Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Biz kendi dış politikamızın 100’üncü yılımıza girerken, inşa ederken ve uygularken bütün unsurları dikkate alarak sadece kendi çıkarlarımız için değil, bölgesel, küresel barış ve istikrara da katkı verecek şekilde adımlar atmaya çalışıyoruz. Hepimiz güvende olmadan, hiçbirimiz güvende olmayacağız” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Bilkent Üniversitesinde düzenlenen “Cumhuriyetin Yüzüncü Yılına Girerken Türk Dış Politikası” programına katıldı. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğunca organize edilen programda üniversite öğrencilerine hitap eden Kalın, kendilerine yöneltilen ‘Libya’da, Somali’de, Afrika’da, Filistin’de ne işiniz var?’ sorularına cevaben her yerde çıkarın, önceliğin ve stratejik öngörünün var olduğunun bilinmesi gerektiğini söyledi. Dış politikada ikili diyalogların önemine değinen Kalın, “Dış politika sıfır toplamlı bir oyun değildir. Türkiye’nin NATO üyesi olması ve Batı ittifakı içerisinde kendini konumlandırmış olması onun Rusya, Orta Doğu, Afrika, Latin Amerika ile iyi ilişkiler geliştirmesine mani değildir. Aynı şekilde bizim Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmemiz, ABD ile kavga etmemiz anlamına gelmez. Orta Doğu ile ilişkiler geliştirmemiz, Avrupa ile kavga etmemiz anlamına gelmez” diye konuştu. “Stratejik önceliklerimiz neyse buna göre bir dış politika belirleyip, bunu uyguluyoruz”
Kalın, Türkiye’nin attığı adımlarla kendi eksenini inşa ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Birçok Batılı ülke, dünyanın değişik yerlerinde bu tür politik angajmanlara girdikleri zaman eleştiri konusu olmuyorlar. Tersine ‘Evet, onlar dinamik. Her yerde var’ dendiğinde bu bir eleştiri konusu olmuyor ama Türkiye bir Orta Doğu, Afrika, Latin Amerika, Rusya açılımı yaptığı zaman hemen ‘Türkiye geleneksel ekseninden çıkıyor, eksen kayıyor’ gibi itirazlarla karşı karşıya kaldık. Halbuki Türkiye kendi eksenini inşa ediyor. Bu çok kutuplu dünyada kendi çıkarlarını esas alarak, kendi stratejik bakış açısıyla kendi eksenini inşa ediyor. Bunu yaparken de asla kendimizi dev aynasında görüp ‘Dünyayı biz yönetiyoruz’ falan da demiyoruz. Biz nerede olduğumuzu da biliyoruz. Gücümüzün sınırlarının elbette farkındayız ama asla kendimize de haksızlık etmiyoruz. Stratejik önceliklerimiz neyse, buna göre bir dış politika belirleyip bunu uyguluyoruz.”
10 yıl öncesine kadar Türkiye’nin Afrika kıtasında 12-13 büyükelçisi olduğunu hatırlatan Kalın, bugün bu sayının 44’lere ulaştığını ifade etti. Kalın, Afrika’yı kucaklayan bir noktaya gelindiğini belirterek, toplam ticaret hacminin 50 milyar dolara çıktığını kaydetti. “İki yıl önce bizi kıyasıya eleştirenler ‘Galiba Türkiye haklıymış’ demeye başladılar”
Türkiye’nin Venezuela’da yaşanan siyasi krizlerde aldığı tavrın önce eleştirildiğini, ardından eleştirenlerin kendisinin Venezuela ile ilişkiler kurduğunu anlatan Kalın, “2-3 yıl öncesine kadar Venezuela’da yaşanan siyasi krizde seçilmiş meşru hükümetin yanında yer aldık. Ondan dolayı da çok eleştirildik. Başkaları orada bir darbe yapmaya kalktılar. Yapamadılar, beceremediler. Şimdi ne oldu, Ukrayna savaşından sonra ortaya çıkan enerji krizinin dayatmasıyla ABD, Venezuela ile ilişkilerini normalleştirmeye, yaptırımları kaldırmaya, farklı aktörlerle yani mevcut hükümetle de temas kurmaya başladı. İki yıl önce bizi kıyasıya eleştirenler ‘Galiba Türkiye haklıymış’ demeye başladılar” şeklinde konuştu. Kalın’dan ‘Mısır ile niye el sıkıştınız’ eleştirilerine cevap
Kalın, Cumhuriyet’in 100’üncü yılına girerken mümkün olduğunca dostlukların artırılarak, ilerleyen bir dış politika vizyonu ortaya koymak adına barış adımlarının atıldığını belirterek, “2021’in ortalarından itibaren fotoğrafı farklı bir gözle okuduk. Oluşan yeni bölgesel dinamikler çerçevesinde Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve talimatıyla ’2022 yılı normalleşme yılı olacak’ dedik. ’Sorun yaşadığımız ülkelerle sorunları minimize edelim, iletişim kapılarını açalım ve Cumhuriyetimizin 100. yılına giderken mümkün olduğunca dostlarımızın sayısını artırarak, ihtilaflı alanları da parantez içine koyarak bir dış politika vizyonu ortaya koyalım’ dedik. 2022’de bunun neticelerini görmeye başladık. İnsanlar haklı olarak soruyor, ‘Ne değişti de Suud ile normalleştik? Ne oldu da BAE ile kavga ediyorduk, şimdi etmiyoruz? Mısır ile niye el sıkıştık, ne değişti? İsrail’le neden normalleştik?’ diye. Bunların her biri dönemsel olarak ortaya çıkan, krize dönüşen sorunların zaman içerisinde etkisini yitirmesi ve yeni imkan arayışlarına kapı aralamasıyla ilgili şeylerdir. Bu manada dış politikada hiçbir zaman mutlak manada tek yönlü bir çizgi olmaz, iniş çıkışlar olur” ifadelerini kullandı. “Ermenistan ile ilişkilerimiz hızlı bir şekilde normalleşecek”
Dış politika konusunda gelecek birkaç yıl içerisinde daha güzel adımlar atılacağı konusunda ümitli olduğunu dile getiren Kalın, şöyle konuştu:
“Sadece Azerbaycan’la da değil. Ermenistan ile de ilişkilerimiz hızlı bir şekilde normalleşecek. Ermenistan ile Azerbaycan’ın imzalayacağı barış anlaşması bütün Güney Kafkasya’ya bir barış, huzur ve refah dönemi getirecek ve bundan hepimiz istifade edeceğiz, yararlanacağız. Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmesi en fazla Ermenistan’ın kalkınmasına fayda sağlayacak. Ermeni diasporasının zannettiğinin tersine Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan’a olan ihtiyacı, başka yerlere olan ihtiyacından çok daha fazladır. Ben bakıyorum, Ermeni diasporası bu süreçte Ermenistan’a ne kadar katkı sağlayabiliyor. Gerçekten böyle bir katkıları olsaydı bugüne kadar herhalde Ermenistan’ı ciddi bir şekilde ekonomik manada ayağa kaldırırlardı. Ama tam tersine bugün açıkça ifade etmek gerekirse Ermenistan halen Rusya’nın askeri vesayeti ve ekonomik gücününün kontrolü altında var olmaya çalışan, kendini güya Batı ittifakının parçası gibi gören, konumlandırmaya çalışan ama fiilen Rusya’nın kontrolü altında olan bir ülke. Buradan çıkış Ermenistan’ın da faydasına olacaktır. Bunun için de en doğru yöntem, onlar için Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerin normalleştirilmesidir.” "Beklentim önümüzdeki birkaç yıl içinde bu sorunlar tamamen çözülür”
Kalın, “Biz bu 44 günlük Karabağ Savaşı’ndan sonra diplomasinin kapılarını daha da açtık. Hemen müzakereye başlayalım dedik. Bir barış anlaşmasının şartlarını müzakere etmeye başladık ve şu anda bu süreç ilerliyor. Umarım benim de beklentim önümüzdeki birkaç yıl içinde bu sorunlar tamamen çözülür ve bütün Güney Kafkasya’da barış ve istikrar alanı oluşabilir” dedi. “PKK terörü ile mücadele etmek için sert gücümüzün güçlü ve tam yetkin olması lazım”
Terörle mücadelede sert ve güçlü adımlar atıldığının mesajını veren Kalın, şöyle devam etti:
“Gücü nasıl kullandığınız, hangi alanlara nasıl uyguladığınız son derece önemli. Bizim terörle mücadelede uyguladığımız yöntem de bu. PKK terörüne karşı amansız bir mücadele veriyoruz. Dünyanın her yerinde, Türkiye topraklarında, Suriye’de, Irak’ta, yeri geldiğinde İran’da, Avrupa’da, başka yerde. Yeri geldiğinde bunun için silah, tank, top kullanıyoruz. Bunun için savunma sanayiimizin güçlü olması, sert gücümüzün güçlü ve tam yetkin olması lazım. Ama yeri geldiğinde diplomasinin imkanlarını devreye sokuyor ve anlatıyoruz.” “2-3 gün önce bir PKK’lıyı iade ettiler, bunların arkası da gelecek”
İsveç ve Finlandiya ile yürütülen NATO üyeliği müzakere süreciyle ilgili de açıklamalarda bulunan Kalın, “Şu anda İsveç ve Finlandiya ile bir NATO üyelik müzakere süreci yürütüyoruz. Geçen hafta da Stockholm’deydim. Finli ve İsveçli mevkidaşlarımızla bu konuları konuştuk. ‘Oradaki PKK’nın mevcudiyetini sona erdirmeden ve bu terör örgütlerini sizin ülkenizin imkanlarını, fırsatlarını kendi lehlerine istismar etmelerine son vermeden üyelik süreciniz gerçekleşmeyecek’. Açık bir şekilde koyduk bu ilkeyi. Bu ilkenin de sonuna kadar arkasındayız. Onlar da bunu yeni fark ettikleri için diyorlar ki; ‘Evet, biz PKK tehdidinin ne kadar derinlere gittiğinin farkında değilmişiz, yıllarca bu konu üzerinde düşünmedik. Çünkü PKK, İsveç ve Finlandiya’yı hedef almadığı için bu bizim açımızdan bir güvenlik açısından tanımlanmamış, görülmemiş. Ama şimdi anlıyoruz ki bu bizim için de ciddi bir güvenlik sorunuymuş’. Şimdi bununla ilgili adımlar atmaya başladılar. 2-3 gün önce bir PKK’lıyı iade ettiler, bunların arkası da gelecek” diye konuştu. “Rusya ile Batı arasında yeni bir küresel anlaşmanın, pazarlığın, yeni bir dengenin inşa edilmesi gerekiyor”
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ortaya çıkmasındaki nedenler ortadan kalkmadığı sürece savaşın kalıcı olmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Dünyada yeni bir güç dengesine, yeni bir güç dağılımına ihtiyacımız var. Ukrayna savaşını ortaya çıkaran sebepler neydiyse onlar ortadan kalkmadan yeni bir güç dengesinin ve herkesin sahiplendiği, herkesin kendini güvende hissettiği bir küresel düzenin inşa edilmesi mümkün olmayacak. Belki Ukrayna savaşını önümüzdeki 6 ayda, bir yılda, iki yılda bittiğini görebiliriz ya da göremeyiz. Ama o savaşı ortaya çıkaran şartlar ortadan kaldırılmadan bu savaşın kalıcı, sürdürülebilir bir şekilde sona ermesini beklemek de fazla iyimser bir yaklaşım olur. Bunun için de Rusya ile Batı arasında yeni bir küresel anlaşmanın, pazarlığın, yeni bir dengenin inşa edilmesi gerekiyor” açıklamasında bulundu. “Hepimiz güvende olmadan, hiçbirimiz güvende olmayacağız”
Kalın, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Biz kendi dış politikamızı 100’üncü yılımıza girerken, inşa ederken ve uygularken bütün bu unsurları dikkate alarak sadece kendi çıkarlarımız için değil, bölgesel, küresel barış ve istikrara da katkı verecek şekilde adımlar atmaya çalışıyoruz. Çünkü bir güvenlik perspektifinden baktığınız zaman hep şunu söyledik, söylemeye de devam edeceğiz; ‘Hepimiz güvende olmadan, hiçbirimiz güvende olmayacağız’. Güvenlik meselesinde, terörle mücadele meselesinde birtakım yapay hiyerarşiler inşa eder ve bunları başka ülkelere empoze ederseniz, ‘Benim güvenliğim herkesin güvenliğinden önce gelir, diğerlerinin güvenliği beni ilgilendirmiyor’ derseniz bütün mahalleyi ateşe verirsiniz.”
Program, Kalın’ın açıklamalarının ardından basına kapalı devam etti.