar oluşturabiliyor” dedi. “Restoran çalışanları çok dikkat etmeli”
Bireysel hijyene dikkat edildiği takdirde hastalığın bulaşma olanağının azaldığını söyleyen Dr. Demir, hastalığın ülkemizde daha çok çocuklarda görüldüğüne dikkat çekti. Okulların açıldığı şu dönemde salgın hastalıkların hızla arttığını belirten Dr. Demir “Kişinin kendi temizliğine dikkat etmemesi sonucu yayılma hızı artış gösterir. Hasta olan bir yetişkin veya çocuk, el yıkamaz, kişisel temizliğine dikkat etmez ve başkalarının yiyeceği gıdalara ya da ortak kullanılan yüzeylere temasta bulunursa daha çok yayılabiliyor. Bu gibi nedenlerden dolayı genel olarak restoran çalışanlarının el hijyenine dikkat etmesi gerekiyor. Temizliğin yanı sıra bozuk gıdaların tüketimi de mide ve bağırsak hastalığına neden olabiliyor. Bebeklerde biberonların düzenli temizlenmemesi de bu hastalığa davetiye çıkartıyor. Erişkinlerde ise daha çok norovirüs dediğimiz virüsten kaynaklanıyor” diye konuştu. Dr. Demir, dışarıdan yeme içme sonucu temiz olmayan gıdayla temas sonrasında da hastalığın oluşabildiğini; etkenlerin çoğunun viral olduğunu ancak bakterilere ve parazitlere bağlı da olabileceğini dile getirdi.
“Bazı kişilerde kanlı ishal görebiliyoruz”
Kişiden kişiye değişen belirtilerden bahseden Dr. Demir, belirtileri “Toksinlere bağlı gıda zehirlenmeleri ya da virüs kaynaklıysa bulantı daha ön planda olmakla beraber ishal, karın ağrısı, kramplar; bazı paraziter ya da bakteriyel enfeksiyonlarda da kanlı ishal ile ateş ” olarak sıraladı. Ancak büyük çoğunluğu virüslerden kaynaklı olduğu için hastalığın yaklaşık bir hafta on gün gibi bir sürede iyileştiğini sözlerine ekledi.
“Probiyotik ürünlerin faydası olurken süt ishali arttırıyor”
Hastalık sürecinde beslenmenin de önemine değinen Dr. Demir, ”Bizler genel olarak belirtileri ortadan kaldırmaya yönelik tedavilere başvuruyoruz. Bunların dışında probiyotik ürünlerin ciddi anlamda faydası oluyor. Kolay sindirilebilir gıdalar patates haşlaması, pirinç, muz, tost, kraker, bu tarz ürünler tüketilebilir. Süt ürünleri bazen ishal şikâyetlerini daha da arttırabiliyor. Çünkü bağırsak florası değiştiği için sindirim alışkanlıkları değişiyor. Geçici laktoz intoleransı oluşabilir. Buna bağlı 2-3 hafta kadar süt ürünleri tükettiğinde ishal, şişkinlik ve ağrı devam edebiliyor” ifadelerini kullandı. “Kaybedilen sıvı yerine konulmalı”
Dr. Demir, “Hastaların bulantı, kusma ve ishale bağlı kaybettiği sıvıyı yerine koyamaması ya da yeterli beslenememesi halinde klinik durumları ağırlaşabilir. Özellikle çocuklarda gastroenteritin ciddiyetine fazla sıvı kaybına bağlı olarak ortaya çıkan göz kürelerinde içeri çöküklük ve cilt turgoru dediğimiz el sırtı ya da karın derisini baş ve işaret parmağımızla yukarı çekip bıraktığımızda eski haline dönmemesi ya da yavaş düzelmesi durumu olabilir” dedi. “Gereksiz antibiyotik kullanımı süreci uzatabilir”
Bunların dışında uykuya meyilli olmak, ciddi halsizlik, yorgunluk gibi bulgular olabileceğinin altını çizen Dr. Salih Demir tedaviye dair şunları söyledi:
“Genellikle antibiyotik tedavileri gerekmiyor. Antibiyotik verdiğimizde normal bağırsaktaki faydalı mikropları da öldürdüğümüz için şikâyetler daha da artabiliyor ya da süreç uzayabiliyor. Sıvı kaybına karşı çok ciddi kas ve eklem ağrıları olabiliyor. Bazen yüksek ateş eşlik edebiliyor. Bu tarz durumlar için ek bir hastalığı olmayan erişkinlerde tedaviye ihtiyaç olmayabiliyor ama ileri yaş, kronik hastalıkları olan hastalarda tedavi gerekebilir. Çoğunlukla ayaktan tedavi ve istirahat öneriyoruz. Ciddi sıvı kaybı, beslenme bozukluğu olan hastalarda ise hastanede damardan serumlarla destekleyebiliyoruz. Burada önemli olan şikâyetlerin geçmemesi ve ciddiyetinin artması durumlarında sağlık kuruluşuna başvuru yapılması gerekiyor.”