Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in eşi Tamara Vucic'in de yer aldığı etkinlikte konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, bu tanıtımı birlikte yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığına, Yunus Emre Enstitüsüne ve destekleri için Türkiye Turizm ve Tanıtım Geliştirme Ajansına teşekkür etti.
“MUTFAK, MİLLÎ KİMLİĞİMİZİ VE KÜLTÜRÜMÜZÜ YANSITAN BİR AYNADIR”
Emine Erdoğan, mutfağı, millî kimliği ve kültürü yansıtan bir ayna olarak niteledi. İnsanların, temel ihtiyaçları olan yemekle birlikte, tarihin ilk gününden beri, birçok kural, gelenek ve adet geliştirdiğini dile getiren Emine Erdoğan, bu geleneklerin, zamanla bir toplumun birleştirici gücü olduğu gibi diğer toplumlardan ayırt edildiği özellikleri hâline geldiğini anlattı.
Mutfağın, bir tabak yemekten çok öte anlamlar içerdiğini, her bir lokmanın, lezzet kadar, tarih, kültür, inanç ve coğrafi deneyim ihtiva ettiğini belirten Emine Erdoğan, şunları söyledi: "Doğumdan düğünlere hayatın birçok dönüm noktasını, yemek kültürümüzle taçlandırırız. Kendimizi bir yabancıya tanıtmanın en hızlı yolu, ona mutfağımızın kapılarını açmaktır. Bu anlamda mutfak sevgi, saygı ve hoşgörü inşa eden bir iletişimin anahtarıdır. Türk mutfağı tarih boyunca, coğrafi göçlerle, farklı medeniyetlerin etkileşimi ve kültürel yakınlaşmalarla ziyadesiyle zenginleşmiştir. Türk mutfağının zenginliği, sadece ürün çeşitliliğinden değil, yaşam kültürümüzün, bir ifade biçimi olmasından da ileri gelir. Bir örnek vermek gerekirse, büyük sofralar, Türk kültürünün, aileye, misafire, yabancıya ve ikrama verdiği önemin sembolüdür. Bu sofralardan yüksek bir sevgi enerjisi yükselir. Bugün hâlâ Anadolu'da hiç tanımadığınız bir kapıyı çaldığınızda, 'Tanrı misafiri' olarak karşılanır, büyük bir hürmetle ağırlanırsınız. 'Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır' sözümüz, yemek kültürümüzün, sosyal ilişkileri kuvvetlendiren yönüne bir atıftır. Mutfağımızdaki çeşitlilik, topraklarımızdaki farklı kültür, din ve etnik kökenler arasındaki dostluğun ve birlikte yaşama sanatının bir ifadesidir."
Türk mutfağının bugün tüm dünyada sevilen mutfakların başında geldiğini ifade eden Emine Erdoğan, ancak meşhur yemekler dışında henüz keşfedilmeyi bekleyen, büyük bir potansiyeli olduğunu dile getirdi.
Bu nedenle, kısa bir süre önce, "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabını literatüre kazandırdıklarını aktaran Emine Erdoğan, kitabın gastronomi alanında çok kıymetli akademisyenler ve Türkiye'nin önde gelen şeflerinin gayretli çalışmalarıyla ortaya çıkan önemli bir eser olduğunu söyledi.
Türk mutfağının atıksız, ekolojik ve sürdürülebilir yönlerini öne çıkardıklarını, binlerce yıllık tecrübeye dayanan sağlıklı pişirme ve saklama yöntemlerini anlattıklarını belirten Emine Erdoğan, insan sağlığına son derece faydalı, her biri şifa kaynağı olan geleneksel reçetelere yer verdiklerini anlattı.
Emine Erdoğan, bununla beraber 21-27 Mayıs tarihlerini, "Türk Mutfağı Haftası" ilan ettiklerini, bunun dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Sırbistan'da da kutlandığını, Türkiye'nin Belgrad Büyükelçiliği, Kültür ve Turizm Müşavirliği ile Yunus Emre Enstitüsünün katkılarıyla son derece anlamlı bir tanıtım etkinliği düzenlendiğini anımsattı. Emine Erdoğan, "İnanıyorum ki bu etkinlikler, mutfaklarımız arasındaki benzerliklerin, gün yüzüne çıkmasının da bir vesilesi oldu" dedi.
“MUTFAKLARIMIZDAKİ ORTAK TARİFLER, TARİHSEL DENEYİMİMİZİN BİRER GÖSTERGESİDİR”
Sırplar ve Türklerin yüzyıllarca bir arada yaşadıklarını, bu birlikteliğin izlerinin, kültürlerin ortak paydalarında görüldüğünü dile getiren Emine Erdoğan, şöyle devam etti: "Bilhassa, mutfaklarımızdaki ortak tarifler, tarihsel deneyimimizin birer göstergesidir. Mesela, baklava, sütlaç, börek, güveç, köfte ve sarma gibi yemeklerimiz, Sırbistan'da da kendine has tariflerle yapılıyor, benzer isimlerle anılıyor. Sırbistan'ın, 'Domaça Kafa' olarak bilinen yerel kahvesi, Türk kahvesine çok yakın. Bugün, Sırpça tercümesinin tanıtımını yaptığımız 'Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı' kitabının, kültürel yakınlığımızın gün yüzüne çıkmasının bir vesilesi olacağını düşünüyorum. Bu vesileyle, kitabımızın ekim ayında, Sırbistan'da satışa sunulacağı güzel haberini de paylaşmak istiyorum. Kültürel diplomasi alanında yürüttüğümüz, karşılıklı faaliyetleri artıracak, yeni bir köprü olmasını temenni ediyorum."
Yunus Emre Enstitüsünün, yurt dışında faaliyet gösteren 63'ten fazla kültür merkezi bulunduğu bilgisini paylaşan Emine Erdoğan, açılan her kültür merkezinin, karşılıklı ilişkilere verdikleri önemin, bir sembolü olduğunu söyledi.
Yunus Emre'nin, Türk halkının gönül dünyasında çok önemli bir yeri olduğunu belirten Emine Erdoğan, "Onun bir insanlık mirası olan evrensel mesajlarının ve Anadolu irfanının, bu merkez aracılığıyla tüm dünyaya ulaşmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Yunus Emre'nin, "gelin, tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz" sözünü, insanlar arasındaki barış ve kardeşliğin başladığı nokta olarak değerlendiren Emine Erdoğan, "Çünkü tanışıklığı sağlayan kültürel yakınlaşmalar, ön yargıları yıkar yerini anlayışa bırakır. Bu anlamda Sırbistan'da Türk diline artan bir ilgi olduğunu öğrenmekten büyük bir memnuniyet duydum" dedi.
“HER İLİMİZDE APAYRI BİR GASTRONOMİ SERÜVENİ ZİYARETÇİLERİ BEKLİYOR”
Sırp dilinde sekiz binin üzerinde Türkçe kökenli kelime bulunduğunu, gündelik yaşamda kullanılan birçok malzemenin hâlâ ortak kelimelerle ifade edildiğini aktaran Emine Erdoğan, 2015'ten bu yana 3 binden fazla kişinin Yunus Emre Enstitüsünde Türkçe öğrendiğini bildirdi. Emine Erdoğan, iki ülke halkının karşılıklı ilgisinin giderek artmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Bu yılın ilk yarısında, Türkiye'den Sırbistan'a giden ziyaretçi sayısının geçen yıla göre iki buçuk kat arttığını, yıl sonuna kadar Sırbistan'dan Türkiye'ye giden turistlerin 300 bine ulaşmasını beklediklerini paylaşan Emine Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu vesileyle, Türkiye'ye gidecek turistlere, bilhassa ülkemizin gastro-turizm potansiyelini, keşfetmelerini tavsiye ediyorum. Gaziantep, Hatay ve Afyon illerimiz, UNESCO, Yaratıcı Şehirler Ağı içerisinde yer alıyor. Yine UNESCO tarafından koruma altına alınmış, birçok yemeğimiz var. Sayısı hızla artan, coğrafi işaretli ürünlerimizden oluşan, yerel mutfağımız, her ilimizde ayrı bir zenginliğe sahip. Dolayısıyla, her ilimizde apayrı bir gastronomi serüveni ziyaretçileri bekliyor. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, kültürel ortak paydalarımızı, daha çok tanıtacak yeni projelerde buluşmayı diliyorum."
Emine Erdoğan, Tamara Vucic'i en kısa zamanda Türkiye'de ağırlamak istediğini söyledi.
TAMARA VUCİC: “İKİ ÜLKE DOSTLUĞUNUN PEKİŞMESİNE KATKI SAĞLAYACAK”
Etkinlikle bir konuşma yapan Tamara Vucic de Türk mutfağının dünyanın en zengin mutfaklarından olduğunu belirtti. "Sevgili Emine Erdoğan'ın kitabın ön sözünde dediği gibi yemek kültürü ulusun kimliğini teşkil etmektedir" ifadesini kullanan Vucic, Türk mutfağının Sırp mutfağına yabancı olmadığını dile getirdi. Vucic, "Börek, musakka, sarma, dolma hatta Türk kahvesi... Türk mutfağı bize yakın olduğu kadar farklılıklar da var. Kitabı okuyan herkes benzerliklerimizle birlikte farklılıklarımızı da görecek. Bu kitap Türkiye'ni ruhunu tanıtıyor. Bu kitabın iki ülke arasındaki dostluğun pekişmesine önemli katkı sağlayacağına inanıyorum" diye konuştu.
Konuşmanın ardından Emine Erdoğan ve Vucic, kitap tanıtım masasını ziyaret etti. Çigoja Yayınevi Editörü Hasan Haviç kitabın çevirisi hakkında Emine Erdoğan ve Tamara Vucic'e bilgi verdi. Kitaba katkı veren şeflerden Sinem Özler tarafından hazırlanan yemekler iki first lady ve davetliler tarafından tadıldı. Programa Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş ile Türk heyetinde yer alan kabine üyelerinin eşleri de katıldı.