Tarım ve gıda sektöründe artan üretim maliyetlerine dikkat çeken TGDF Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) gibi bir mekanizmanın efektif şekilde uygulanmasının yararlı olacağını vurguladı. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, tarım ve gıda sektörünün önündeki en temel sorunun girdi maliyetleri, işçilik ücretleri ve navlun bedelleri olduğunu söyledi. Şarman, bu sorunların önüne geçerek üreticilerin küresel piyasalarda rekabet edebilirliğini artırmak ve iç piyasadaki fiyat artışlarını dengelemek için etkili bir ihracat destek mekanizmasının gerekli olduğunu vurguladı. Şarman, bu kapsamda ‘Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ (DFİF) gibi bir mekanizmanın efektif şekilde uygulanmasının yararlı olacağını düşündüklerini kaydetti. Şarman, küresel jeopolitiğin, tedarik zincirlerinin, enerji yollarının ve güç dengelerinin değiştiğini, Türkiye’nin yaşadığı birçok sorunun dünyanın sorunlarıyla ortak olduğunu belirterek, “Güvenilir gıdaya ulaşmak, gıda arz ve güvenliğinin sağlanması da en stratejik konulardan biri. Çünkü dünyada tarımsal üretimi etkileyen koşullar hızla değişiyor. Toprak ve su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi, küresel gıda arz güvenliği, gıda milliyetçiliği, gıda ticaretindeki korumacı eğilimler ve tarımsal girdi fiyatlarındaki istikrarsızlık, küresel ısınma gibi etkenler, bu sektörde gelecek planlamamızı daha gerçekçi, verimli ve sürdürülebilir temeller üzerine oturtmamızı zorunlu hale getiriyor” diye konuştu. “Tarım ve gıda sektörü artan üretim maliyetleri yüzünden güç kaybediyor”
Türkiye’nin tarım hasılasında Avrupa’da birinci ve dünyada ilk onda yer aldığının altını çizen Şarman, şöyle devam etti: “Ancak gerek ülke ekonomisine katkısı gerekse istihdama katkısı nedeniyle tartışmasız olarak stratejik bir sektör olan tarım ve gıda sektörü artan üretim maliyetleri yüzünden güç kaybediyor. Sektörün önündeki en önemli sorun; artan girdi maliyetleri, işçilik ücretleri ve navlun bedelleri gibi unsurların üretim maliyetlerini ciddi oranda artırması olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2023 yılı aralık ayı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) tarımda girdi maliyetlerinin bir yılda yüzde 41 arttığını gösteriyor.” İşçiliğin çok yoğun olarak kullanıldığı tarım ve gıda sektöründe, aralık ayında açıklanan zam oranıyla birlikte Asgari Ücret’in yıllık bazda yüzde 99,9 oranında arttığını kaydeden Şarman, “Bir diğer temel girdimiz mazot ise yıllık bazda yüzde 68 yükseldi. Tarımsal girdi fiyatlarındaki artış sadece üreticiye değil, aynı zamanda tüketiciye de olumsuz yansıyor. Ayrıca bu durum üreticilerimizin küresel piyasalarda rekabet gücünü zayıflatmanın yanı sıra ihracat potansiyelini de olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı. “Efektif bir DFİF uygulaması gerekiyor”
Sektördeki üreticilerin küresel piyasalarda rekabet edebilirliğini artırmak ve iç piyasadaki fiyat artışlarını dengelemek amacıyla etkili bir ihracat destek mekanizmasının gerekli olduğunu düşündüklerini vurgulayan Şarman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmiş dönemlerde olduğu gibi DFİF mekanizmasıyla seçili sektör ve ürünlerde ihracatçıların desteklenmesi, tarım ve gıda sektöründeki bazı sıkıntıların çözümünde önemli bir adım olabilir. Yani efektif bir DFİF uygulaması gerekiyor. Bu yöntemle, enflasyon ve devalüasyon ile mücadele edilirken, ihracatçıların döviz kuru dalgalanmalarından olumsuz etkilenmesinin önüne geçilebileceği gibi, uluslararası piyasalarda rekabet gücünün artırılması, iç piyasada fiyat istikrarı ve tüketici refahının korunması gibi başlıklarda da katkı sağlanabilir.”
Şarman, “Enflasyon ve devalüasyon ile eşzamanlı mücadelede gıda sektörü ihracat desteği bekliyor. Sonuç olarak, mevcut ekonomik koşullar altında tarım ve gıda sektöründe girdi maliyetlerindeki artışla etkili şekilde mücadele etmek için ihracat yapan üreticilerimizin desteklenmesinin kritik öneme sahip olduğuna inanıyoruz. DFİF benzeri mekanizmaların devreye sokulması, tarım ve gıda sektörünün uluslararası piyasalardaki rekabet gücünü artırabilir ve ekonomik istikrarın sağlanmasına katkı sunabilir” ifadelerini kullandı. “Sanayi ve tarımda yüksek katma değerli üretimi artırmalıyız”
Çok zorlu, belirsizlik ve dönüşümlerin giderek daha yoğunlaştığı bir dönemde, ekonomide bazı adımlarının vakit kaybetmeden atılması gerektiğine dikkati çeken Şarman, “Ekonomide rasyonel politikalarla yürürken, enflasyonla mücadelede para politikasının sosyal politikalar, maliye politikası ve yapısal tedbirlerle de desteklenmesinin bu dönemdeki önemli adımlardan biri olması gerektiğine inanıyoruz. Üretim yapımızı daha planlı, verimli ve teknolojik gelişmelere uygun hale getirmeliyiz. Sanayi ve tarımda yüksek katma değerli üretimi artırmalıyız. Ekonomimizin rekabetçiliğini artırmak için, kayıt dışı ile mücadeleyi daha da güçlendirmeliyiz” dedi. Şarman, sözlerini “TGDF üyeleri olarak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında müreffeh, adil, çevreci ve saygın bir Türkiye hedefi için ortak akılla, yan yana, birbirimizden güç alarak üretmeye, yatırım yapmaya, istihdama katkı vermeye, ülkemiz ekonomisine katkıda bulunmaya devam edeceğiz” diyerek tamamladı.