Özetle yazının başında yazar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ABD karşıtı ifadeleri ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlerde kesin zaferine inancını, son dönemdeki Batı karşıtı ifadelerini hatırlatıyor ve Türkiye’deki seçimlerin bir kırılma noktası olacağına ve önemine dikkat çekiyor.
Türkiye’nin terörizm ile mücadele, ekonomi politikalarında Batı’dan bağımsız politikalar izlediğine yönelik Erdoğan’ın ifadelerini anımsattıktan sonra, Rusya’daki duruma değiniyor.
Erdoğan’ın Batı karşıtı söylemlerine rağmen hala Rusya’daki “Türklerin her zaman ihanet edeceğinden” emin olan Türkofobiklerin ikna olmadığına eleştiri getiren yazar, “Ama Türkofobikler kendi hayaletleriyle savaşıyorlar. Çünkü Rus yönetiminde ne saf insanlar var ne de nesnel gerçekliğe göz yumanlar.” ifadesini kullanıyor. Yazı şu ifadelerle sona eriyor:
“Evet, tarihsel olarak Türkiye ile birçok gerçek ve potansiyel karşıtlıklarımız var. Ancak Moskova ve Ankara'nın, özellikle de Putin ve Erdoğan'ın çok farklı bir emeli var:
Batı'nın keyfine (karşı olarak) düşman olmamak, ihtilaflı konulara çözüm aramak, mümkün ve faydalı olan her yerde işbirliği yapmak. Özellikle Batı ile Rusya arasındaki açık çatışmanın zemininde, giderek artan daha fazla bu tür (işbirliği için) alanlar var.
Güçlü bir Türkiye, güçlü bir Rusya'ya fayda sağlar ve bunun tersi de geçerlidir. Ülkelerimizi birleştiren asıl şey, güçlenmek için yeni, çok kutuplu bir dünya düzeni inşa etmek gerektiği anlayışıdır.
Batı sonrası dünya, komşu iki büyük halk ve medeniyetin kendi yaşam tarzlarına ve akıllarına göre yaşayabilecekleri yer olabilir.
Ve bu tam olarak Ruslarda ve Türklerde, Putin ve Erdoğan’daki (bu özellik), ABD’nin kesinlikle sevmediği şeydir."