Bundan yıllar önce izlediğimiz çizgi filmlerde geleceğe dair gösterilen birçok teknoloji ulaşılamaz geliyordu. Önceki yüzyılın sonlarında imkânsız gibi gelen birçok teknolojinin şimdi hayatımızın bir parçası olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Nihal Altuntaş, bu gelişmeler ne kadar heyecanlandırsa da hayatın bu kadar hızlı değişmesinin insanların adapte olmasını zorlaştırdığını belirtti.
Gelişen teknoloji tüm insanlığın alışkanlıklarını; gündelik hayatta yapılan işleri kolaylaştırıp birçok alanda erişilebilirlik sağlıyor. Zamanı verimli kullanmanın büyük önem taşıdığı günümüzde sağlıktan iş dünyasına, eğitimden ulaşım sektörüne kadar birçok alanda; akıllı telefonlar, görüntülü çevrimiçi toplantılar, robot süpürgelerle yaşam çok daha kolay hale geldi. Teknolojinin hızla gelişmesiyle yapay zekâ, metaverse, robotlar, sanal gerçeklik gibi birçok kavram da hayatımıza girdi. Yapay zekâ ceplerde
Teknoloji çağına adaptasyon sürecinde insanların kafasında soru işaretleri oluşuyor. Yeni gelişmelerin iyi mi yoksa kötü mü olacağına dair şüphelerin baş göstermesi ve dolayısıyla insanların bir direnç oluşturması da doğal karşılanıyor. Yapay zekâ henüz bu kadar evlere girmemişken bile birçok bilim kurgu filminde “insanlığın baş düşmanı” olarak resmedildi. Sağladığı imkânlar ve kolaylıklar düşünüldüğünde, oluşan bu dirence rağmen yapay zekâ hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelerek ceplere kadar girmiş oldu. Komplo teorilerine karşı teknolojinin hayatlara bu kadar hızlı girmesinin nedeninin “yeni nesil” olduğunu ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nihal Altuntaş, “Yapay zekâya sahip akıllı sistemlerle yetişkin biri olarak tanışan bir baba ile uzay çağında doğan oğlunun dünyaya aynı yönden bakması beklenemez. Bir neslin adapte olması gereken yepyeni bir teknolojinin birkaç nesil sonrası için hayatın normali haline dönüşmesi kaçınılmaz” diyerek 90 yaşındaki bir adamın 10 yaşındaki bir çocuk kadar akıllı telefonları etkin kullanamadığını belirtti. Her şey insanların elinde
Asıl soru yapay zekânın insanlık için bir tehdit oluşturma ihtimali. Bilgisayarlar, düşünme yetisine ya da akla sahip olmayıp, hesaplama yetenekleri sayesinde yapay zekâya sahip oluyorlar. Yani, insanların verdiği büyük verileri kullanarak yine insanların istediği kararları alıyorlar. Elindeki bilgiyi farklı bir şekilde yorumlayarak bambaşka bir çıkarım yapma kapasitesine sahip değil hiçbir akıllı sistem. Günün sonunda her şey insanın elinde ve öyle de olmaya devam edecek. Bunun tamamen güvende olduğumuz anlamına gelmediğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Nihal Altuntaş, “Dünya tarihine baktığımızda, en büyük yıkımların insanlar tarafından yapılmış olduğunu görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında “insanlığın baş düşmanı” yine insanın kendisi ve bizim asıl dikkat etmemiz gereken bu teknolojinin kimlerin elinde olduğu” şeklinde belirterek, yapay zekâ sistemlerini sadece kullanmak değil, tasarlayabilmenin de büyük önem taşıdığını ve bu teknoloji yarışında gençlere çok iş düştüğünü sözlerine ekledi.