Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Sarıoğlu Cebeci, barajlarda sular oldukça azaldı. Yağmur suları çok önemli ama kar yağışları yağmur suyundan çok daha önemli dedi.
Değişen iklimlerle birlikte karasal iklim yaşayan ve kış memleketi olan Sivas kışa hasret kaldı. Yetersiz yağışlar sonrası barajlar neredeyse tamamen kururken, bazı göllerin suyunda ise çekilmeler oldu. Bir zamanlar gölerin, ırmakların donduğu Sivas bu yıl kış mevsimini adeta bahar havasında geçirdi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Sarıoğlu Cebeci, “Biz şu anda küresel ısınma ve sonucunda ki etkileri görüyoruz. Küresel ısınma, sera gazların atmosferde artması soncunda sıcaklığın günden güne artmasını sağlar. Küresel ısınmadan korunmanın en kolay yöntemi teknolojiden vazgeçmeyeceğimize göre karbondioksit salınımlarını azaltacak önlemler almak ve ağaçlandırmayı arttırmaktır. Mümkün olduğu kadar da temiz üretim teknolojisine geçmemiz gerekmektedir” açıklamalarında bulundu. “Suları bilinçli kullanmak ve tasarruf yapmaya çalışmamız gerekiyor"
Sivas 5 yıla kadar en yağışlı ve en soğuk illerin başında geldiğini belirten Prof.Dr. Meltem Sarıoğlu Cebeci, “Geçen yılda buna benzer sorunlar ile karşılaştık. Bu senede yağışların azaldığını görüyoruz. Yağışların olmaması demek insan sağlığının direkt olumsuz etkilenmesi demektir, tarım faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi demektir. Artan nüfus ile birlikte içme suyu ihtiyaçlarının da arttığı gözle görülüyor. Dolayısıyla suları bilinçli kullanmak ve tasarruf yapmaya çalışmamız gerekiyor. Yapmaya çalışmamız gerekiyor diyorum çünkü toplum olarak bu konuda tam bilinçli değiliz. Su tüketiminin en fazla kullanıldığı alanlardan bir tanesi de endüstri alanıdır. Bu alanda kullanılan sular arıtıldıktan sonra genellikle nehirlere deşarj ediliyor. Bizim yani çevre mühendislerinin istediği durum ise bu suların arıtılıp yeniden kullanılmasıdır. Bunun dışında ‘Gri su’ dediğimiz evlerden gelen tuvalet haricinde, daha çok duşlardan gelen suları ayrı bir yerlerde depolayıp arttıktan sonra sulama gibi konularda yeniden kullanılmasıdır. Barajlarda suların oldukça azaldığını görüyoruz. Yağmur suları çok önemli bu konuda ama kar yağışları, yağmur suyundan daha da etkili oluyor” dedi. “Kıtlık yaşamamak için tarımda çeşitliliğe gitmemiz gerekiyor”
Tüm dünyada belli dönemlerde iklim değişiklikler gözükebileceğini belirten Cebeci, “Özellikle Akdeniz bölgelerinde Sivas’ta da olduğu gibi soğuk geçmesi gereken yerlerde daha ılıman bir iklim ile karşılaşıyoruz. Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda bir dönem daha böyle gideceği gözüküyor. Bunu değiştirebilmek çok zor ama gelecek için önlemlerimizi almamız gerekiyor. Atmosferdeki karbondioksit salınımını azaltarak, ağaçlandırmayı arttırarak yağmur yağmasını hızlandırmamız gerekiyor. Tarımda sulama tiplemelerinin değiştirilmesi gerekiyor. Örneğin damlatma ve modern sulama tekniklerine geçmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ileriki zamanlarda kötü sonuçlarla karşılaşacağız. Kıtlık yaşamamak için tarımda çeşitliliğe gitmemiz gerekiyor. Bunun için yapılan çalışmalar var tabi ki. İklim değişikliği konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar var. Fakat yapılan çalışmalar belirli bir noktaya kadar yeterli olsa bile her geçen gün bu konuya daha da önem vermemiz gerekiyor” ifadelerine yer verdi. “Hayvanlarımıza ulaşabilmek için tüneller açardık”
İnsanların mevsimler gibi değiştiğini ifade eden Mesut Yılmaz, “30 senedir Sivas’tayım. Eskiden kapımızın önüne çıkardık diz boyunca kar yağardı. Demir saçlar yoktu. Evler, köy yerlerinde bacaydı. Sabah kalkar yemeği yemeden karın bir kısmını kürürdük. Yemeği yedikten sonra kapımızı, bacamızı iyice temizlerdik. Hayvanlarımız vardı. Hayvanlarımıza ulaşabilmek için tüneller açardık. Eskiden köy yerleri böyleydi adam boyu kar yağardı. Şimdi mevsimler değişti pek kar yağmıyor. İnsanlar nasıl değiştiyse mevsimler de öyle değişti” dedi. “Toprak binalar vardı, karın altında kaybolurdu”
Ahırları, yem depolarını bulamadıklarını ifade eden Recep Yılmaz, “Eskiden bir buçuk iki metre arasında kar yağardı. Bizim hayvanlarımız vardı. Ahırları, yem depolarını bulamazdık. Tünel açardık, hayvanları öyle bulup otlatmaya çıkarırdık. Biz öyle günlerde yaşadık. Evin çatıları topraktı. Yığılan karın erimesiyle evimizin içine su akardı. Toprak binalar vardı, karın altında kaybolurdu. Komşularla buluşmak için tüneller açardık” diye konuştu. “Küreği elimize alırdık”
Eskiden köy yerlerinde kışların sert geçtiğini ifade eden Mustafa Görgülü, “Eskiden köyde kışlar sert geçerdi. Bacalar toprak bacaydı. Küreği elimize alırdık. Sene de en az iki sefer sokakları bacaları kürürdük. Bir gün sabah kalktık baktık ki, tipi şeklinde yağan kar kapıyı kapatmış. Büyük kanatlı bir kapımız vardı. Babam dedi ki kalkın kapıyı açacağız. Tünel yapıp karı adam sığacak kadar içeri çektik. Saatlerce uğraştan sonra kapıyı açtık” ifadelerini kullandı.