Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Cumhuriyet 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin banisidir. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa hangi adım atılması gerekiyorsa yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz” dedi.
Cumhuriyet tarihinin en önemli edebiyatçı ve fikir adamlarından Necip Fazıl Kısakürek’in manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla Star Gazetesi tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Necip Fazıl Ödülleri" sahiplerini buldu. Bu sene "Doğdu batmayan güneş" sloganıyla düzenlenen törene onur konuğu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı. Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Valisi Davut Gül ve AK Parti Milletvekili Adil Karaismailoğlu da katıldı. “Ayasofya’yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğü”
Programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kaleme aldığı eserlerle zor zamanlarda verdiği mücadeleyle merhum üstadımız deha derecesinde inşa kudretine sahip mümtaz bir şahsiyetti. Şiirden nesire, tiyatrodan hikayeye edebiyatın her alanında eser veren bir münevverdi. Üstadımızın emaneti değerli dostumuz Mehmet Kısakürek’i de burada rahmetle anıyorum. Ekol haline gelmiş değerlerimizin vefatları geride doldurulması çok güç boşluklar bırakıyor. Yeni yetişen gençlerimizin üstatlarından aldığı emaneti hakkıyla taşıyıp kendinden sonrakilere en güzel şekilde teslim edeceğine inanıyorum. İşte bu noktada Necip Fazıl Ödülleri büyük bir önem arz etmektedir. 10 ayrı kategoride ödülleri tevcih edeceğiz. Üstad Necip Fazıl, siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan Türkiye’nin en sancılı döneminde yaşadı. İki cihan harbi dahil ekonomik ve siyasi dar boğazlar gördü. Tüm dönüm noktalarına bizzat şahitlik etti. Ezanın değiştirilmesine tanık oldu. Ayasofya’nın kapısına vurulan zincirler en çok da üstada ağır geliyordu. O dava adamıydı. Şiirleriyle, tiyatrolarıyla bir hakikat yolcusuydu. Türkçeyi en mahir şekilde kullanan ediplerimizden biriydi. Devrinin tatsız, tuzsuz lisan dayatmalarına asla itibar etmemiştir. Dilden daha büyük dilden daha gerçek dilden daha müdafaalı vatan yoktur diyerek Türkçe’yi savunmuştur. Necip Fazıl’a göre mutlak hakikat Allah’tır. Şiir Allah’ı güzellik yolunda arama işiydi. Tüm yasaklara rağmen 35 yıl boyunca neşrettiği Büyük Doğu Dergisi ile gençlere ilham aşılamanın gayretindeydi. O mücadelesini milletin içinde bilhassa gençlerle birlikte yürüttü. Binlerce kişinin katıldığı konferanslar düzenledi. Defalarca hapse girdi ama asla inandığı yoldan geri adım atmadı. Necip Fazıl Kısakürek’in 40. yıl mücadele jübilesinin takdimini yapmak bu fakire nasip oldu. Üstadın en büyük hayali olan Ayasofya’yı açma şerefine de eriştik. Ayasofya aslına rücu etti. Üstadın hayalini kurduğu şekilde bu yüce mabedi açmayı başardık. Rabbime bir kez daha bu onuru bize bahşettiği için sonsuz hamd ediyorum. Ayasofya’yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğü” dedi. “31 Mart yeniden İstanbul’umuzu Türkiye’mizi aslına rücu ettirmek için çok önemli”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, "Geldiğimiz zaman çöp çukur çamurdu İstanbul. Öyle almıştık. Onlara nasıl İstanbul teslim ettik ortada. Onlar şimdi ne yaptılar? Aynı hale dönüştürdüler. Onun için 31 Mart çok önemli. Yeniden İstanbul’umuzu Türkiye’mizi aslına rücu ettirmek için çok önemli” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet olarak son 21 yılda siyasetteki vesayet sistemini bitirdiklerini söyleyerek, "Kültür sanat alanındaki vesayeti bitirmekte hala muvaffak olamadık. Kendi dünya görüşünden olduğu için katillere, teröristlere, tacizcileri ülke ve millete düşmanlarına leke kondurmuyorlar. Müzik kutusu misali parasını verenin plağını çalan bu çevrelerin temel özelliği her seferinde ülkenin karşısında konumlanmasıdır. Hak ve özgürlükler konusunda ahkam keserler ama başörtüsü yasağına bir şey söylemezler. İnsan haklarında mangalda kül bırakmazlar ama Gazze’de devam eden İsrail vahşeti karşısında bir kelime etmezler” şeklinde konuştu. "Biz Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Suudi Arabistan’da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanması beklenen Süper Kupa finalinin iptal edilmesi hakkında ise, "Dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada vurgulamak istiyorum. Biz Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Sporun gündelik siyasetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza faydası yoktur. Muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz. Cumhuriyet 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin banisidir. Daha düne kadar ’Siz Atatürk’ün askeri değil itlerisiniz’ diyenlerle el ele kol kola yürüyenlerin bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını nasıl koruduğumuzu muhalefet bilmese de tüm insanlık biliyor. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa hangi adım atılması gerekiyorsa yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiselerden dolayı futbolseverlere ve spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm spor camiasının fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum” dedi. Ödüller sahiplerini buldu
Öte yandan Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Doç. Dr. Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’dan oluşan jüri, Necip Fazıl Şiir Ödülü’ne Ali Günvar’ı layık gördü. Hikaye-Roman Ödülü Selahattin Yusuf’a, Fikir-Araştırma Ödülü Ahmet Ayhan Çitil’e, İlk Eserler Ödülleri ise Sema Bayar ve Rıdvan Tulum’a takdim edildi. Uluslararası Kültür Sanat Ödülü Nacer Khemir’e verilirken, Çocuk Edebiyatı Ödülü Figen Yaman Coşar’a, Görsel Sanatlar Ödülü Selahattin Sancaklı’ya, Müzik Ödülü Büşra Kayıkçı’ya, Saygı Ödülü ise Hüsrev Hatemi’ye verildi.