Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Rami Kütüphanesi’nde padişah validelerine ait 59 eserin yer aldığı Valide Sultanlar Yazma Eserler Sergisi’nin açılışına katıldı. Emine Erdoğan programda, “Türkiye Yüzyılı’nda, yazma eserlerdeki kadim bilgiyi, çağdaş araştırmacılarla buluşturacak faaliyetlerin, giderek yaygınlaşmasını canıgönülden temenni ediyorum” dedi.
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından padişah validelerine ait 59 eser, Valide Sultanlar Yazma Eserler Sergisi kapsamında Eyüpsultan Rami Kütüphanesi’nde ziyarete açıldı. Serginin açılışına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ferruh Özpilavcı ve davetliler katıldı. “10 Valide Sultan yazdırdıkları ya da topladıkları nüshalar ile çok kıymetli koleksiyonlar oluşturmuşlardır”
Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Osmanlı tarihinde 22 padişahın annesi oğlunun sultanlığını görmüş. Bunlardan 10 Valide Sultan yazdırdıkları ya da topladıkları nüshalar ile çok kıymetli koleksiyonlar oluşturmuşlardır. Bu müstesna eserler sergimizde yer almaktadır. Bunların arasında 3. Murat’ın annesi Nurbanu Sultan, 4. Murat ve Sultan İbrahim’in annesi Mahpeyker Kösem Sultan, 4. Mehmet’in annesi Turhan Valide Sultan ve 3. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’ın vakfettiği eserler bulunmaktadır. Bu eserlerin sergilendiği Rami Kütüphanesi Kışlasını inşa ettiren 2. Mahmut’un eşleri Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan ve Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın vakfettiği eserler de sergimizde yer almaktadır” dedi. “Bizim anlayışımızda ilim, altından daha kıymetli, kılıçtan daha keskindir”
Programa katılan Emine Erdoğan ise, “Hepimizin bildiği üzere, bir dönem ışık, Doğu’dan yükselirdi. Bir zamanlar, Doğu’nun bilgisi ve bilgeliği, tüm insanlığın yolunu aydınlatan bir kandil gibiydi. Horasan, Semerkant, Buhara, Bağdat, Şam, Tebriz gibi ilmin başkentleri, yüzlerce yıl nice alimi topraklarından doğurup yetiştirdi. Bugün bu sergi vesilesiyle bir kısmına tanık olduğumuz yazma eserler, köklü tarihimizin ve asırlarca farklı coğrafyalarda hüküm süren medeniyetimizin göstergeleridir. Bizim anlayışımızda ilim, altından daha kıymetli, kılıçtan daha keskindir. Dünya bilim tarihine, ismi altın harflerle yazılan alimlerin kağıda nakşettiği, Baharat ve İpek yollarını kat ederek İstanbul’a ulaşan nadide eserlerin serüveni, bugün hala, yeni muhataplarına ulaşarak devam ediyor. İstanbul’un fethiyle birlikte, Doğu’nun ve Batı’nın en işlek zekâlarının, Devlet-i Aliyye’nin himayesine girmek istedikleri, vesikalardan izlenebiliyor. Altı asır boyunca, Doğu ile Batı’nın kavşağında hüküm sürmüş devletlerin varisleri olarak, insanlığın birikimini geleceğe aktarmakla mükellefiz. Bu bakış açısıyla, Osmanlı dönemindeki valide sultanlar gibi, tarihimizdeki öncü isimlerin, ilmi ve kültürümüzü muhafaza etme çabalarını takdirle öne çıkaran etkinlikleri ayrıca önemsiyorum” şeklinde konuştu. “Türkiye Yüzyılı’nda, yazma eserlerdeki kadim bilgiyi, çağdaş araştırmacılarla buluşturacak faaliyetlerin, giderek yaygınlaşmasını canıgönülden temenni ediyorum”
Türkiye Yüzyılı’nda yazma eserlerin önemine değinen Emine Erdoğan, “Cumhuriyetimizde yeni bir yüzyıla girdiğimiz bugünlerde, kadim geçmişiyle bağını sürdüren, geleceği şekillendiren; kökleri derinde, dalları göğe uzanan bir çınar olma hayalini taşıyoruz. Türkiye Yüzyılı’nda, yazma eserlerdeki kadim bilgiyi, çağdaş araştırmacılarla buluşturacak faaliyetlerin, giderek yaygınlaşmasını canıgönülden temenni ediyorum. ’Valide Sultan’ unvanıyla anılan padişah annelerinin, hayırseverlikleriyle gönüllerde taht kurduklarını ve halk tarafından kendi anneleri gibi benimsendiklerini görüyoruz. Yaşadıkları dönemde tarihin öznesi durumundaki 22 valide sultanın her biri, aradan geçen asırlara rağmen, vakıflarıyla halka hizmet etmeyi sürdürüyorlar. Hepimiz, İstanbul’dan Anadolu’ya ve Balkanlar’a, Kudüs, Mekke ve Medine’ye dek, gönül coğrafyamıza, ince ince nakış gibi işledikleri medeniyet izlerinin tanıklarıyız. Bu eserler arasında; su yolları, kuyular, hisar ve kaleler, köprüler, han ve hamamlar gibi büyük ölçekli yapılar bulunuyor. Bu özel yapılar, Anadolu şehirlerimizin sokaklarında, imparatorluğun gönül sınırlarının ulaştığı nice coğrafyada, beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkabiliyor” ifadelerini kullandı. “Aslı müzelerde sergilenen, dijital kopyaları okurla buluşan elyazmaları, yalnız ilim dünyası için değil, aynı zamanda sanat dünyası için de büyük değer taşıyor”
Sergilenen eserlerin sanat dünyası için büyük değer taşıdığını söyleyen Emine Erdoğan, “Cami, medrese, hamam ve çarşı gibi, hayatın çeşitli bölümlerinde insana merkezi mekan olan külliyeler, işlevselliğini yüzyıllardır koruyarak, bugünkü mimariye ilham olmayı sürdürüyor. Bu eserler kadar, ilmi ve sanatı günümüze kadar taşıyan, kıymetli yazma eserleri derlemiş olmaları ayrıca takdire şayan. İslami ilimlerden felsefeye, tasavvuftan tarih ve coğrafyaya, optik, matematik ve tıbba dek, her sayfası mücevher değerinde sayısız yazma eser, valide sultanlar sayesinde günümüze ulaşıyor. Nurbanu Sultan, Turhan Sultan, Bezmialem ve Pertevniyal Valide Sultan, külliyelerine bağışladıkları şahsi kütüphanelerinin zenginliği ile dikkat çekiyor. Himaye ettikleri ve halkın hizmetine sundukları medeniyet yadigarları ile hafızalarımıza kazınıyorlar. Aslı müzelerde sergilenen, dijital kopyaları okurla buluşan elyazmaları, yalnız ilim dünyası için değil, aynı zamanda sanat dünyası için de büyük değer taşıyor. Tezhiple, minyatür, mimarî ve doğa betimlemeleriyle bezenen eserler sayesinde, Osmanlı’nın hat, cilt ve süsleme sanatlarındaki tekâmülünün izleri sürülebiliyor” ifadelerine yer verdi. “Elbette, tüm bu çabanın ardındaki motivasyon; dinimizin bize emrettiği sadaka ve zekat ibadetidir”
Emine Erdoğan, “Araştırmacılar, valide sultanların ilme katkılarının mevcut kitapları biriktirmekle sınırlı kalmayıp, önemli eserleri şerh ve tercüme ettirdiklerini de kaydediyorlar. Dünyanın çoğu yerinde kitaba, yalnızca ayrıcalıklı insanların erişebildiği bir çağda, medrese kütüphanelerinin belirli günlerde halka açılması ise zamanının çok ötesinde bir anlayış. Yabancı seyyahlar halka açık kütüphanelerden çok etkilenmiş ve görevlilerin ilgisini; ’Doğululara özgü lütûfkâr bir Müslüman nezâketi’ ifadeleriyle kaleme almışlar. Elbette, tüm bu çabanın ardındaki motivasyon; dinimizin bize emrettiği sadaka ve zekât ibadetidir. Dini vecibeleri, tercüme faaliyetleriyle, kütüphanelerle, öğrenci okutarak yerine getirmek, İslam’ın ve Müslümanların ilme verdiği değerin somutlaşmış örneğidir. Bu çabalar neticesinde; bir Mimar Sinan, bir Sedefkar Mehmet Ağa, bir Davud Ağa gibi sanatkarlar yetişiyor ve bugünün bilim dünyasına dahi ışık tutacak ölümsüz eserler bırakabiliyor. Yaşadıkları dönemde medeniyetimize kıymetli katkılarda bulunan, eserleriyle asırlar sonrasına dahi ilim köprüleri kuran valide sultanları, rahmetle anıyorum. Bugün de ülkemizin öncü isimleri, hayır için yarıştıkları, ilme ve kültüre yatırımı bir vazife olarak gördükleri oranda, geleceğimize ışık olacak, isimlerini hürmetle yad edilecek şekilde tarihe yazdıracaklardır” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Emine Erdoğan’a, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Osmanlı hat sanatının kurucusu kabul edilen Şeyh Hamdullah’ın, Sultan II. Bayezid’in tilaveti için özel olarak yazdığı Mushaf-ı Şerif’in tıpkıbasımını hediye etti.