Ankara
1980'li yılların sonlarında kurulan ve Kazılar Dairesi'nin altında çalışan Kaçakçılıkla Mücadele Birimi, Mart 2020'de daire başkanlığına dönüştürüldü.
"Yurt içi kaçakçılıkla mücadele", "Yurt dışı kaçakçılıkla mücadele" ile "Eğitim ve farkındalık" olmak üzere üç şubeye ayrılan başkanlıkta, görevli memurların branşlaşma şansına sahip olmaları ve çalışmaların da artmasıyla alınan sonuçlarda artış görüldü.
Yurt dışına yasa dışı yollarla giden kültür varlıklarını, eserin ihbar edilmesi ya da müze ve müzayede kataloglarının uzmanlarca denetlenmesiyle belirleyen Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı, Anadolu kökenli olduğu tespit edilen, özellikle delil üretilebilecek eserlerin peşine düşerek iadelerini sağlıyor.
Eserlerin iade süreçlerinde de duruma göre farklı yollar izleniyor. Bu kapsamda eserlerin bulunduğu ülkelerle kolluk, adli işbirliği, diplomatik müzakereler ve hukuk davaları yoluyla iade süreçleri yürütülüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanı Zeynep Boz, yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılmış eserlerin iade süreçlerini, AA muhabiriyle paylaştı.
İade süreçlerinde karşılaştıkları en büyük zorluğu "mantığın inkar edilmesi" olarak tanımlayan Boz, 1906'dan beri var olan yasal düzenlemelerle, izinsiz kazı yapılmasının ve kültür varlıklarının Türkiye'den çıkarılmasının yasak olduğunu, bu varlıkların bulunması halinde haber verilmemesinin de suç teşkil ettiğini söyledi.
Elindeki eseri "Anadolu kökenli" olarak tanıtanların, eserin iadesi istendiğinde, eserin kökeni belli olmasına rağmen bunun yasa dışı yollarla çıkarıldığının ispatını istediğini belirten Boz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yasal olma ihtimalinin olmaması aslında doğal ispat. Ancak maalesef bu mantığa aykırı yaklaşımlar bizi en çok zorlayan yaklaşımlar. Ancak bizim işimizde teslimiyet olmadığı için bizim bir dosyamız açılır, ilerler ya da ilerlemez ama asla kapanmaz. Bugün biz bitirebiliriz, bitiremeyiz. Bundan 20 yıl sonra başka bir meslektaşımız bitirir. Nasıl ki bizim, Halil Ethem Bey'in başlattığı Boğazköy Sfenksi iadesini 98 yıl sonra bitirdiğimiz gibi. O açıdan burada en önemli şey arşive, belgeye ve kararlılığa bağlı kalmak."
Son zamanlarda özellikle Balkan ülkeleriyle ciddi anlamda artan iş birliklerinin olduğunu dile getiren Boz, en çok ise İngiltere'deki müzelerle iş birliğinde zorlandıklarını söyledi. Boz, "Çünkü çok fazla eser iadesi talebiyle yüz yüzeler ve en makul talebi bile karşılamakta biraz temkinli yaklaşıyorlar ki koleksiyonları boşalıp diğer bütün ülkelerin de taleplerini karşılamak zorunda kalmamak için." ifadelerini kullandı.
- "Bu sene 3 bin 480 eserin iadesi sağlandı"
Bu yıl çok başarılı bir sene geçirdiklerini ifade eden Boz, "3 bin 480 kültür varlığının Türkiye'ye iadesi sağlandı. Bu bazen bir çini karo parçası, bazen bir sikke, bazen bir heykel, bir mozaik olabilir. Açıkçası eserlerin muhteviyatında bir farklılık gütmüyoruz. Buradaki duruş, tavır önemli. Benim ülkemin yasalarına hilafen adım atılmaması ve bunu sağlamak bizim vazifemiz." dedi.
Boz, Daire Başkanlığı olarak teşkilatlanmalarının ardından takip edilen dosya sayısının arttığını ve tüm süreçlerin titizlikle yürütüldüğünü dile getirdi.
- "Macaristan'dan iade alınan eserlerin çoğunluğu Urartular dönemine ait"
Zeynep Boz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 11 Kasım'da düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın katıldığı törenle Türkiye'ye iade edilen eserlerin geri getirilmesi sürecinin detaylarını da paylaştı.
Macaristan'da 2016'da eserlerin ele geçirilmesiyle Macar birimlerin Türkiye Büyükelçiliği ile iletişim kurduğunu anlatan Boz, yapılan incelemelerde 101 parça eserin çoğunluğunun Urartular dönemine ait olduğunun belirlendiğini söyledi.
Van Müzesi tarafından yapılan incelemede de daha önce bölgede yapılan başka bir kaçak kazıda ele geçirilen Urartulara ait eserlerin üzerinde bulunan sarı tortunun, Macaristan'da ele geçirilenlerin üzerinde de görüldüğünü kaydeden Boz, şöyle devam etti:
"Aynı bölgede bir kaçak kazı olduğunu zaten biliyoruz. Bu eserlerin üzerindeki kimyasal bozulmalar da birebir aynı olunca bu eserlerin o eserlerin kaçırılan bir parçası olduğu argümanımız güçleniyor. Böylelikle Macar tarafını ikna ediyoruz. Ortaya koyduğumuz verilerle, daha önceki bir eser iadesindeki gibi, Macaristan'dan çok şeffaf bir iş birliğiyle eserlerimizin iadesi mümkün oldu. UNESCO 1970 Sözleşmesi'nin uygulanması açısından fevkalade bir örnek teşkil etti."
Boz, son olarak Anadolu'daki farklı uygarlıklara ve farklı dönemlere ait 2955 sikkenin Hırvatistan'dan iadesinin sağlandığını belirterek, "O kadar geniş bir dönemi temsil ediyor ki bu sikkeler, yurt dışında kalmış olsaydı yabancı koleksiyoncunun ciddi anlamda ilgisini çekecek ve bizim ülkemizden de yasa dışı olarak gitmiş olacaktı. Bunların iadesini Hırvat kolluğu ile yaptığımız iş birliği sayesinde sağlamak mümkün oldu." diye konuştu.