CNN'in haberine göre, evreni kızılötesi ışıkta gözlemleyen ve eski yıldızlardan ve galaksilerden gelen zayıf ışığı tespit edebilen Webb Teleskobu'nun uzak evrendeki yeni keşfinin, galaksilerin kökenleri hakkındaki mevcut teorileri değiştirdiği iddia ediliyor.
Penn State Üniversitesinden astronomi ve astrofizik profesörü olan çalışmanın ortak yazarı Joel Leja ve meslektaşları, geçen yıl temmuz ayında yayınlandıktan sonra James Webb verilerini ve teleskobun ilk yüksek çözünürlüklü görüntülerini analiz etmeye başladı.
Leja, teleskobun keşfettiği 6 galaksinin beklenenden çok daha büyük olduğunu söyleyerek "küçük, genç, bebek galaksiler" bulmayı beklediklerini ancak "bizimki kadar olgun galaksiler" keşfettiklerini belirtti.
James Webb Teleskobu, bir ötegezegenin atmosferini görüntüledi
"Büyük gökada oluşumunun evrenin son derece erken bir tarihinde başladığının ortaya çıkması, çoğumuzun yerleşik bilim olduğunu düşündüğü şeyi tersine çeviriyor." ifadesini kullanan Leja, keşfi yapılan galaksileri, gayri resmi olarak 'evren kırıcılar' olarak adlandırdıklarını söyledi.
KARA DELİK OLMA İHTİMALLERİ DE VAR
Keşfedilen galaksilerin, evrendeki erken galaksileri temsil eden modellerin yüzde 99'uyla büyüklük konusunda çeliştiği belirtilen çalışmada, bilim insanlarının söz konusu galaksilerin nasıl oluştuğunu ve geliştiğini yeniden düşünmesi gerektiği kaydedildi.
Mevcut teori, galaksilerin zamanla büyüyen küçük yıldız ve toz bulutları olduğunu öne sürüyor.
Leja, galaksilerin neden bu kadar hızlı büyüdüğünü belirlemenin bir yolunun, spektrum görüntüsü almakla mümkün olabileceğini söyledi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan astrofizikçi Joel Leja ise “Bu fotoğraflar, bu galaksilere ilk göz atışımız, bu yüzden gördüklerimizle ilgili açık fikirli olmamız önemli. Veriler bunların olası galaksiler olduğunu gösterse de bence bu nesnelerden birkaçının gizlenmiş süper kütleli karadelikler olma olasılığı var. Ne olursa olsun, keşfettiğimiz kütle miktarı, evrenimizin bu döneminde yıldızlarda bilinen kütlenin daha önce düşündüğümüzden 100 kat daha fazla olduğu anlamına geliyor. Bu fazlasıyla şaşırtıcı bir değişiklik.” ifadelerini kullandı.
Araştırma, Nature dergisinde yayımlandı.