Yusuf Ataş, 2001 yılında İzmir Bornova’da dünyaya geldi. Elazığlı olan ailede polis memuru babanın tayini çıkmış, bu nedenle Yusuf dünyaya gözlerini İzmir’de açmıştı. Bir ablası ve kendisinden küçük bir erkek bir de kız kardeşi vardı.
Yusuf ve kardeşleri babalarının polis memuru olması dolayısıyla pek çok şehir gezdi. Eğitim hayatlarını farklı illerdeki okullarda tamamladı. Hepsinin kariyerleri için çizdikleri yol haritaları vardı ancak Yusuf’un hedefi onlardan farklıydı. Asker olmak istiyordu. Bu durumu babasıyla paylaştı. Babası oğluna, kendisi gibi polis olmasını söylese de Yusuf aklına koymuştu, asker olacaktı. Girdiği sınavları geçti ve Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulu’na girmeyi başardı. Okulunu başarıyla tamamladı, stajını yaptı ve bu yılın temmuz ayında asker olmaya hak kazandı. Ataması da belli olmuştu. Kurban Bayramı’nı ailesinin yanında geçirip, Kırklareli Vize’ye gidecekti. Ancak Yusuf Kırlareli’ye değil, Hakkari’ye gitti. Çünkü birliği geçici olarak Çukurca için görevlendirilmişti.
‘ŞEHİT OLMAK İSTİYORDU’
Yusuf, çevredekiler tarafından merhameti, efendiliği, yardımseverliği ve başarılarıyla tanınıyordu. Ailesine de çok bağlıydı. Onları bugüne kadar hiç üzmemiş, hep gururlandırmıştı. Yusuf için vatan sevgisi ise tarif edilemezdi. Asker olmak istemesinin altında da bu duygu yatıyordu. Ancak Yusuf için asker olmak yetmiyordu, şehit olmak istiyordu. Türk bayrağına âşıktı ve kendi kanı da o bayrakta dalgalanmalıydı. Bu konuyu annesi, babası ve arkadaşlarına anlattı. Her fırsatta şehitliğin çok güzel bir mertebe olduğunu dile getirdi. Anne-babası oğullarına, şehitliğin güzel olduğunu ancak yaşının çok genç ve önünde yaşanacak yıllar olduğunu söyledi. Ancak Yusuf asker olma konusunda olduğu gibi bu konuda da ısrarcıydı. Şehit olma ihtimaline karşı vasiyetini de annesi ve arkadaşlarına iletti.
Yusuf, Hakkari Çukurca’daki birliğindeki görevine temmuz ayında başladı. Artık o çok istediği yer olan orduda, Piyade Astsubay Çavuş Yusuf Ataş olarak görevinin başındaydı. Pençe-Kilit Operasyonu dolayısıyla arazide olsa da ailesiyle iletişim kurmayı ihmal etmiyordu. 1 Ekim günü de önce annesiyle mesajlaştı, sonra babasıyla konuştu.
Anne Nejla Ataş o günü, "Genelde yoğunluğundan dolayı fırsat bulamaz, mesajlarıma geç karşılık verirdi ama o gün hemen cevapladı. Askerde olan erkek kardeşine 500 lira gönderdiğini, birkaç gün sonra yine hesabına para atacağını söyledi. Telefonu kapatırken de anne, 'Kardeşime söyle kimseden bir kuruş para istemesin, onun arkasında dağ gibi abisi var' dedi" diyerek anlatıyor.
1 Ekim günü baba Necat Ataş ise Yusuf ile saat 14.00’te konuştu. Babası o gün oğluna, "45-50 gündür arazidesin sıkıldıysan ya da daraldıysan gel” teklifinde bulunmuştu. Hatta bunu kendisine yazılı olarak da iletmişti.
Tabii ki buna Yusuf’un cevabı hayır olmuştu. Babasına, “Burası bitmeden gelmeyeceğim” dedi. Yusuf, Necat Ataş’ın teklifini kabul etmemişti ancak sesini duymak bile ona iyi gelmişti. Ancak bu mutluluğu çok uzun sürmedi. Saat 15.30’da gelen telefon yüreğine düşen ateşi hiçbir zaman söndüremeyecekti.
Oğlu Yusuf’u Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde, teröristler tarafından açılan taciz ateşi sonucu ağır yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede şehit olmuştu.
Yusuf şehit olması durumunda vasiyetini ilk olarak annesine sonrasında arkadaşlarına iletmişti. Arkadaşları da o anı videoya almıştı. Videoda arkadaşlarına, "Benim vasiyetim, hayattan en çok istediğim şey, bir tane kız çocuğum olsun istiyorum. Eğer ölürsem bir tane lösemili kız çocuğunun hayatı boyunca tüm masraflarını karşılayın. Benim vasiyetim budur. Bir de bayramda gidin annemin, babamın elini öpün" demişti.
VASİYETİN ARDINDAKİ 'KIZ KARDEŞ' DETAYI
Peki, neden Yusuf böyle bir vasiyette bulundu? Özellikle kız çocuğu olmasının bir anlamı var mıydı? Nejla-Necat Ataş çifti bu sorularımıza, “Yusuf, 15 yaşındayken kız kardeşi doğdu. Diğer kardeşlerini de çok seviyordu ancak Yusuf için en küçük kardeşi Melike Ela’nın yeri çok başkaydı. Yusuf bize sürekli kız kardeşi doğduktan sonra 'Kız çocuğu ne kadar tatlıymış' derdi. Kız kardeşine çok düşkündü. Sürekli hediyeler alıp, gezmeye götürürdü. Birlikte çok iyi vakit geçirirlerdi. Vasiyetinde lösemili bir kız çocuğuna destek olun söylemenin altında kız kardeşine olan sevgisi yatıyor” diyerek cevapladılar.
Sonrasında Yusuf’un bu vasiyeti küçük büyük herkesi duygulandırdı ve Lösemili Çocuklar Vakfı'na (LÖSEV) bağış yağdı. Baba Necat Ataş’ın Yusuf’un vasiyetinden haberi yoktu. Şehit olduktan bir gün sonra videoyu izledi. Yusuf, anne ve arkadaşlarıyla paylaştığı vasiyetini babasına söylememişti. Çünkü Yusuf babasına şehit olmak istediğini söylediğinde, babası oğluna, "Yaşayacak çok güzel uzun bir ömrün var" diyerek karşılık vermişti.
O günden sonra bu konuyu hiç konuşmamışlardı. Ancak Yusuf’un istediği olmuş, şehit düşmüştü. Arkadaşlarına anlattığı vasiyeti ise tüm Türkiye’yi harekete geçirdi.
Halkın bu konuda çok duyarlı davrandığını anlatan Necat Ataş, sözlerine şöyle devam etti:
"Allah şehit olma duygusunu oğlumun kalbine düşürmüş, diline dökmüş. Kaderimiz böyleymiş. Bu durumu yaşayacakmışız. Hasretimiz var, acımız yok. Türkiye’de böyle bir şehit bekleniyormuş. Bu konuda destek olmak isteyenleri LÖSEV’e yönlendirdim. Kuruma yardımda bulunanlar bana dekontlarını attı. Yapılan yardımların rakamları çok yüksek. LÖSEV’e 10 yılda yapılacak yardım Yusuf sayesinde 1-2 günde yapıldı. Allah oğlumdan böyle bir şeye aracı olduğu için razı olsun."
VASİYETİ YERİNE GETİRİLDİ
Mersin Erdemli Belediye Başkanı Mükerrem Tollu da duygu dolu videoyu izledikten sonra hemen harekete geçti. Tollu, "Kuzey Irak’ta Pençe-Kilit operasyonunda şehit olan Yusuf Ataş şehidimizin Erdemli’de vasiyetini yerine getiriyoruz. Emine Sena Demirel kardeşimizin tüm ihtiyaçlarını en iyi şekilde, en güzel şekilde yerine getireceğiz. Şehitlerimizin vasiyeti bizim için emir niteliğindedir” dedi. Elazığ Valiliği de Piyade Astsubay Yusuf Ataş'ın vasiyetine kayıtsız kalamadı. Vali Ömer Toraman, “Kahraman hemşehrimiz Piyade Astsubay Yusuf Ataş'ın vasiyetini yerine getirdik. Şehidimizin vasiyeti doğrultusunda 6 yaşındaki lösemi hastası Elif kızımızın ihtiyaçları karşılanacaktır" diye konuştu.
'HAYATINDAN VAZGEÇEN BİRİNİN HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK'
Şehit Yusuf Ataş’ın vasiyetinden sonra LÖSEV’e çok sayıda bağış yapıldı. Peki, yaşanan bu durum nasıl açıklanabilir? Klinik Psikolog Pelin Hazer, "Yusuf Ataş videoda, ulvi bir amaç uğruna kendisini feda etme isteğini ortaya koyarken, yine ulvi olan bir amacı vasiyet ediyor. Bu durum şema terapide fedakarlık terimini bize çağrıştırıyor. Kişi kendi istek ve arzularından öte başka bir manayı kendisine anlam katmakla kalmıyor, bir kız çocuğuna bakılması, ona ömür boyu desteğin sağlanmasıyla da yine kendisi için değil de bir öteki için tekrardan ulvi bir anlama hizmet etme amacını güdüyor" dedi.
"Kız çocuklarının toplum tarafından desteklenmesi, kendi yollarını bulmaya yönelik kısımda önlerinin açılmasını hedefliyor" diyen Hazer sözlerine şöyle devam etti:
"Yusuf Ataş’ın paylaşımından sonra çok fazla bağış yapıldı. Kendi hayatından vazgeçen birinin koyduğu hedefler ya da hayal ettiklerini gerçekleştirme kısmı bizler üzerinde daha yüksek etki yaratabilir ve o noktada bizim başkaları için bir şeyler yapma ihtiyacımızı da daha çok pekiştirmiş olabilir."