Türkiye’de en az bir akredite lisans programı bulunan üniversite sayısı 116, akredite olan toplam program sayısı ise bin 209 oldu.
Türkiye, 208 üniversitesi, 185 bin akademisyeni ve 350 bini uluslararası olmak üzere 7 milyonu aşkın öğrencisiyle yükseköğretim alanında dünyada önemli bir ülke konumunda bulunuyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), kapasite artışıyla birlikte kalitenin de en üst seviyeye ulaşması için çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’de akredite olan programların sayısı günden güne artarken, 2024 Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’na göre 2023 YKS Kılavuzu’nda en az bir akredite lisans programı bulunan üniversite sayısı 116 oldu. Akredite olan toplam program sayısı ise bin 209 olarak gerçekleşti. 42 üniversite, 10 ve üzerinde akredite lisans programına sahip bulunuyor. Yıllara göre bakıldığında ise üniversitelerin akredite lisans program sayısı ortalaması 2018’de yüzde 6,89 iken, 2023 yılında 10,42’ye ulaştı. Bu oran 2022’de 9,46 olarak gerçekleşmişti. Türkiye’de akredite lisans programı sayısının en yüksek olduğu üniversite, 56 programla İstanbul Gelişim Üniversitesi olurken, onu 55 programla Sakarya Üniversitesi, 42 programla Hacettepe Üniversitesi takip etti. Atatürk Üniversitesi 41 programla dördüncü, Ege Üniversitesi 39 programla beşinci, Erciyes Üniversitesi 35 programla altıncı, İstanbul Teknik Üniversitesi 34 programla yedinci, Başkent Üniversitesi 33 programla sekizinci, Yıldız Teknik Üniversitesi 31 programla dokuzuncu, İstanbul Medipol Üniversitesi 29 programla 10. sırada yer aldı. Yeni açılacak doktora programlarına akreditasyon şartı getirildi
YÖK Başkanı Erol Özvar, YÖK olarak önümüzdeki dönemde bir taraftan kapasiteyi artırmaya devam ederken, diğer taraftan da kalite odaklı anlayışı yükseköğretim sisteminin merkezine yerleştirme çabalarının kararlılıkla devam edeceğini vurguladı. Özvar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kurumsal vizyonumuzu oluşturan bütün hususlar, uygulamakta olduğumuz kalite odaklı anlayışın birer sonucudur. Üniversitelerimizde de benzer bir anlayışın hâkim olmasına özel önem veriyoruz. Bu anlayışla üniversitelerimizi kalite süreçlerine uyum sağlamaları yönünde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sürekli olarak teşvik etmeye ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu anlayışımızın bir tezahürü olarak doktora programı açmak üzere başvuran üniversitelerimize akredite program sahibi olma şartı getirmiş bulunuyoruz. Benzer şekilde fakülte, yüksekokul, enstitü, araştırma ve uygulama merkezi gibi akademik birimler kurmak için de önümüzdeki dönemde akreditasyon şartı getiriyoruz. Bu girişimimiz yükseköğretimde kaliteyi önceleyen anlayışımızın bir yansımasıdır. 2027 yılına kadar üniversitelerimizin tamamının akreditasyon süreçlerini tamamlamasını bekliyoruz.” “Uluslarararası öğrencilerin sayısı kadar kalitesinin de artması önceliğimiz”
Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin uluslararası öğrenci çekme konusunda daha büyük rakipleri ortaya çıkacaktır. Yükseköğretim kurumları olarak bu rekabete şimdiden hazırlanmamız gerekmektedir. Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir. Eğer gerekli mevzuat altyapısı çalışmalarını tamamlamaz, üniversiteler olarak uluslararası öğrenci hareketliliği konusunda dünya standartlarında işlemler tesis etmezsek Türk üniversitelerinin itibarına yönelik dünya ölçeğinde olumlu itibarımız kaybolabilir.”
Akreditasyon, YÖK Başkanlığı tarafından belirli bir alanda önceden belirlenmiş akademik ve alana özgü standartların bir yükseköğretim programı ve yükseköğretim kurumu tarafından karşılanıp karşılanmadığını ölçen değerlendirme ve dış kalite güvence sürecidir. YÖK tarafından 2019 yılından bu yana yürütülen “Üniversite İzleme ve Değerlendirme” çalışmaları çerçevesinde üniversitelerin gelişimini izlemek ve değerlendirmek amacıyla her yıl Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu yayımlanıyor.