Yaşar Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi, farklı üniversitelerden hukuk alanında uzman birçok akademisyenin katılımı ile “Uluslararası Hukukta Göç ve Vatandaşlık” konulu çevrim içi sempozyum düzenledi.
Yaşar Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği “Uluslararası Hukukta Göç ve Vatandaşlık” konulu çevrim içi sempozyumda alanında uzman kişiler göçmenlik, vatandaşlık, geçici koruma, gönüllü geri dönüş konularını değerlendirdi. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Nazım Sözer, “Dünya iki büyük savaş yaşadı fakat yeterli dersleri almadı. Bölgesel ve ülkesel temelli savaşlar sürüyor. Suriyeli ve Afgan göçmenler ve Ukraynalıların gelişi ülkemizi zorluyor. Gelenlerin geri dönmemek isteyip vatandaşlık talep etmesi durumu da söz konusu. Her devletin bazı temel unsurları vardır. Toprak, halk, dil ve birlikte yaşamak. Bunlardan herhangi birinde zafiyet ortaya çıkarsa devletin bekası tehdit altında demektir. Çok fazla kültürden insanın gelmesi bu unsuru tehdit eder. Dil birliği bozulur, birlikte yaşama iradesi kaybolur. Bu nedenle birçok ülke önlem alma yoluna başvurmuştur. İzmir’de 150 bine yakın Suriyeli mevcut. Suriyelilerin yaklaşık yüzde 50’si 18 yaşından küçük” diye konuştu. “Sığınmacı, bulunduğu ülkeyi mecbur kaldığı için tercih eden kişidir”
Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işıl Özkan, “İnsan hakları hukuku hem savaş hem barış zamanında uygulanan kuralları kapsar. Sığınmacı, bulunduğu ülkeyi mecbur kaldığı için tercih eden kişidir. İtiliyorsanız mülteci, çekiliyorsanız göçmensinizdir” dedi.
İstanbul Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rona Aybay, vatandaşlık sahibi olmanın yollarından bahsederek, “Türkiye’de vatandaşlık almanın en yaygın yolu da 5 yıl süreyle ikamet etmiş olmak, iyi ahlak sahibi olmak, Türkçe konuşabilmek ve milli güvenlik açısından engel bir hali bulunmamasıdır. Olağanüstü durumlarda ise bu koşullar yumuşatılarak bazı kimselere kolay yoldan vatandaşlık verilebilir. Fakat bu koşullardan milli güvenlik açısından engel ve iyi ahlak sahibi olmak koşulları kaldırılamaz” ifadelerini kullandı. "2020’de AB ülkelerinde 730 bin kişi vatandaşlığa kabul edildi"
Göçten sonra vatandaşlığa kabul koşulları hakkında konuşan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Batır, şöyle konuştu:
“Vatandaşlığın sonradan kazanılması prensipleri üzerine farklı esaslar var. Bazı devletler kendi hizmetinde bulunan yabancılara, bazıları ise etnik bağları esas alarak vatandaşlık verebiliyor. En yaygın esasın vatandaşlığa alacak devlette belli bir süre ikamet etme olduğunu görüyoruz. İkamet şartı, dil ve diğer entegrasyon koşulları, ekonomik olarak kendine yeter olması, devlete bağlılık ve güvenlik açılarından konu ele alınıyor. 2020’de Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 730 bin kişi, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 630 bin kişi vatandaşlığa kabul edildi. 2020 yılında AB ülkelerine vatandaşlığa kabul edilen Türklerin yüzde 49’u Almanya tarafından vatandaşlığa kabul edildi.” "Sözleşmelerde iklim göçmenliğine ilişkin düzenleme yok"
İklim göçmenliği kavramını açıklayan İzmir Demokrasi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Bengül Kavlak, “İklim nedeniyle kuzeye doğru 40 ülkeden 700 milyon kişinin göç edeceğinden bahsediliyordu. Sözleşmelerde iklim göçmenliğine ilişkin herhangi bir düzenleme yok. İklim göçmenliğini tanımlamak konusunda üzerinde uzlaşı sağlanan bir tanımlama yok. Mevcut şartlarda iklim nedeniyle uluslararası koruma talebinde bulunma imkanı yok. Geçici koruma yönetmeliği vardır, çevresel etkenler sebebiyle geçici koruma kararı alınmasına hukuki bir engel bulunmuyor. Fakat zorlayıcı bir düzenleme yok, tamamen takdire bağlı. Bu genişletilebilir. Mevcut hukuki düzenlemelerde uluslararası ve Türk hukukunda iklim göçmenliğini ele alan bir düzenleme yok. Cenevre Konvansiyonu’nun çerçevesinin genişletilmesi ve bu konunun dahil edilmesi görüşü var. Öte yandan Cenevre’nin tartışmaya açılmasının uygulama alanını daraltılabileceği endişesi var. Ayrı bir sözleşme ile iklim göçmenliği tanımlanmalı ve uluslararası düzenleme getirilmeli” dedi. “Gönüllü geri dönüş daha az maliyetli”
Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Barış Mesci, Göç İdaresi Başkanlığının 14 Nisan 2022 tarihli verilerine göre Türkiye’de 3 milyon 768 bin 716 Suriyeli bulunduğu bilgisini verdi.
Dışişleri Bakanlığı Göç, İltica ve Vize Genel Müdür Yardımcılığı (KGGY) İltica Dairesi Başkanı Yeşim Gündoğdu tarafından yönetilen oturumda konuşan Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Derya Tarman ise kalıcı ve uzun vadeli çözüm yollarını aktararak, “Yerel entegrasyon çözümünde kişi geldiği ülkede yaşamını sürdürüyor. Bu uzun vadeli bir çözüm. Ev sahibi ülkenin ekonomik düzeyi, halkın yabancılara bakış açısı önem arz ediyor. Üçüncü ülkeye yerleştirme de söz konusu olabilir. Ev sahibi ülkede koruma sağlanamayan kişi başka bir ülkeye yerleştirilir. Yabancıların kendi ülkesine gönüllü olarak geri dönmesi de üçüncü çözüm. Geri gönderme yasağı ise birçok uluslararası sözleşmede yer alan bir ifade. Ülkesine geri gönderilen kişi eğer ki ülkesinden kaçma sebepleri sona ermemişse, bu durumda hem gönderen devlet sorumlu olacak hem de gönderilen kişi için geri dönülemez olumsuz sonuçlar doğacaktır. Kişiye seyahat desteği, nakdi destek sağlanarak gönüllü geri gönderildiğinde zorunlu geri dönüşten daha az maliyetli olduğu hesaplanmış. Avrupa strateji belgesinde gönüllü geri dönüşün artması için neler yapılabileceği açıklanıyor. Türk hukukunda da çatışma ortamı sona ermişse ve devletler isteklilerse gönüllü geri dönüş mekanizmasına başvurabilecekler” ifadelerini kullandı.