İstanbul
Türkiye'nin önemli yapımcılarından Emre Müzik Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Emre, beş bin eserlik arşivini dijital mecralarda paylaştıklarını söyleyerek, "Bu repertuvarları gençlere yaymaya, onların istekleri doğrultusunda toparlamaya çalışıyoruz. Gençlerin eskileri dinlemesinde, eskiden verilen emeği, neler yaptığımızı görmelerinde fayda var. Onları dinlerlerse, eski şarkıların çok emek verilerek, çok zahmetli bir şekilde yapıldığını anlayacaklar." dedi.
Emre, 1969'da, tek sanatçı ile başladığı yapımcılık serüvenini, vazgeçemediği 5 bin eserlik arşivini, Cem Karaca, Barış Manço ve Zeki Müren gibi ünlülerle yaşadığı anılarını AA muhabirine anlattı.
Üniversitede kimya bölümünde okurken, yedek öğretmenlik yapmaya başladığını dile getiren Emre, "(Okul) Alibeyköy'de tepelerde, o kadar esen bir yerdi ki, her gelen talebemiz elinde bir tane yakacak odunla gelirdi. Böyle bir deneyimimiz vardı. Çok sevdim ama o zamanlar o kadar zordu ki yaya yürümek. Otobüsle Şişli'den Kağıthane Köyü tepesine çıkıyordum. O zamanlar İstanbul'da konutlar azdı. Tepe olduğu için çok esen bir yerdi. Kış aylarında, çok karlı zamanlarda oradan yukarıya arabayla gitmeye kalktım. Aldığım maaşı arabaya veriyordum. Ama zevkli bir işti." açıklamasını yaptı.
Hüseyin Emre, daha sonra Şahinler Plak'ta muhasebeci olarak çalışmaya başladığını, ardından bebek mağazası açtığını ancak Hayri Şahin'in müzik firması kurması konusunda ısrar ettiğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Rahmetli Altan Erbulak da benim dekorumu yaptı. Eğleniyoruz, gidiyoruz kendimize göre. Hayri Şahin'e firması bir daire sözü vermişti, devam etsin diye. İyi bir sanatçıydı. İşler bozulmuş, (firma) Hayri Şahin'e daire almaktan vazgeçmişti. Hayri Şahin her gün benimle beraber geliyor ve bebek mağazasında oturuyor, yemek yiyip, içiyoruz. İlla bir firma kuralım, diyor."
"Opera sanatçısı Okan'ın albümü tuttu"
Adana'ya giderek, babasından aldığı borçla 1970'li yılların başında Barış Plak'ı kurduğunu dile getiren Emre, Hayri Şahin'e yaptığı albümün tuttuğunu ve daha sonra sanatçının isteği üzerine şirketi ona devrettiğini dile getirdi.
Yapımcı Emre, bir süre sonra başka bir plakçı açtığını kaydederek, şunları aktardı:
"Benim daha önce Şahinler Plak'ta yaptığım tezgahtarlık, çalıştığım yerlerde Anadolu'daki depolardaki insanlarla bir samimiyetim, bir kontağım vardı. Tanıyorum insanları. Şenay Şenses'in 'Ormancı' diye bir parçası patladı. O şarkıcı da bende vardı. Telefon açtım, depoları aradım. 'Bana yardımcı olun.' dedim. Oradan başladım işe. Sermayem oldu.
Opera sanatçısı Gülistan Okan'a 'Kanım Kaynadı Sana' diye bir şarkı yaptık, bestesi Selami Şahin ait. O da tuttu. Hüseyin Altın'a yaptık, o da tuttu. Sonra Grafson firmasının satılık olduğunu duydum. Onu satın alacağım ama pul kadar param yok. Senetler vereceğim, yok. Hallettikten sonra Grafson'u da aldım. Zeki Müren repertuvarı da var. Biz harmanladık. Ümit Besen'e nasip oldu. Ümit Besen'den sonra firma kendine gelmeye başladı. Zeki Müren, Ümit Besen var. Şu var, bu var derken, böylece yapımcı olduk. Sevdik bu işi."
Emre, işlerinin yoğunluğundan, üniversiteyi son sınıfta bıraktığını, o yıldan itibaren, ortağı olmadan tek başına yapımcılığa devam ettiğini söyledi.
"Aşkın Nur Yengi ve Ümit Besen yanımda durdu"
Ümit Besen'in ardından kadrosuna kattığı ünlü isimlere değinen Emre, Coşkun Sabah, Ayşe Mine, İbrahim Tatlıses, Tanju Okan, Cem Karaca, Barış Manço, Sibel Can, Ebru Gündeş, Rafet El Roman, Aşkın Nur Yengi ve Serdar Ortaç ile de çalıştığını kaydetti.
Hüseyin Emre, bir dönem Uzan Grubu, bir dönem de sektördeki tüm ünlüleri kendileriyle çalışmaya ikna eden Raks firması nedeniyle sıkıntılı bir süreç yaşadığına işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Aşkın Nur Yengi durdu yanımda. Ümit Besen ve birkaç kişi daha... Coşkun Sabah'tan, Ajda Pekkan'a aklınıza kim geliyorsa tüm sanatçılarımı transfer ettiler. Bir tek benim değil, başka sanatçıları da aldılar, başka firmalardan. Onların en popüler olduğu dönemde benim yaptığım bir repertuar var Aşkın Nur Yengi'ye. 'Ay İnanmıyorum' şarkısı çıktı. Ay inanmıyorum şarkısıyla, o yıl da yine firma olarak en çok ciroyu yapan, o kadar sanatçıya rağmen benim firmam oldu. Bu iş böyle. Biraz da kader, biraz da sanatçıya olan ilgi, duygu. Zamanla alınan krediler, o sanatçılarla beraber heba oldu. Hepsi tek tek kapandı. Karşımızda rakip olarak kimse kalmadı."
"Hala işimin başındayım"
Kendi tavrını bozmadan işe devam ettiğinin altını çizen başarılı yapımcı, "Şu anda benim yaşımda, benim durumumda olan, sağlık açısından da ayakta duran, işin başında olan tek prodüktör benim. Geçmişte bütün hepsi başka işlere gitti. Kimi rahmetli oldu, kimi başka işlere döndü. Ama ben hala işimin başındayım. Benim yaptığım tüm albümler arşivimde mevcuttur. Satsa da satmasa da tüm sanatçıların arşivlerini ölene kadar tutuyorum. Ben hiçbir sanatçının arşivini satmadım. En büyük özelliğim bu. Zarar ettim ama arşivimi satmadım. Bugün bile bütün o sanatçıların, albümlerin hepsi mevcutta var." dedi.
Emre, 1969'dan itibaren 52 yıldır sektörde olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Türkiye'de 1970'li yıllarda arabesk fantezi türedi. Arabeskten sonra Anadolu türküleri çıktı. 1970'li yıllardan sonra bir ara eski şarkıların adaptasyonuyla batı sanatçısı dediğimiz sanatçılar meydana çıktı. Mesela Karacaoğlan şarkısını alıp günümüze uyarlamak gibi. Bu arada Erkin Koraylar, Ersenler çıkmaya başladı. Batı müziği yaygınlaştı. Hatta Orhan Gencebay bile kendine bir batı müziği şarkısı yapmıştır zamanında. Edip Akbayram, Barış Manço, Cem Karaca, İlhan İrem, Sezen Aksu... O dönem müziğe böyle bir geçiş oldu. Algılar da değişti. Müzik dinleyicisi, insanların yapıları, konumları değişti. Ama bütün bunların yanı sıra müzik sektöründeki değişmeyen tek şey var. Kalıcı sanatçı, gidici sanatçı."
Televizyonların çıkmasıyla sanatçıların görünürlüğünün arttığına dikkati çeken Emre, daha önce sadece gazete röportajlarından tanınan sanatçıların, televizyon kanallarının açılmasıyla hem görünüşleri hem de yaşantılarıyla ön plana çıkmaya başladıklarını aktardı.
Yapımcı Emre, günümüz ile geçmişteki müzik yapımları arasındaki farkı da değerlendirerek, geçmişte ünlü olan tüm isimlerin stüdyoda büyük emek verdiklerini, uzun saatler boyunca çalıştıklarını, günümüzde ise bu kadar yoğun ve kapsamlı bir çalışmanın olmadığını ifade etti.
Eski eserlerin hala gündemde olduğunu ve gençlere bir şeyler vermeye çalıştığını dile getiren Emre, 50 yıllık bir firmaya sahip olduğu için Zeki Müren, Erol Evgin, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Barış Manço, Tanju Okan, Cem Karaca, Ümit Besen, Coşkun Sabah, İbrahim Tatlıses, Edip Akbayram, Serdar Ortaç, Rafet El Roman, Sibel Can ve Ebru Gündeş'in yorumladığı, yaklaşık 5 bin esere sahip olduğunun altını çizdi.
"Cem Karaca'nın albümünü yapmak bana nasip oldu"
Ünlü isimlerle unutamadığı anılarını da anlatan Emre, yasaklı olduğu dönemin ardından, Türkiye'ye dönen sanatçı Cem Karaca'ya ilişkin şunları aktardı:
"Bana nasip oldu Cem Karaca'nın albümünü yapmak. O kadar büyük olaylar oldu ki. Cem Karaca'nın albümüne 750 bin adetlik sipariş aldık bir günde. Nasıl yetiştireceğiz diye bakınıyoruz. O zamanlar Türkiye’de sağ ve sol olayları biraz karışık dönemlerdeydi. Cem Karaca bir gün rahmetli Özal’ın, televizyon kanalında, elini öptü. Ertesi gün tüm siparişlerim iptal oldu ve bir daha da o siparişler gelmedi. 750 binlik sipariş 69 binde kaldı ve bir daha satamadım. Ama iyi ki de yapmışım. Böyle bir anım oldu, zarar etmiş gibi görünsem de. Sanatçıların zaman zaman bu tip olaylarda inişleri çıkışları olduğu için bunlara bakmıyorum."
Zeki Müren ile bir gece kulübünde tanıştıklarını söyleyen Emre, "Öyle bir dost olduk ki, albüm yapmanın dışında, dostluğumuz devam etti. Zeki Müren'in sözü sözdür. Hiçbir zaman anlaşma yapmazdı. 'Olur' der ve bitirirdi." ifadelerini kullandı.
"Elimizdeki arşivleri yeni nesiller için açıyoruz"
"Sabah 9'da çıkan genç şarkıcılar, akşam 5'te kayboluyor. Sabah piyanonun başına geçen herkes bir şarkı üretiyor." diyen Emre, şöyle devam etti:
"Yeni nesiller için, elimizdeki arşivleri onların anlayacağı şekilde toparlamaya, onlara hizmet etmeye çalışıyoruz. Hatta son dönemlerde eski sanatçıların plakları satmaya, gençler tarafından beğenilmeye başladı. Bu repertuvarları gençlere yaymaya, onların istekleri doğrultusunda toparlamaya çalışıyoruz. Gençlerin eskileri dinlemesinde, eskiden verilen emeği, neler yaptığımızı görmelerinde fayda var. Onları dinlerlerse, eski şarkıların çok emek verilerek çok zahmetli bir şekilde yapıldığını anlayacaklar. Onlara bu eserleri verdiğimiz için, devamı için de kendimizi şanslı hissediyoruz."
Emre Müzik arşivini, Spotify'da da listeler halinde gençlere açacaklarını kaydeden Emre, gençlerin eski şarkıları tanıması ve geçmişte ne tür eserler yapıldığını görmelerini istediğini dile getirdi.
Müziğin insan yaşamındaki önemine de işaret eden Emre, kendisinden sonra arşivine ne olacağına da değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"İnsanın olduğu yerde müzik her zaman vardır. Müzik ne zaman vardır? Ölümde, doğumda, düğünde, eğlencede, hasrette, aşkta, sevgide ve saygıda, her şeyde var. Onun için müzik, insanlara iyi gününde de kötü gününde lazım olacak. Bunlar için iki evladım var. Onlara elimden geldiği kadar arşivleri hazırlatıp, bu işi öğretmeye çalışıyorum. İnşallah benden sonra bu işe devam edeceklerine inanıyorum. Yeni nesil, yeni insanlar, gençler de onların kendi bilgi ve becerileriyle bu işi ne kadar sürdürebilirlerse o kadar gidecek. İnsan ömrüne bağlı."