Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "İttifak içinde ittifaklar yeşermekte, kulisler birbirini kovalamakta, dedikodu çarkı dönmektedir. Görünürde altı parti bir masadadır, fakat masanın altı yılan çıyan kaynamaktadır. HDP, FETÖ, PKK, AB-ABD, Türk düşmanları bu masanın altında zehir imalatıyla meşgul olmaktadır. Bu masa fitne masası, suç masası, kumar masası, cehalet masası, zillet masasıdır." dedi. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli “2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net” temalı 4. mitingini Erzurum’da düzenledi. İstasyon Meydanı’nda düzenlenen ve binlerce kişinin katıldığı mitingde konuşan Bahçeli, “İktidarı ve siyasi ikbali gecenin zifiri karanlığında arayan Türkiye muhaliflerinin kalın maskesi 2023’te yırtılıp atılacaktır. Nitekim onların hükmü şafak sökene kadardır” dedi. Bahçeli, “Kader ağlarını ördüğünde, karar anı gelip çattığında, Türk milleti mührü eline aldığında zillet ittifakına beden olan partileri ne gören ne duyan ne de bulan olacaktır. Yükselen bu güçlü sedanıza sahne olan bu meydan mertlerin, vatanını canından aziz bilen soylu Dadaşların er meydanıdır. Er meydanına şeytani emeller çıkamaz, sahte pehlivanlar çıkamaz, haydi çıktılar diyelim, asla barınamazlar. Hem gönül gözü açık olan hem de kahramanca mücadelesiyle bilinen Alvarlı Efe’nin torunları ihanete, melanete, rezalete prim vermez. Hiç kimse boş hayale kapılıp yanlış hesap yapmasın. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dualarıyla ve nasihat dolu sözleriyle feyizlenmiş Dadaşlar Türkiye’ye yan bakanlara direnir, hiçbir zaman teslim olmaz. Hürmet ve rahmetle andığım İbrahim Hakkı Hazretleri’nin gönüllere dokunan şu meşhur sözü nasıl da anlamlıdır, nasıl da hikmet ve hidayet vaaz etmektedir: ’Hak şerleri hayr eyler, zannetme ki gayr eyler, Arif anı seyreyler, Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.’ ’Bebeğim anasız büyür, ama vatansız büyüyemez’ sözleriyle yürekleri titreten, Aziziye Tabyası’nda devleşen Nene Hatun hem Erzurum’un hem de Türk milletinin yüz aklarından birisidir. Bu kararlılığınız, bu tavrınız, bu inanmışlığınız gösteriyor ki, zillet ittifakına Erzurum’da geçit yok, müsamaha yok, müsaade yok. Bu evetler bölücülerin korkulu rüyasıdır. Bu evetler Türk ve İslam düşmanlarına dünyayı dar edecek celadet, cesamet, cesaret, cengâverliktir. 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü hep birlikte kutlayacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci dönemine geçmiş olacağız. Bir yanda Cumhurbaşkanı seçeceğiz, diğer yanda 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimini yapacağız. Terörü bitirmiş, işsizliği yenmiş, enflasyonu düşürmüş, her insanımızı şefkatle kucaklamış, üretim, yatırım, ihracat seferberliğiyle yükseldikçe yükselmiş bir Türkiye gerçeğine hep birlikte ulaşacağız. Çok çalışacağız, hiçbir bahaneye sığınmadan geceyi gündüze katacağız. Türkiye’yi büyüteceğiz, ekmeği büyüteceğiz, umutları büyüteceğiz, hedefleri büyüteceğiz, huzuru büyüteceğiz, milli birlik ve dayanışma hisarımızı daha da güçlendireceğiz. Yol haritamızı hazırladık, rotamızı çizdik, gayret bizden tevfik Allah’tan diyerek işe koyulduk. Önümüze fitne bariyeri dikenleri ezip geçtik. İman, irade ve bin yıllık kardeşlik sancağı altında Cumhur İttifakı olarak birleştik, bilendik. Varsın birileri köhne Cumhurbaşkanı adaylarını araya dursun. Varsın birileri sahnenin önünde masaya oturup, sahnenin ardında çıkar kavgasına tutuşsun. Bizim adayımız belli, kararımız nettir. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kafkas Cephesi’nde, Allah-u Ekber Dağları’nda kara, buza ve dondurucu soğuğa kalplerindeki vatan sıcaklığıyla karşı koyan, mezalimin üzerine serdengeçti bir ruhla giden aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatamayız. Erzurum’un, Erzincan’ın, Gümüşhane’nin, Bayburt’un, Bingöl’ün kararı çok şükür işte budur. İster tek tek, ister alayı çıksın karşımıza. İster efendilerinin arkasına saklanıp taş atsınlar milli duvarımıza. Biden’ı da alsınlar yanlarına. Pelosi’yi de verelim refakatlerine. Küresel emperyalizmin fermanını koysunlar önlerine. Yetmedi işbirliği halinde oldukları FETÖ’den yardım dilesinler, PKK’nın mağara kovuklarında gelecek dilensinler. Hiç fark etmez, Dadaşlara sökmez, ne yaparsa yapsınlar Türk milletine güç yetiremezler. Cumhur İttifakı olarak hepsinin bileğini bükeriz, hepsine birden Allah’ın izniyle yeteriz, bütün muhasım ve münafık çevreleri tek başımıza yeneriz” diye konuştu. Türkiye’yi geriye götürmek, tarihi istikametinden çıkarmak istediklerini ifade eden Bahçeli, “Türk milletinin sinir uçlarıyla oynuyorlar. Erzurum’un sabrını zorluyorlar. Milli ve manevi hassasiyetlerimizi tahriş ederek tahammül testi yapıyorlar. CHP Genel Başkanı 2 Ağustos 2022 tarihinde Erzurum’a gelerek partisinin sözde grup toplantısında konuştu, yalanlarına bin yalan kattı, istismarlarına yenilerini ekledi. Erzurum’la helalleşmeye, Erzurumluyla barışmaya geldiğini söyledi. Bu ziyaret esnasında yürekli bir vatandaşımız karşısına geçip, ’Niye PKK ile ittifak yapıyorsunuz?’ diye sordu mu? Elbette babayiğitçe sordu. Kılıçdaroğlu’nun çalımını ve dengesini bozdu. Peki Kılıçdaroğlu ne cevap verdi: ’Kim PKK’ya yandaş çıkıyorsa Allah belasını versin’ dedi mi, evet yüzsüzce dedi. Biz hayır dileyelim, hayır gelsin başımıza, bedduayla işimiz yok, bela anmak gibi bir derdimiz yok. Beddua dönüp dolaşıp asıl sahibini mutlaka bulur, bunu da bilmeyen yok. Aynı Kılıçdaroğlu’nun, 28 Mayıs 2022 tarihinde partisinin Belediye Başkanları Çalıştayı’nın yapıldığı Van’da dediği aynen şuydu: ’Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyorsanız, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız.’ Ey Kılıçdaroğlu, bu yetkiyi nereden alıyorsunuz? Kimlere mesaj yolluyorsunuz? Mahkeme misiniz? Hâkim misiniz, savcı mısınız? Cezaevinde bulunan bir terör suçlusunu dışarıya nasıl çıkaracaksınız? Aziz Dadaşlar söyleyiniz bana; Demirtaş PKK’lı değil mi? Demirtaş terörist değil mi? Demirtaş bölücü değil mi? Demirtaş hain değil mi? 6-8 Ekim olaylarında 37 kişinin katili değil mi? Dahası Osman Kavala Türkiye aleyhtarı bir casus değil mi? Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2 Ağustos 2022 Salı günü buraya kadar gelip Erzurum Kongresi’nden bahsetmeye, Nutuk’tan pasajlar okumaya kesinlikle hakkı yoktur. Kaldı ki buna samimiyeti, siyasi ahlakı, mizacı, müktesebatı, siyaset tercihi ve vicdan sağlığı da elvermeyecektir. 8 Eylül 2020 tarihinde, Kılıçdaroğlu gerçek niyetini açıkça deşifre etmiş ve şöyle demişti: ’Sanıyor ki Osman Kavala da Selahattin Demirtaş da ben ettim sen etme diyecekler. Asla demezler. Haksız yere içeride tutulanlar içeride kaldıkları süreyi göğüslerinde hep bir şeref madalyası olarak taşıyacaklardır.’ Demek ki neymiş? Bir teröristin, bir casusun göğsüne şeref madalyasını layık gören, bu küflü madalyayı asmak için fırsat kollayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başkası değilmiş. Erzurumlu muhterem bir vatandaşımızın ’Niye PKK ile ittifak yapıyorsunuz?’ sorusu yanlış mıdır? Yersiz midir? Haksız mıdır? Elbette değildir. Bu isabetli soruya Kılıçdaroğlu’nun telaşlı cevabı, bela dilemesi, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışması beyhude çırpınıştır ve suçüstü halidir. Allah her şeyi gören ve bilendir” ifadelerini kullandı. “HDP’ye bakanlık sözü veren mayası lekeli suretler kimlerdir?"
“HDP ile yanak yanağa vererek milli mensubiyeti ağır hasar alanlar kimlerdir?” diyen Bahçeli, “CHP, İP ve diğerleri bu karanlık kervana dahil olmadılar mı? HDP’ye bakanlık sözü veren mayası lekeli suretler kimlerdir? Zillet ittifakının başını çeken CHP bu tezgahın tam ortasında değil mi? Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Elazığ’a gitti. Gakkoşlar hamd olsun Kılıçdaroğlu’na dersini verdi. Elazığ’daki billboardlar ağyarını mani efradını cami afişlerle süslendi. Kılıçdaroğlu’nun terörist Demirtaş’a ’şeref madalyası takacağım’ sözü afişe edildi. Yine Kılıçdaroğlu’nun ’Terörist Demirtaş ile Osman Kavala serbest kalsın’ sözüyle ’YPG vatanını koruyan örgüttür’ açıklaması cümle aleme gösterildi. CHP’li bir milletvekilinin ve aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun dış politika başdanışmanının utanmadan ’Türkiye maalesef Azerbaycan’a yardım ediyor’ diye yaptığı açıklama da gözler önüne serildi. Bu pankartlarda yazılanların hepsi doğrudur, hatta fazlası vardır. Kılıçdaroğlu’nun Gakkoşların ucuz provokasyon yaptığını iddia etmesi rezil bir üsluptur, kirli bir ağızdır, hakaret içerikli bir iftiradır. Üstelik Kılıçdaroğlu, Demirtaş’a ’şeref madalyası takacağım’ sözünün yazılı olduğu afişin önünde poz verip ’barışacağız’ demesi Elazığ’a, Erzurum’a, Gümüşhane’ye, Erzincan’a, Bingöl’e, Bayburt’a, ezcümle bütün Türkiye’ye meydan okuma küstahlığıdır. Sayın Kılıçdaroğlu, barışmayı planladığın kimdir? Kucaklaşmayı hayal ettiğin kimlerdir? Terörist Demirtaş’ın adının geçtiği ve senin madalya takacağının yazılı olduğu afişin önünde ’barışacağız’ mesajı vermen PKK’ya müzakere ve mütareke teklifi olarak görülmeyecek midir? Kılıçdaroğlu’nun, ’yurttaşlarımızın kırılan kalplerinin ne olacağını kimse düşünmüyor’ açıklamasının adresi neresidir, mana ve maksadı nedir? Eğer kalbi kırık birileri varsa, onlar şehit analarıdır, şehit babalarıdır, yetim yavrulardır, dul gelinlerdir, kalbi yerinden sökülecek olanlar da şerefsiz teröristlerdir. Sayın Kılıçdaroğlu, kimi kandırıyorsun? Herkesi kör ve ahmak mı sanıyorsun? Afiş önünde paylaştığın fotoğraf, PKK’lı teröristlerle gıyaben çektirilmiş bir aile fotoğrafıdır. Bu fotoğraf, vatan haini Demirtaş’a şükran gösterisi, seninleyim mesajıdır. Türk milleti böylesi bir bölücü işbirliğini asla affetmeyecek, zamanı geldiğinde bunun hesabını zillet ittifakının her partisinden birer birer soracak, burunlarından fitil fitil getirecektir” açıklamalarında bulundu. “Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge yoktur, olması ham hayaldir, oldurmaya çalışanların akıbeti ise mahvı perişanlıktır”
Bahçeli konuşmasının devamında, “Terörist Demirtaş, İmralı canisinin heykelini dikeceklerini söylüyordu. Kılıçdaroğlu bu melun söyleme tutumuyla destek vermiştir. Kılıçdaroğlu PKK’nın emellerine alenen sarılmıştır. Kılıçdaroğlu, net konuşsun, bir defa da olsa dürüst bir şekilde itiraf etsin: İmralı canisinin serbest kalmasını diğer ittifak ortaklarıyla konuştu mu? Böyle bir gizli ajandaları var mı? PKK’lı teröristlerin affıyla ilgili bir hazırlıkları bulunuyor mu? Sözde Kürdistan’ın kurulması hususunda ikna edildiler mi? Okyanus ötesinden kripto mesaj aldılar mı? CHP Parti Meclis üyesi bir çürümüş, ’Diyarbakır Kürdistan’ın bir parçasıdır”, dedi mi, dedi. Bu müptezel saptırmayı herkes duydu. Kılıçdaroğlu’ndan bir tekzip, bir tepki, bir itiraz duyuldu mu? Beklendiği üzere duyulmadı, kaldı ki duyulamazdı. Sözde Kürdistan hezeyanı PKK’nın, mazisi bir asrı geçen sömürge planlarının hunhar bir amacı olarak milli hafızada kayıtlıdır. CHP’yle tek yumurta ikizi olan HDP’nin eski eşbaşkanı temelsiz Sezai, peruk takıp kaçmaya çalışan terörist milletvekili Semra Güzel’in kıskıvrak yakalanmasından sonra demişti ki: ’Diyarbakır’ın size sözü olsun, bu memleketi başınıza yıkacağız.’ Bu temelsiz haine diyorum ki, ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız, fistan da giyseniz, eşarp da bağlasınız, peruk da taksanız Türk devletinin nefesi ensenizdedir. Kaçamazsınız, kurtulamazsınız, gök kubbenin başınıza yıkılmasına engel olmazsınız. Diyarbakır, Türk-İslam medeniyetinin göz bebeği bir şehirdir, teröristlere, bölücülere, çocukları dağa kaçıran barbarlara haddini mutlaka bildirecektir. Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge yoktur, olması ham hayaldir, oldurmaya çalışanların akıbeti ise mahvı perişanlıktır. Şerefin tavizi olmaz, namusun tavizi olmaz, bunlarla mündemiç vatanın tavizi olmaz, milletin tavizi olmaz, devletin teslim olması diye bir şey söz konusu olamaz. Beş kuruşa vatan satan, üç kuruşa köle, bir dolara da hain olur. Nefsine yenilen iki dünyasını heba ve heder eder. Türk milleti köleliği, zilleti, hezimeti, meskeneti, teslimiyeti, istila heveslerini elinin tersiyle itmiş, her defasında kafasını ezmiştir. Tıpkı Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi, tıpkı 15 Temmuz gecesinde yaşadığı gibi. Millet bizimledir, zafer sabredenlerindir, sefer bizden, gayret bizden, mücadele bizden, takdir Yüce Allah’tandır. Bölücüye, teröriste, vandallara, vatansızlara, milliyetsizlere, iblis piyonlarına, yıkım müteahhitlerine, zillet ittifakına bırakılacak ne ülkemiz ne de yurdumuz vardır. Maalesef ve aleni şekilde görülüyor ki, CHP yönetimi PKK’yla sadece ittifak halinde değil, bu bölücü ve cani örgütün yedeği haline gelmiştir” şeklinde konuştu. “Görünürde altı parti bir masadadır, fakat masanın altı yılan çıyan kaynamaktadır”
Bahçeli altılı masaya da sert çıkarak, “Kılıçdaroğlu Erzurum’a geldi, burada esti gürledi, vatan ve bayrak istismarına dayandı, sonra koşa koşa, bir plan dahilinde, PKK’nın telkinleriyle Şırnak Uludere’ye gidip nifak yaydı, bölücülüğün diline saplanıp kaldı. 8 Ağustos 2022 tarihinde konuyla ilgili olarak aynen şunları söylemiştim: ’Şırnak’ın Uludere ilçesinin Ortasu köyünde 28 Aralık 2011 tarihinde yaşanan müessif hadisenin üzerinden geçen 11 yıl sonra helalleşme maskesi altında bölücü tezlere destek vermek, terör örgütünün değirmenine su taşımak aymazlık ve tabansızlıktır. Kılıçdaroğlu özellikle şunu bilmelidir ki, Türkiye’de ’Roboski’ diye bir yer yoktur, olmamıştır, olmayacaktır.’ Bu Kılıçdaroğlu Yozgat’ta başka Van’da başkadır, Erzurum’da başka Şırnak Uludere’de bambaşkadır. Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının hüviyetiyle ilgili arayışı da iyice sarpa sarmıştır. İttifak içinde ittifaklar yeşermekte, kulisler birbirini kovalamakta, dedikodu çarkı dönmektedir. Görünürde altı parti bir masadadır, fakat masanın altı yılan çıyan kaynamaktadır. HDP, FETÖ, PKK, AB-ABD, Türk düşmanları bu masanın altında zehir imalatıyla meşgul olmaktadır. Bu masa fitne masası, suç masası, kumar masası, cehalet masası, zillet masasıdır. Terörle mücadeleye hayır diyen bunlardır. İHA’ya, SİHA’ya karşı çıkan bunlardır. Mavi vatandaki varlığımıza karşı gelen bunlardır. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ne işimiz var diyen bunlardır. Milli meselelere şaşı bakan bunlardır. Türkiye’yi sürekli kötüleyen ve kuyusunu kazan bunlardır” diye konuştu. Pelosi isimli küresel provokatörün 17 Eylül Cumartesi günü Erivan’ı ziyaret ettiğini vurgulayan Bahçeli, “Çünkü bir gün önce Özbekistan’ın Semerkant kentinde toplanan Şanhay İşbirliği Teşkilatı’nın 22. Devlet Başkanları Zirvesi’ne Türkiye mührünü vurmuştu. Fakat ABD’nin müesses nizamı Pelosi eliyle misilleme yaptı. Rövanş için Pelosi yeniden sahaya sürüldü. Bu bayan, Erivan’daki sözde Ermeni soykırım anıtında timsah gözyaşları döktü. Saldırgan Ermenistan’ı arkalayıp Türkiye ile Azerbaycan’ı suçladı ve dedi ki: ’Otokrasiyle mücadelede Ermenistan’ın yanındayız.’ Karabağ’da barış ve huzuru dinamitleyen, kalıcı çözüm arayışlarını sabote eden ne Azerbaycan ne de Türkiye’dir, biliniz ki suçlu yalnızca Ermenistan’dır. 19 Eylül’de CHP’nin geveze ve ağzı yalan saçan sözcüsü de şunları kaydetti: ’Biz CHP olarak otokrasiden değil demokrasiden yanayız.” Merhum Abdürrahim Karakoç bakınız ne diyordu: ’Beden ölür, çürür, cana bakın siz. Kim kiminle yürür, ona bakın siz. Bırakın dönsün dönme dolaplar, Haktan, hakikatten yana bakın siz.’ Zulme ve işgale sessiz kalan ABD’li Peolisi’yi çok gecikmeden selamlayan, Erivan kışkırtmasını tamamlayan, aynı ifadelerle sizinleyiz mesajını ulaştıran süngü düşürmüş, teslim bayrağını çekmiş odak CHP yönetimidir. Eğer soykırım görmek isteyen varsa, katliam nasıl oldu diye düşünen oluyorsa gelsinler Erzurum’a baksınlar, hala anlatılan acıklı ve tüyler ürperten eziyetleri, işkenceleri, cinayetleri dinlesinler. Müslüman Türk’ün ölümüne suskun kalıp, olmayan bir soykırım yalanını siyasi ve ideolojik propaganda konusu haline getirenler iftiracıdır, vicdansızdır, hayâsızdır, insanlık değerlerine savaş açmış, küresel adaleti yok saymış kalpsizlerdir. Ermeni çeteleri, 1914 Mayısından 1922 yılı Mayısına kadar 518 bin 305 Müslüman Türk’ü katlettiler. Soykırım suçunun daniskası Ermeni katiller eliyle vatan coğrafyasında işlendi. 1915 olaylarının içyüzünü, perde arkasını, asıl mahiyetini saptırmak bir defa tarih suçudur, Türk milletine bühtan ve saygısızlıktır. İşte zillet ittifakı bunlara da tepkisizdir. Kendileri nedir ki, Cumhurbaşkanı adayları ne olacaktır! Bizim ise adayımız belli, kararımız nettir. Londra’da tek sıra halinde yapılan bilet kontrol kuyruğuna geçip otobüse binenlerden olmayıp, Birleşmiş Milletler 77.Genel Kurulu’nda adalet, insaniyet, merhamet, siyaset ve vicdan dersi veren Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayımızdır. ’O Biden ise ben Erdoğan’ım’ diyen irade bizim Cumhurbaşkanı adayımızdır. Milli bekamız için başka bir alternatif yoktur. Beka, var oluştur. Milli varlığımızın kesintiye uğramadan devamıdır. Bekamız tehlikeye girerse yok oluş kaçınılmazdır. Hatta mezarlarımızın bile talan edilmesi makus kaderimiz olacaktır. 3.Dünya Savaşı konuşulmaktadır. Gıda, göç ve enerji krizi beşeriyeti kuşatmıştır. Coğrafyalar kargaşa içinde, provokasyonlar devrededir. Rusya kısmi seferberlik ilan etmiştir. Dünya diken üstünde, bıçak sırtındadır. Soğuk Savaş bitmiştir, ama sıcak savaşlar dönemi açılmıştır. Nükleer silah tehdidi her gün endişeleri körüklemektedir. Önümüzdeki yıllar kurşun gibi ağır olacaktır. Türkiye’nin güvenliği, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü her şeyin önünde ve üstündedir. Ülkemizin geleceğini teslimiyetçiler belirleyemez. Ülkemizin güvenliğini terörseviciler, emperyalizmin kuklaları tayin edemez. Yaparsak biz yaparız, Türkiye’mizi güven, huzur, istikrar ve gelişmişlik limanına biz taşırız. Bilmeyen varsa söyleyeyim, biz milletin ruh kökü olan Cumhur İttifakı’yız. Enflasyon bugün arttıysa, yarın iner. Hayat pahalılığı bugün varsa, yarın her şey ucuzlar. İşsizlik, yoksulluk, terör, gelir dağılımı adaletsizliği mutlaka kökünden çözülür. Biz Cumhur İttifakı’yız, lider ülke Türkiye’nin mimarıyız. Ancak vatan elde giderse bu ağır sorun nasıl telafi edilecektir? 16 Şubat 1916’da işgale uğrayan Erzurum’da, yurdundan yuvasından mahrum kalıp göç yollarına düşen onbinlerce millet evladının köşkü olsa, serveti olsa, binlerce dönümlük tarlası tapanı olsa neye yarayacaktı? Türkiye’ye sahip çıkacağız, Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümünü cumhurun zaferiyle taçlandıracağız. Türk milleti, artık maskeleri düşmüş ihanet odaklarını tanımalıdır. Bunlar, bazen bölücü terörün sözcülüğünü yaparak masa başında boy göstermektedir. Bu bedhahlar, bazen sözde aydın, bazen yazar-çizer, bazen sivil toplum örgütü, bazen iş adamı, bazen de siyasetçi kisvesi altında kinlerini kusmaktadır. Bizim ilhamımız Samsun, Havza ve Amasya’dan sonra 26 Haziran 1919’da yollara düşüp 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a gelen ve ardından 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında milli bir kongre toplayan Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarıdır. Biz, manda ve himayeyi reddeden inanmışlığın tarafıyız. Biz, tam bağımsızlığımızı ve milli bekamızı son damla kanına kadar müdafaa edecek iman ve irade gücünün tarafıyız. Biz, Misakı Milliyi and bilen sarsılmaz sadakatin tarafıyız. Biz, ya istiklal ya ölüm seslenişinin tarafıyız. Biz, ölürsem şehit kalırsam gaziyim diyen fedakârlığın tarafıyız. Türk vatanı has bahçemiz, Türk milleti baş tacımız, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, elbette Türkiye kara sevdamızdır. Merhum Cemil Meriç diyordu ki: “Taraf tutmayan insan şahsiyeti felce uğramış insandır. Ben tarafım, hakikatin tarafıyım.” Biz de tarafız, hem hakkın, hem halkın, hem de hakikatin tarafındayız. Çağrımız, önce ülkem ve milletim diyen herkesedir. Çağrımız bu vatan benim, bu bayrak benim, bu ülke benim diyen her kardeşimizedir. Gelin bir olalım, iri olalım, el ele verelim, hep birlikte Türkiye’nin ve Türk milletinin gücünü gösterelim” açıklamalrında bulundu.