Almanlar, doğal gaz kıtlığı olabilir korkusuyla "erken uyarı" sistemini devreye soktu.
Hastaneler, şirketler, hane halkı en kötü senaryoya hazır olmalı dendi.
Kararın asıl gerekçesi, Ukrayna savaşında aldıkları tutum nedeniyle Rusya'nın "Bundan sonra doğal gaz parasını dolar yahut euro olarak değil ruble olarak ödeyeceksiniz" diye meydan okuması.
Almanya Ekonomi Bakanı Habeck, ruble ile ödemenin kabul edilemez olduğunu vurguladıktan sonra, bunu, Putin'in yaptığını şantaj olarak nitelendirdi.
Rusya ile Avrupa arasındaki kriz derinleşirken, Avrupa Birliği'nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Yapabileceğimiz en iyi şey, Rusya'yı petrol ve gaz piyasasından izole etmek. Bunu bir an önce yapmalıyız" diye beyanat verdi.
Şimdi küçük bir matematik hesabı yapalım:
Avrupa kıtası, Türkiye'nin 10 katı doğal gaz tüketiyor.
Bizim yıllık tüketimimiz 50 milyar metreküp civarı iken, Avrupa'da bu rakam 500 milyar metreküpe kadar çıkıyor.
AB, tükettiği doğal gazın yüzde 40'nı Rusya'dan ithal ediyor.
Bu da kabaca 200 milyar metreküpe tekabül ediyor.
Yani bizim toplam tükettiğimiz gazın 4 katı kadar gaz Rusya'dan Avrupa'ya gidiyor.
Avrupa'nın Rusya'ya olan doğal gaz bağımlılığının bitmesi için doğu tarafı hariç, kuzeyde, güneyde, batıda yani her nerede doğalgaz varsa, bu gazın güvenli ve yüksek kapasiteli boru hatları üzerinden Avrupa kıtasına, en fazla da Almanya'ya ulaştırılması gerekiyor.
BÜTÜN YOLLAR TÜRKİYE'YE ÇIKIYOR
İşin açıkçası, Avrupa'nın dev cüssesini doyurabilecek doğal gaz rezervleri büyük ölçüde kıtanın güney ve güneydoğusunda bulunuyor.
Doğu Akdeniz'den, Mısır'dan, İsrail'den, İran ve Irak'tan, Azerbaycan'dan, Körfez'den taşınabilecek gazın gidebileceği en iyi güzergah ise Türkiye'den geçiyor.
Coğrafi konumu dışında, acilen geçmesi gereken gazlar için kurulu haldeki boru hatları, Türkiye için ikinci bir avantaj daha sağlıyor.
Ukrayna savaşı başladıktan sonra Türkiye'ye geliş gidişlerin artması, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un, Almanya Şönsölyesi Scholz'un yaptığı ziyaretler, doğrudan enerji başlığıyla alakalıydı.
Geçtiğimiz haftalarda İran'ın Erbil'e yaptığı füze saldırısında gözettiği hedefler de yeni enerji denklemine, tartışmalarına kendi üslubuyla katılması anlamına geliyor.
İçinden geçtiğimiz dönemi, Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığının bitirilmesinin hangi yollarla olacağına dair "sesli düşünme", tartışma ve planlama dönemi olarak nitelendirebiliriz.
Her durumda, önce bu işin matematiği, yani ekonomisi hesap edilecek.
En güvenli ve en kazançlı hat neresi ise tercihler ona göre yapılacak.
Geçen yaz bir sohbet sırasında üst düzey bir Enerji Bakanlığı yetkilisi, gaz akışı anlamında Türkiye dışı seçeneklerin, "Suyun akışını yukarı doğru vermekle aynı anlama geldiğini" dile getirmişti.
Bu da demek oluyor ki, yeni enerji denkleminde bütün yollar Türkiye'ye çıkıyor.
FIRSATLAR VE RİSKLER İYİ HESAPLANMALI. TÜRKİYE BU SÜREÇTEN TARİHİ BİR KAZANÇLA ÇIKABİLİR
Burası böyle.
Tarihin hızlandığı, seneler içinde olabilecek gelişmelerin haftalar içine sığdığı bir sürece girmiş durumdayız.
Ancak bütün yollar Türkiye'ye çıkıyor diye, Türkiye'yi "yolgeçen hanı" olarak görmek isteyenlere de fırsat verilmemeli.
İki bakımdan:
Birincisi; İyi müzakerelerle, Türkiye'nin birkaç yüz yıllık sorunu olan ödemeler dengesini kalıcı bir şekilde çözebilecek yeni imkanlar çıkabilir. Türkiye, geçen yıla gelene kadar petrol ve türevi ürünler için yıllık ortalama 40-45 milyar dolar dışarıya ödeme yaparken, artan maliyetler yüzünden bu rakam 2021 yılı için 75-80 milyar seviyelerine ulaştı.
İçinden geçtiğimiz süreç, Avrupa'nın enerji tedarikinde Türkiye'yi vazgeçilmez hale getirmişse eğer, yapılacak pazarlıklarda Türkiye'nin enerji maliyetlerini düşürmek gibi bir hedef de öncelikli olarak gözetilebilir.
İkincisi; yeni oluşan bu enerji politiği, Orta Doğu'nun bir "barış havzasına" dönüşmesi için koz olarak kullanılabilir.
- Ölçek büyüterek, daha büyük düşünerek Filistin sorununun çözümü,
- KKTC'nin tanınması,
- Mısır'ın, tıpkı İsrail gibi Mısır halkının faydası da gözetilerek denkleme dahil edilmesi,
- Körfez'le daha yakın işbirliği, Irak ve Suriye'deki istikrarsızlığı bitirme iradesinin ortaya konması, İran'ı tecritten çıkaracak, kazan-kazan formülüne ikna edecek bir zeminin yakalanması vs.
Güneyden Avrupa'ya gidecek milyarlarca metreküp doğal gaz için asgari güvenlik ortamının sağlanması hayati bir önem taşıyorsa, bunun sağlanması için Orta Doğu'da barış ve istikrar istesek çok şey mi istemiş oluruz?
KAYNAK : Yeni Şafak Gazetesi