Manisa’da açılan seramik kursunda toprak ve ateşin seramiğe olan yolculuğuna tanıklık eden kursiyerler hem el becerilerini geliştiriyor hem de günün yorgunluğunu ve stresini atıyor. Bir kil çamurundan sanat eserleri ortaya çıkaran kursiyerler zor ve meşakkatli sanatla uğraşırken her gün yeni bir şeyler öğrenmenin de mutluluğunu yaşıyor.
Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler Halk Eğitim Merkezi ortaklığında tarihi Kurşunlu Han’da açılan kurslardan sadece birisi olan Seramik Kursu kursiyerlerden büyük ilgi görüyor. Bir kil parçasını adeta sanat eserine çeviren kursiyerler bir yandan el becerilerini geliştirirken bir yandan hem sosyalleşiyor hem de günün yorgunluğu stresini atıyor. “Kursiyerler kendilerini daha iyi hissediyor”
Kurşunlu Han’da Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler Halk Eğitim Merkezi tarafından ortak açılan seramik kursunun usta öğreticisi Berrin Akdoğan Coşkun, “Şehzadeler şehri Manisa’da Kurşunlu Han’da bu sanatı gerçekleştiriyorum. Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler Halk Eğitim Merkezinin ortaklaşa yapmış olduğu kurslar veriyorum. Uzun süredir sanatla uğraşıyorum. Herkesin muhakkak çocukluğundan başlayan bir hikâyesi vardır, benim de çocukluktan başladı sanata olan eğilimim. Alaylı olarak bu sanata devam ediyorum. Çok sevdiğim aşık olduğum seramik sanatını yapıyorum. Kurs veriyorum. İşine aşık olanın başarısı bonustur. Bizim burada verdiğimiz kurslarda buraya gelen insanlar kendilerini daha iyi hissediyorlar ve rahatlamış oluyor. Yapmış oldukları sanatta evlerine gıda ürünleri olarak obje olarak değişik ürünler ortaya çıkarıyorlar. El becerilerini burada geliştiriyorlar birlikte sosyalleşiyorlar. Her geldiklerinde yeni bir şey öğreniyorlar. Daha değişik işlerde adım adım ilerliyorlar ve bunun farkındalar. İlk geldiklerinde ne yapabilirim diye korkuyorlar ama yaptıkları işleri görünce daha çok heyecanlanıp kursu bırakmak istemiyorlar.” dedi. “Toprak ve ateşin dansı”
Kursta toprak ve ateşin dansına şahitlik ettiklerini kaydeden Coşkun, “Seramik kilimizin aşamasında bir çamurken onu modellemeye alıyoruz. Modellemeden sonra kuruma aşaması ve onun zımpara aşaması var. Zımpara ve kuruma bitince hepimiz fırına gidiyoruz ve heyecanla bekliyoruz. Fırından çıkışı tüm kursiyerlerimiz heyecanla bekliyor ama o heyecan hiç bitmiyor. Fırından çıkan ürünlerin püskül pişirimi bitmiş oluyor ondan sonra renklendirme ve sır işlemi var. Ürünler sırlandıktan sonra yeniden fırına atıyoruz. O daha da büyük bir heyecan. Sır adı gibi sır, fırından nasıl çıkacağını bilmiyorsunuz. Defalarca aynı sırrı kullandığınız halde fırının içinde etkileşimi kendine kalmış oluyor ve bize de sürpriz oluyor. Toprak ve ateşin dansı diyoruz. Bunda hem modellemede hem gıda ürünlerinde kullandığımız modeller ve dekoratif işler yapıyoruz. Her yaştan kursiyerimiz var. Çalışanlarımıza gece de kurs veriyoruz. Küçüklerimiz de var. 3 yaşından itibaren bu kursa başlayabiliyorlar el becerileri gelişiyor. Şuandaki kursiyerlerim arasında 7 yaş grubu kursiyerlerimiz var. Daha önceki yıllarda 80 yaşında da kursiyerim vardı.” diyerek, her yaştan kursiyerlerin kursa ilgi gösterdiğini anlattı. “Maliyetli ama sonucu tatmin edici”
Seramik kursunda kullanılan malzemelerin maliyetli olmasına rağmen kursiyerlerin tekrar tekrar kursa katılmak istediklerini söyleyen Coşkun, “Oldukça maliyetli bir kurs ama sanatımızın sonucu bizi tatmin ediyor. Herkes çok mutlu. Kimse kursu bırakmak istemiyor. Devamlı aynı kursa gelmek istiyorlar. Psikolojik yönden kendini zayıf hisseden, sıkıntılı kişiler buraya geldiklerinde rahatlamış oluyorlar. Biz işimizi yaparken her şeyi unutuyoruz.” dedi. “Yaptığım işi büyük bir aşkla yapıyorum”
Kendisindeki sanata olan aşkın kursiyerleri de etkilediğini anlatan Coşkun, “Ben biraz heykel tarzı çalışıyorum. Seramikte genelde çanaklar, kafe tasları objeler yapılıyor ama ben kendi çalışmalarımda heykel yönüne ağırlık vermiş oluyorum. Son çalışmam olan adına Akçakız dediğim bir at başı var. Onu yaparken kursiyerlerim de şahit oluyor severek yapıyorum. Çünkü ben işime aşığım, sanatıma aşığım. Sıra dışı işler yapıyorum. Bir nevi heykele giriyor yaptığım iş. At, en son yaptığım çalışmam ama bundan önce fil çalışmalarım, Fatih Sultan Mehmet çalışmalarım, seramikte bu tip detaylar biraz heykele giriyor ve seramiğin dışına çıkmış oluyor. Heykel bölümüne de geçmiş oluyorum. Yaptığım işi büyük bir aşkla yapıyorum bu kursiyerlerime de yansıyor. Onlar da benim gibi işler çıkarmak gibi hevesleri var.” diye konuştu.
Annesiyle birlikte kursa katılan Latife Gürbüz, “Seninle vakit geçirmeyi seviyorum birlikte seramik yapıp rahatlayalım dedim. Benim zaten ilgim vardı annem araştırdı ve buraya gelme kararı aldık. Ben bir dilek ağacı yaptım annem de balıktan bir tabak yaptı.” dedi. "Sevgi ve coşkuyla yapıyoruz"
Kızıyla birlikte kursa katılan Serpil Gürbüz ise şunları söyledi: “Kurşunlu Han’daki seramik kursuna geliyorum. Berrin hocamla inanılmaz çalışmalar yapıyoruz. Her eve döndüğümde mutlulukla huzurla dönmüş oluyorum. Her gün farklı çalışmalar yapmak, bunları fırına vermek ve fırının sonucunu beklemek gibi heyecanlar bizi mutlu ediyor. Sevgi ve coşkuyla yapıyoruz. Herkesi bu kurslara katılmaya davet ediyorum. Herkese tavsiye ederim. Sıkıntını, üzüntünü, kasvetini alıyor bu kurs. Değişik bir dünyaya dalıyorsunuz. Halk eğitimin verdiği bu imkanlar gerçekten sınırsız. Herkesin el becerisine, zevkine göre farklı farklı kurslar var. Bu Kurşunlu Han’a gelip de kendi zevkine göre bir kurs bulamayacak biri olacağını düşünmüyorum. Ücretsiz olan bu kurslardan herkesin faydalanması gerektiğini düşüyorum.”