HİROŞİMA'da evinin yakınına atom bombası düştüğünde iki yaşında olan, radyasyonun etkisiyle 12 yaşında lösemiden ölen Sadako Sasaki'nin tedavi sürecinde sağlığına kavuşmak için dilek amaçlı yaptığı ve Japonya tarihinde sembol haline gelen “bin turna kuşlu origami”, şifa getirmesi ve yaraların bir an önce sarılması dileğiyle Türk depremzedelere ulaştırılacak.
1995 yılında ciddi kayıplara yol açan, ilk gökdelen yıkımı nedeniyle dünya tarihine geçen Kobe depremini yaşamış bilim insanları ve uzmanlardan oluşan Japon Heyeti, Kahramanmaraş merkezli deprem bölgesinde incelemelerde bulunmak üzere Türkiye'ye geldi. Kobe Belediyesi Yapı Denetim ve İmar İşleri Daire Başkanı Mr. Yukio Tanaka, Kobe Belediyesi Kriz Yönetim Merkezi Müdürü Mr. Masayoshi Nose, Mukogawa Women's Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Tosu Shigeki, Prof. Yanagisawa Kazuhiko, Prof. Tagawa Hiroyuki ve Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Dündar, Hatay başta olmak üzere deprem bölgesinde ağır hasar görmüş yerleşim yerlerindeki binaları inceledi, teknik sorunların tespitine yönelik çalışmalarda bulundu. Heyet, incelemelerinin ardından BAU ev sahipliğinde düzenlenen Rektör Prof. Dr. Şirin Karadeniz'in de bulunduğu Deprem Afeti Risk Azaltma Çalıştayı ve Araştırma Programı'na katıldı.
Sürpriz “bin turna kuşlu Sadako dileği”
Japon Heyeti, programın yapıldığı yuvarlak masa toplantısının ardından yanlarında getirdikleri, Mukogawa Üniversitesi öğrencileri tarafından yapılan bin turna kuşlu origamileri, Bahçeşehir Üniversitesi yetkililerine teslim etti. İkinci Dünya Savaşı'nı yaşamış Japon kız Sadako Sasaki tarafından yapılan ve Japonya tarihinde sembol haline gelen bin turna kuşlu origaminin hikayesi ise duyanların yüreğini burktu. Sadako Sasaki, 1943 yılında Hiroşima'da doğdu. İki yaşındayken Misasa Köprüsü yanındaki evinin yakınına atom bombası düştü. Olayda görünürde hiçbir yara almadı. Ancak kaçarken annesi ile birlikte nükleer serpintiye yakalandı. Radyasyonun uzun dönem etkileri 11 yaşındayken belirdi. Kasım 1954'te Sadako'nun boynunda ve kulaklarının arkasında şişlikler gelişmeye başladı. Daha sonra, kendisine lösemi teşhisi kondu. Sadako, 21 Şubat 1955'te, Hiroşima Kızılhaç Hastanesi'ne kaldırıldı. Sadako, hastanede tedavi görürken kağıt katlayarak bin turna kuşu yaparsa iyileşeceği umudu ile ilaç ambalaj kağıdı gibi küçük kağıt parçalarını turna şeklinde katladı. Durumu gittikçe kötüleşen Sadako, hasta yatağında ailesini bir şeyler yemesi için çağırdığında pirinçli çay istedi ve "lezzetli" dedi, ardından ailesine teşekkür etti, bunlar onun son sözleri oldu ve henüz 12 yaşındayken 25 Ekim 1955 sabahı öldü. Sadako'nun yaptığı bin turnalı origami, bugün hala Japonya'nın en önemli dilek sembollerinden biri. Sadako'nun heykelinin bulunduğu Çocuk Barış Anıtı, bugün Hiroşima Barış Parkının içinde yer alıyor.
Hikayeyi duyunca duygulanan ve göz yaşlarını tutamayan Bahçeşehir Üniversitesi yetkilileri, teslim aldıkları bin adet bin turna kuşlu origamilerin, aynı dileklerle şifa getirmesi ve yaraların bir an önce sarılması dileğiyle depremzedelere ulaştırılacağını açıkladı.
Afete Dirençli Şehirler, Araştırma ve Uygulama Merkezi açılacak
Toplantı öncesi Japonya'dan gelen bilim insanları ile yaptıkları çalışmalar hakkında bilgilendirmelerde bulunan BAU Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Dündar ayrıca önümüzdeki süreçte de üniversite olarak Afete Dirençli Şehirler, Araştırma ve Uygulama Merkezi kurma yönünde bir karar aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Murat Dündar bu bağlamda Japonya ile işbirliklerin devam edeceğini söyleyerek, “Bizim uzun yıllardan beri iş birliğimiz olan Japonya Mukogawa Women's Üniversitesi ve oradaki çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile yürüttüğümüz bağlantılar neticesinde kendileri depremin hemen akabinde ‘nasıl yardımcı olabiliriz, bu süreçlerde size nasıl katkı sağlayabiliriz' diye bizlerle iletişim kurdular. Biz de tabi depremin ilk sıcak günleri ve haftaları geçtikten sonra bu konuyu programlamaya başladık. Üniversitemizin bünyesinde de yakın zamanda afete dirençli şehirler, araştırma ve uygulama merkezi kurma yönünde bir karar aldı. Bu merkezin kuruluş safhasında da bize eşlik edecek olan, danışmanlık yürütecek olan Japonya'da ki partner uzmanlarını buraya davet ederek hem bölgedeki yaşadığımız afetin boyutlarını arttıran nedenleri kendi gözleriyle görmelerini akabinde de bizlere bu konuda hem oradaki sürecin yenilenmesi safhasında sağlayacakları katkılar hem de bundan sonra kuracağımız merkezde ne tür iş birlikleri yapabiliriz konuları görüşmek üzere davet ettik” dedi.
“Afet bölgesinin yeniden inşası için 100 milyar dolar üzerinde maliyet gerekli”
Bölge araştırma ziyaretinden izlenimleri de paylaşan Prof. Dr. Dündar ayrıca afet şehirlerinin yeniden ayağa kalkması için 100 milyar dolar üzerinde bir maliyet gerekliliğinden bahsetti. Dündar açıklamalarına şöyle devam etti:
“Maalesef durum üzerinden 2 ay geçmiş olmasına rağmen gerçekten üzüntü verici. Bence ilk yapılması gereken bölgede yapılacak her şeyin belli bir denetim ve üst mekanizmanın koordinasyonunda gerçekleştirilmesi gerekliliği. Bu iki anlamda önemli; birincisi, işlerin ileriye dönük yapılması ve geri döndürülmemesi. İkincisi ise gerçekten bu finansmanın sağlanabilmesi için kurulacak uluslararası iş birlikleri açısından önemli bir süreç olacaktır bu koordinasyon. Şimdi ne kadar sürede yapılacağı konusu da tamamen parayla endeksli bir husustur. Yani finansman olduğu takdirde elbette ki her şey daha hızlı olacaktır. Bu konuda da Türkiye'nin akıllı bir politika yürütüp uluslararası arenadan oranın uzmanlarının burada ki yaşanmış olan süreçlerin içerisine katılarak hem onların deneyim kazanması hem de finansman açısından bir takım alternatif usuller kullanmak suretiyle bu bölgenin kalkınmasına katkı sağlaması ve ileriye dönük daha büyük kardeşliklerin uluslararası oluşturulması gerekir.”
“Doğanın yıkıcı etkisini ve büyüklüğünü yakından hissedebildim”
Mukogawa Women's Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Yanagisawa Kazuhiko ise yaptığı konuşmada hem depremin büyüklüğünün hem de yapısal anlamda sorunların sonucu olarak bu kadar yıkıcı bir sonuç ile karşı karşıya kalındığını söyleyerek, “Japonya'da da bildiğiniz gibi Kobe'de ve Doğu Japonya'da büyük deprem yaşanmıştır. Türkiye'deki deprem bölgesinde doğanın yıkıcı etkisini ve doğanın büyüklüğünü yakından hissedebildim. Şaşırdığım konu bu oldu. Bu kadar yıkıcı olmasının sebebi de yine doğal afetin yani depremin şiddeti aynı zamanda yapısal sorunlar. Biz Japonlar olarak doğanın nimetlerini iyi biliyoruz diye düşünüyorum ve Japonlar doğa ile yaşamayı tercih etmiştir her zaman bu nedenle bu açıdan bir şeyler yapılabilir diye düşünüyorum. Biz Japonlar için doğayla beraber nasıl yaşayabiliriz. Bunu düşünmek çok önemli. Depremi engellemek mümkün değil ama hazırlıklı olmalıyız ve nasıl hazırlıklar yapacağımız çok önemli” dedi.
“İhtiyaç duydukları alanlarda iş birliği yapabiliriz”
Kobe Belediyesi Yapı Denetim ve İmar İşleri Daire Başkanı Mr. Yukio Tanaka da Kobe'de yaşanan depremden sonra da ülke olarak zor toparlandıklarını ifade ettiği konuşmada, “Bildiğiniz gibi Kobe de büyük deprem olmuştur. O deprem olduğunda çok hazırlıklı değildik. Bu yüzden çok kötü şeyler yaşandı. Ama ondan sonra çok hazırlık çalışmaları yürütüldü. Burada da çok çarpıcı şekilde yıkımın büyüklüğünü hissettim. Benim dikkatimi çeken oradaki yerel yönetimdekilerin bundan sonra ne yapacağını kara kara düşünmesiydi. Kobe depreminden sonra toparlanması 20 seneyi aldı diyor ve hala bazı kısımlar tam kalkınamamıştır. Ve daha sonra büyük Japonya depremi yaşandı bildiğiniz gibi Tsunami falan geldi, hala kalkındığını söyleyemeyiz. Bu yüzden buranın hasarları tek bir şehir değil birkaç şehirde ve çok büyük alanda olduğu için ne kadar sürer hiç tahmin bile edemiyorum. Fakat toparlanmak için merkez hükümet ve yerel yönetimin iş birliği yapması kesinlikle gerekiyor. Bunun dışında üniversite ile akademisyenler ile bir de belediye kamu çalışanlarıyla iş birliği içinde olması lazım. Belediyelerle yerel yönetimlerle belki Kobe olarak ihtiyaç duydukları alanlarda iş birliği yapabiliriz diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.