Niğde’nin ilk gömlek terzisi 88 yaşındaki Osman Ulusoy, 7 yaşındayken çırak olarak başladığı mesleğini 64 yıl önce açtığı dükkanda artık oğlu ile sürdürüyor.
Niğde’yi özel dikim gömlekle tanıştıran 88 yaşındaki Ulusoy, yaşı gereği eskisi gibi tezgahının başına çok geçemese de, "Kumaşların kokusu, dikiş makinasının sesi bana besin maddesi gibi geliyor" dediği dükkanına hala geliyor.
"Bu dükkan olmasa, bu yaşta sıhhatim bu kadar düzgün olmazdı" diyen ve geleneksel terziliğin son temsilcilerinden Osman Ulusoy dikiş makinesi başında geçen 81 yıllık meslek hikayesini anlattı. Ulusoy, “1936’da Niğde’nin Kayabaşı Mahallesi’nde doğdum. 7 yaşında terzi çırağı oldum. Erkek terzisi olarak askere gittim. Askerliği İzmir’de yaptım ve orada bir gömlekçiyle tanıştım. Orada gömlekçilik hevesi başladı döndüğümde 1960 yılında dükkanı açtım“ dedi.
Geçmişte mesleğin çok daha zahmetli olduğunu söyleyen Ulusoy, teknoloji ile mesleğin daha da kolaylaştığını belirterek, “1960’larda özel gömlek diktiren yoktu ama 70’lerde köylümüz yeraltı sularını bulunca ekim, dikim yapmaya başladı. Soğan, patates üretip zenginleşti. O yıllarda üretim yapan köylü zenginleşince üç yaşındaki çocuğuna bile gömlek diktirdi“ diye konuştu. “Kumaş kokusu, makine sesi bana besim maddesi gibi geliyor”
64 yıl önce açtığı dükkanını yanında yetişen oğluna devreden Ulusoy, dükkan devam etmese sağlığının bu kadar iyi olmayacağını söyledi. Osman Ulusoy, “Oğlum okumaktan vazgeçti, sanatkar olacağım dedi, dükkana o devam ediyor. Bu dükkan olmasa belki sağlığım bu kadar düzgün olmazdı. Çünkü dolaşıp geliyorum, burada dinleniyorum, eşi dostu görüyorum. Kumaşların kokusu ve makinenin sesi bana besin maddesi gibi geliyor” dedi.
12 yaşında mesleği babasından öğrenen Ali Ulusoy ise mesleğin son temsilcilerinden olduğunu söyledi. “Kapımızı çalıp bu işi öğrenmek istiyorum diyen yok” diyen 48 yaşındaki Ali Ulusoy da gençlerin zahmetli işler istemediğini belirtti. “Mesleğin son temsilcisi biziz”
Baba mesleğini devam ettiren Ali Ulusoy da, “İğnenin ucundaki rızkımızı eriyoruz. Adı üstünde özel dikim. Müşterilerimiz kumaşını beğeniyor, isteklerini söylüyor, isterse ismini yazıyoruz, kişiye özel isimli gömlek dikiyoruz. Bir gömleğin kesimi, dikimi, başlangıç ve nihayeti beş saati alıyor. Fabrikasyon üretim bu zanaatı geride bırakamaz ama bizim artık kapımızı çalıp da ben bu işi öğrenmek istiyorum diyen yok. Çırak da, kalfa da, usta da benim. Şimdiki gençler biraz daha zahmeti az olan işleri tercih ediyorlar. Onun için bu el sanatları maalesef yavaş yavaş yok oluyor. Bizden sonra böyle bir meslek kalmayacak artık, maalesef bu mesleğin son temsilcisi biziz” ifadelerine yer verdi.