Gaziantep-Kilis Tabip odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yasemin ZER maymun çiçeği hastalığı konusunda gazetemize açıklamalarda bulundu. Maymun Çiçeği virüsünün COVID-19 gibi bir pandemiye yol açmasının beklenmediğini belirten Zer, hastalık ile ilgili şu bilgileri verdi:
“ Maymun çiçeği&monkeypox, Orta ve Batı Afrika’nın tropikal yağmur ormanlarında endemik olarak görülen viral,zoonotik (hayvanlardan bulaşan) bir hastalıktır. Etken olan virüs, daha önce çiçek hastalığına neden olan virüsle aynı grupta yer alan bir DNA virüsüdür. Virüsün doğal kaynağı özellikle kemirgenler, primatlar gibi çeşitli hayvan türleridir. İlk olarak 1958’de Danimarka’da laboratuvar hayvanlarında yapılan bir çalışmada maymunlarda gösterildiği için bu ismi almış olup, asıl bulaş kaynağı maymunlar değildir.
İnsanlarda ilk kez 1970 yılında, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde bir bölgede 9 yaşındaki bir erkek çocukta tanımlanmıştır. Özellikle Afrika’da bazı ülkelerde zaman-zaman görülmekle birlikte, son aylarda dünyanın farklı ülkelerinden bu hastalığın bildirilmesi, henüz bitmemiş bir pandeminin içinde olduğumuzdan endişe uyandırmıştır.
Bulaşma yolları
Hayvandan insana (zoonotik) bulaşma, enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları veya deri lezyonları ile doğrudan temasla ve solunum damlacıkları yoluyla olur. İnsana bulaştıktan sonra da enfekte kişinin solunum salgıları veya cilt lezyonlarındaki virüs, sağlam kişiye, deri, mukozalar (ağız, burun, göz) solunum yolu veya yakın zamanda kontamine olmuş nesnelerle (giysi, çarşaf, havlu gibi) yakın temas yolu ile bulaşabilir. Damlacık solunum partikülleri yoluyla bulaşma genellikle uzun süreli yüz yüze temas gerektirir.
Klinik bulgular
Enfekte kişiyle temastan semptomların başlangıcına kadar olan süre genellikle 6-14 gündür (5-21 gün arasında değişebilir). Ateş, şiddetli baş ağrısı, lenfadenopati (lenf düğümlerinin şişmesi), sırt ağrısı, miyalji (kas ağrıları) ve halsizlik en sık rastlanan bulgular olup, hastalığın başlangıcında, ilk 5 gününde belirgindir. Deri döküntüsü maymun çiçeği virüsünün bir başka önemli belirtisidir. Döküntü, gövdeden çok yüz ve ekstremitelerde yoğunlaşma eğilimindedir. Lezyon sayısı değişkendir; az sayıda veya çok fazla sayıda olabilir. Lezyonlar, düz bir kızarıklık şeklinde başlayıp (makül), sonra deriden kabarık hale gelir (papül); ardından içleri berrak sıvı ile dolarak “vezikül” görünümü alırlar. Veziküllerin içindeki berrak sıvı sarımsı renkte bir sıvıya döner ve “püstüller” oluşur. Püstüller, kabuk bağlar ve kabukların düşmesiyle lezyonlar ortadan kalkar. Bu süreç, genellikle 2-4 hafta sürer ve hastalık kendiliğinden iyileşmektedir. Ancak bağışıklığı baskılanmış kişilerde ve küçük çocuklarda ağır hastalık görülebilmektedir. Hastalığa bakteriyel enfeksiyonlar eklenebilir, zatürre, sepsis, ensefalit ve görme kaybı gelişebilir. Genel olarak hastalanan kişilerin %3-6’sında, çoğunluğu küçük çocuklar olmak üzere, ölümcül seyredebilir. Bu özellikle çocukların lezyonları enfekte etmesi ve bağışıklık durumu ile ilgilidir.
Aşı
Çiçek hastalığına karşı aşılamanın, maymun çiçek hastalığını önlemede veya hastalığın seyrini hafifletmede yaklaşık %85 oranında etkili olduğu birkaç gözlemsel çalışmayla gösterilmiştir. 1980 yılında çiçek hastalığı eredike edildiğinden aşılama durdurulmuştur. Çiçek hastalığına karşı önceden aşı yapıldığının kanıtı genellikle üst koldaki yara izidir.
Modifiye edilmiş atenüe aşı virüsüne (Ankara suşu) dayalı yeni bir aşı, 2019 yılında maymun çiçeğinin önlenmesi için onaylanmıştır. Bu aşı mevcudiyeti sınırlı olan iki doz uygulanan bir aşı olup, henüz yaygın kullanılmamaktadır.
Son tablo
Afrika dışında vaka bildirimlerinin artmasından dolayı Dünya Sağlık Örgütü 25 Temmuz 2022’de küresel acil durum ilan etmiştir. 9 Ağustos 2022 tarihi itibariyle tüm dünyada 89 ülkeden 27.814 maymun çiçeği vakası bildirimi olmuştur. Türkiye’de ilk olgu 30 Haziran 2022’de tespit edilmiş olup, şu ana dek 5 vaka saptanmıştır.
Pandemiye yol açma olasılığı var mıdır?
Maymun çiçeği hastalığının belirti ve bulgularının belirgin olması, şimdiki bilgilere göre belirtisiz enfeksiyon yapmaması, yakın ve uzun süreli temas ile bulaşması, bir DNA virüsü olduğundan daha az mutasyon geçirmesi ve kolay değişime uğramaması (COVID-19’daki gibi yeni varyantların çıkmaması) gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda COVID-19 gibi bir pandemiye yol açması pek beklenmemektedir.”