Azerbaycanlı hastanın kalp, omurga, nefes borusu, yemek borusu gibi birçok bölgesini etkileyerek şiddetli göğüs ağrısı ile birlikte nefes darlığı ve yemek yemekte zorluk çekmesine yol açan portakal büyüklüğündeki tümör, Samsun’da cerrahların ortak operasyonları ile alındı.
Şikayetlerinin dayanılmaz hale gelmesi üzerine Azerbaycan’dan Samsun’a geldiğini söyleyen 25 yaşındaki Azeri vatandaş Gülsüm Budagova’ya, VM Medical Park Samsun Hastanesi’nde “mediastinal tümör” teşhisi konuldu ve hayati organlara baskı yaparak yaşamını tehdit eden bu tümör başarılı bir ameliyat ile çıkarıldı. Budagova, geçirdiği bu operasyon ile artık normal yaşantısına geri döndüğünü ve hiçbir sorununun kalmadığını ifade etti. Budagova’nın ameliyatının masrafları "Oh Be Dünya Varmış Derneği’nin" kampanyası ile karşılandı. “2 saatten fazla uyuyamıyor, kuru bir şey yiyemiyordum”
Azerbaycan’dan Samsun’a bin 285 kilometre yol gelerek hastalığına bir çare arayan Gülsüm Budagova, “Hastalığımın başlarında biraz nefes darlığım vardı ancak bu son günlerde daha çok arttı ve yemek yerken yutma güçlüğü de çekmeye başladım. Son zamanlarda kuru gıdaları yutabilmek için hemen ardından su içmek zorunda kalıyordum ve daha çok sıvı gıdalar tüketmeye özen gösteriyordum. Sonra bu rahatsızlık beni uyutmamaya başladı. 2 saatten fazla uyuyamıyordum. Sırt üstü yatamıyordum, sırtım çok ağrıyordu. Çok heyecanlanınca nefesim tutuluyordu ve kapalı yerlerde uzun süreli kalamıyordum. Duş alırken bayılıyordum. Ben bu rahatsızlığı ilk başta astım sandım. Ama birçok hastaneye gittiğim halde tam bir teşhis konulamadı. Sonra VM Medical Park Samsun Hastanesi’ne başvurdum. Buraya geldiğimde, şikâyetimin astım olduğunu söylediğimden önce astım testi yapıldı ve bir şey çıkmadı. Daha sonra yapılan ileri tetkiklerde, boynumdan başlayıp, göğüs boşluğuma doğru uzanan bir kitle saptandı ve yapılan biyopside kitlenin ’iyi huylu’ bir tümör olduğu anlaşıldı” dedi. “6 ayda toparlarsın diyorlardı, 20 günde ayağa kalktım”
Kendisinin göğüs cerrahisi kliniğinden Prof. Dr. Güven Olgaç’a yönlendirildiğini ifade eden Budagova, "Başka hastanelere gittiğimde bana ‘ameliyat olursan yaşama ihtimalin çok düşük, felç olup yürüyememe ihtimalin de var’ deyip ilaç (kemoterapi) tedavisi önerdiler. Ancak Prof. Dr. Güven Olgaç bana tümörün ancak ameliyat ile tam olarak çıkarılabileceğini ve ameliyatın başarı ile sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi ve ameliyat olmaya karar verdim. Tümör, soluk borusu, şah damarı, kalp, yemek borusu, akciğer ve sırt omurgaları gibi benim hayati organlarıma çok yakın olduğu için ameliyatım çok riskli idi ama Güven hocam ve ekibindeki diğer hocalar sayesinde çok başarılı bir ameliyat geçirdim. Ameliyat sonrasında vücudumda kalıcı bir hasar oluşacağından çok korkuyordum, ama çok şükür öyle bir şey olmadı. Hatta sırt omurgalarıma platin takılmasına bile gerek kalmadı. Benimle çok iyi ilgilendiler. İyi olmam için ellerinden geleni yaptılar. Tüm ağrılarım geçti çok şükür. Normal hayatına ancak 6 ay gibi bir sürede dönersin diyorlardı, ama ben ameliyattan 10 gün sonra hastaneden çıktım ve 20. günde ayağa kalktım, dışarıya çıktım, sahilde yürüyüş bile yaptım. Yani umduğumdan daha çabuk toparlandım. Yemek yemem, yutkunmam, nefes almam, o dayanılmaz sırt ağrılarımdan eser kalmadı, her şeyim normale döndü. Ameliyat olalı 3 ay geçti, kontrollerimde olumsuz bir şey yok, şu an çok daha iyiyim” diye konuştu. “10 gün içerisinde hastamızı taburcu ettik”
Prof. Dr. Güven Olgaç, “Hastamız bize başlıca nefes darlığı, yutma güçlüğü ve ciddi sırt ağrısı şikâyetleri ile başvurdu. Yaptığımız tetkikler sonucunda boyun bölgesinden başlayıp kalbine ve sırt omurlarına kadar uzanan, aynı zamanda nefes borusu ile yemek borusuna ciddi baskı oluşturan 12 santimlik bir kitle tespit ettik. Aldığımız biyopsi bize bu tümörün ‘iyi huylu’ olduğunu gösterdi ve hayati organlarda oluşturduğu ciddi baskı semptomları nedeniyle en iyi tedavi şeklinin cerrahi yöntem olduğunu bildiğimiz için ameliyat önerdik. Prof. Dr. Keramettin Aydın’ın önderliğinde Beyin Cerrahisi ekibimizin de katkıları ile beraber bu operasyonu gerçekleştirdik. Biz kitleyi şah damarı, kalp, akciğer, soluk borusu ve yemek borusundan ayırdıktan sonra beyin cerrahisi ekibimiz, kitlenin omurga ile olan yapışıklığını giderecek şekilde bir ameliyat gerçekleştirdi. Çok şükür, ameliyatı gayet başarılı oldu ve 10 gün içerisinde hastamızı taburcu ettik. Gülsüm şimdi ameliyat sonrası 3. ayında ve artık normal hayatına döndü diyebiliriz. Yaptığımız kontrollerde tümörün tamamen alınmış olduğunu ve önceden tümör basısına maruz kalan tüm hayati organların normale döndüğünü gördük” şeklinde konuştu. “Omurgaya uzanan bölgede portakal büyüklüğündeki tümörün tamamını çıkardık”
Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniği’nden Prof. Dr. Keramettin Aydın ise “Göğüs cerrahisi kliniği ile birlikte yaptığımız incelemelerde, kalbin arkasında omurgaya uzanan bölgede yaklaşık bir portakal büyüklüğünde kitle olduğunu gördük. Dünya Tıp literatüründe son derece nadir rastladığımız bu ameliyatı Göğüs Cerrahisi ekibimiz ile birlikte planladık. Ameliyat sırasında önce göğüs ön duvarını açtık ve daha sonra sırt bölgesinden ’torakotomi’ dediğimiz ek bir yaklaşımla tümörün omurga ile ilişkisini ortaya koyduk. Öngördüğümüz gibi tümörün sinir kaynaklı olduğunu tespit ettik ve ilişkili omurgaların sadece bir kısmını temizleyerek tümörün tamamını çıkarmamız mümkün oldu. Böylece hastamızın omurgasına, daha sonraki yaşamında sırt hareketlerini kısıtlayacak bir platin desteği koymak zorunda kalmadık. Multi-disipliner ‘çok-disiplinli’ yaklaşımla gerçekleştirdiğimiz bu ameliyat, bu yönüyle de bizim için çok tatmin edici oldu ve hastamız şu anda, aktif günlük yaşamını olumsuz etkileyen herhangi bir hareket kısıtlılığı olmaksızın normal şekilde yaşantısını sürdürebiliyor” açıklamalarında bulundu.