Dijital video oyunlarının çocuklar başta olmak üzere yetişkinlerinde vazgeçemediği bir dünya haline geldiğinden bahseden Eğitim ve Psikolojik Danışman Fikret Konca, dijital nesnelerin ve çeşitli meslek gruplarının; post modern Web3 teknolojisinde var olmaya çalıştıklarını anlattı.
Çocuklar için tasarlanan dijital oyunlara rağbet günden güne artıyor ve bu süreçte ailelere de ciddi oranda iş düşüyor. Yazılım şirketleri tarafından programlanan oyunların aynı zamanda birer propaganda aracı olarak kullanılabildiğinden söz eden Tepebaşı Rehberlik ve Araştırma Merkezi’ndeki Rehberlik ve Psikolojik Danışman Hizmetleri Bölüm Başkanı Fikret Konca, oyun içeriğinde bazı kültürel öğelerin, etnik ayrımcılıkların, İslamofobi, şiddet ve cinsellik gibi birtakım unsurların da bulunabildiğinden bahsetti. Dijitale dayanıklılık kavramının geliştirilebilmesi dahilinde ebeveynlerin bu sürece daha bilinçli yaklaşabileceğine dikkat çeken Eğitim ve Psikolojik Danışman Konca, “Bu sayede küçük çocuklar başta olmak üzere yetişkinler de oyunlardaki bilinçaltı mesajları rahat bir biçimde fark edip kolay kolay özümsemeyeceklerdir” şeklinde konuştu. “Dijital nesneler ve çeşitli meslek grupları, post modern Web3 teknolojisine entegre oluyor”
“Dijital oyunlardaki sanal gerçekliğin daha da artırılması Metaverse teknoloji ile beraber zirveye çıkacaktır” diyen Fikret Konca, “Çocuklar ya da yetişkinler, bu süreçte oluşturdukları avatarlarla dahil olacaklardır ve kendilerini direk olarak sanal dünyanın içerisinde bulacaktır. Fakat bu durum, oyuncuların ruh sağlığını ne derece etkileyecek ve gerçek ile ütopya arasındaki farklılık nasıl kurgulanacak; yakın gelecekte hep birlikte tanık olacağız. Oyunların içeriğindeki dijital nesneler ve çeşitli meslek grupları, post modern dediğimiz Web3 teknolojisine şimdiden entegre olmaya başladı. Şirketlerin bu konuda ciddi yatırımları devam ediyor. Bu duruma karşı biz de Metaverse ve dijital oyunlara karşı farkındalığımızı artırıp önlemler almalıyız.” “Aileler, çocukları ile bol bol empati kursunlar”
Geleneksel oyunlara nazaran dijital video oyunlarının çocuklarda; kaygı, depresyon ve öfke duygularını beraberinde getirdiğini ileten Konca, tekno öfke nöbetinden önce küçük yaşlardaki oyuncuların, oyun süreci dahilinde bir psikolojik akış yakaladıklarını belirtti. Kendilerini oyuna kaptırmaları halinde büyük bir hazla birlikte yeteneklerini sergileyebildiklerini ve bu süreç esnasında da ekran süresinin uzayıp gittiğini ifade eden Fikret Konca, konuyla alakalı olarak sözlerine şöyle devam etti:
“Aileler, çocuklarının bu durumuna karşı doğal olarak birtakım önlemler alıyor ve onların hem telefonlarına hem de bilgisayarlarına el koyarak, oyunlarla irtibatlarını kesme yolunu seçiyorlar. Bunun sonucunda da eğlencesine son verilen çocuk, öfke nöbetleri geçirerek çeşitli tepkiler verebiliyor. Veliler ve çocuklar, sağlıklı bir şekilde oyun süreciyle ilgili ortak bir karar alır ya da oyunun bitimine 15 dakika kala alarm kurulabilir. Bunun gibi çeşitli yollarla çocukların öfkeleri, kontrol altına alınabilir. Ailelerden ricam odur ki; çocuklarıyla bol bol empati kurmaya çalışsınlar.” Ailelerin dijital oyunları yok saymaları, çocukların öğrenme fırsatlarını engelleyebiliyor
Çocukların, dijital nesneler ile etkileşiminin o mecrada kendilerini gerçekleştirmek için birer sembol olduğunu aktaran Psikolojik Danışman Konca, ailelerin doğru oyun ve doğru zaman seçimi konusunda titiz olmalarını söyledi. Oyunların içeriğinde yaş sınırını belirten kodlamaların olduğuna da dikkat çeken Konca, “Ebeveynler, çocuklarının oyunlarına pasif bir gözlemci olarak katılmalılar. Dijital oyunları tamamını yok saymak ve zararlı diyebilmek, oyunların içerisinden elde edebilecekleri öğrenme fırsatlarını ıskalatmak anlamına gelebiliyor. Dolayısıyla geleneksel oyun ile dijital oyun arasındaki denge problemi, ebeveynlerin öncelik vermesi gereken bir sorundur” dedi.