Kamuoyunda 'dezenformasyon yasası' olarak bilinen ve internet alanına yeni kurallar getiren yasanın önemli ve büyük bir kısmı 1 Nisan'da yürürlüğe girecek. Bir hafta sonra internetin kurallarında esaslı bir değişim yaşanacak. Peki hangi maddeler yürürlüğe girecek? Neden önemli? Ve ne işimize yarayacak?
Sosyal medya aynı anda birçok yerde olabilme imkânı veriyor. Bu mecranın cazibesi büyük. Her yaştan kullanıcısı var. Ülkemizde rağbet de yüksek. Herkes "fenomen", "muhabir", "anketör" Bu alanın güzellikleri olduğu kadar zararlı yanları, insanların huzurunu kaçıran yönleri var. Hatta "karanlık" alanları bile mevcut. Devletler zararlı ve belirsiz yönleri gidermek için mücadele ediyor. Hatırlarız, ekim 2022'de kapsamlı bir değişiklik olmuştu. 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kabul edilmişti. Kamuoyuna "dezenformasyon yasası" olarak taşınan ve internet alanına çok gerekli kurallar getiren bu yasanın önemli ve büyük bir kısmı 1 Nisan'da yürürlüğe girecek. Bir hafta sonra bu mecranın ve internetin kurallarında esaslı bir değişim yaşanacak. Bu yazımızda bu konuya değinmek istiyoruz. Yürürlüğe girecek maddeler neler? Neden önemli? Ve ne işimize yarayacak?...
Doğruyu bilmek
"Dezenformasyon Yasası" Türk Ceza Kanunun 217/A maddesiyle yeni bir suç getirdi. Ve tüm tartışma bu suç üzerinden yürütüldü. Oysa birçok ülkede buna benzer düzenlemeler vardı. Yasanın adı bir anda "sansür yasası" olarak anılmaya başlandı. Ne hikmetse bu düzenlemenin gerekliliği tartışılmadı. Onun yerine yeni getirilen suçun düşünce özgürlüğünü bastırmak için kullanılacağı gündemleşti. Düzenleme çok net iki hususu düzenliyordu. Buna göre (1) "Kamu düzeni, genel sağlığı ve dış güvenlik" konularında (2) "halk arasında endişe, korku veya panik oluşturmak" amacıyla bir yanıltıcı (yalan) bilgi paylaşılmak suç kabul edildi. Ve doğruydu. Zira sosyal medyada en kibar ifadesi ile "anonim" hesaplar eliyle neler yapıldığı gördük. Hele deprem döneminde! Yalan haberler, insanları endişeye sevk eden ifadeler, hazırlanmış kurgu bilgiler... "Son çare" olarak bunlar, suç olarak düzenlendi. 7418 sayılı yasa hakkındaki paylaşımları ve konuşmaları toplasak, abartısız olarak yüzde 80'i bu suç ile ilgilidir. Oysa bu yasa çok önemli düzenlemelere gitti. Bunu yakında çok iyi anlayacağız.
İnternet medyası' tanındı
Bu yasa ile internet medyası da tanındı. Hatta yayımı tarihi itibarıyla bu durum yürürlüğe girdi. İletişim Başkanlığı bu konuda internet medyasına eski ismiyle "sarı" şimdiki adıyla "turkuaz basın kartı" vermeye dair prosedür yayınladı. Basın İlan Kurumu, internet medyasının faydalanması için basın ilan ücretlerinin dağıtımına dair kurallarını belirledi. Basın İlan Kurumuna internet medya mensupları temsilci bile seçtiler. Yazılı medyanın dijitalleştiği bu dönemde bu önemli bir adım. Herkes bilir ki daha düne kadar "internet medyası" hukuken yoktu. Hukuki dayanak elde etmesi bu alandaki kirliliğin önlenmesi adına önemli. Özellikle internet medyasının küçücük bir ilçede bile kurulabildiğini düşünün. Seçim dönemlerinde "çıkar amaçlı" kurulan siteler, yerel yöneticilere "kafayı takan" internet medya mensupları vb benzerleri. Basın etiğine bir biçimde bağlı veya bağlantılı olmadan hareket ediyorlardı. Ama durum değişecek. Zira oyunun yeni kuralları, alanın tahkim edici kurumları var.
Nisan'da neler olacak?
Anadolu'da birisi anlatır ve dinleyenler anlamaz ise "Ne anlattı hoca?" Diye sorduğunda "Ne anlatmadı ki?" der insanlar. Bilmediği belli olmasın, soran da incinmesin diye. Yasanın sosyal medyaya dönük tarafı -bence- bilinçli olarak göz ardı edildi. Anadolu irfanının aksine... Sosyal medyanın en büyük sorunu nedir diye sorulsa "(1) muhatap bulunamaması", "(2) içerik engelleme kararlarının etkisiz kalması" ve "(3) çocuklara dair korumanın zayıf olması" derim. Bu üç konu birbiriyle yarışır. Uygulamada hemen her gün karşılaştığımız mesele bunlar. Suç duyurusu yapıyorsunuz. Hesap "sahte" ise karar belli: "ABD ile yapılan sözleşme uyarınca hafif suçlar kapsama girmemektedir. Bilgi istense bile sosyal medya şirketi bilgi vermemektedir. Bu nedenle fail bulunmamaktadır. Takipsizlik kararı verilmiştir." Bu tür kararların tamamı -bence- açıkça hukuka aykırı. Bunu daha önce de yazmıştım. Kısaca hatırlatayım. Öncelikle bir şirket, Türkiye'de fiilen faaliyet gösteriyorsa ceza hukuku bununla ilgilenir. Hatta Türkçe menüsü var ve Türkiye'den kullanıcıları varsa ceza hukukuna ilişkin bir soruşturmada Türkiye'deki şirketlerden farkı olmamalıdır. Faaliyet belgesi, çalışma izni ceza hukukunun değil çalışma hukukunun konusudur. Ceza hukuku maddi görünüme ve gerçekliğe bakar. Türk yargısı olaya buradan bakmalı ve ABD hükümetini değil şirket yetkililerini doğrudan muhatap kabul etmelidir. Yargı yetkisini gerekiyorsa bu mesnetle sınır aşan düzeyde kullanmalıdır.
Sosyal medya şubesi
Bu yukardaki yorumu yaparken -dediğimizden farklı- bir yasal düzenleme geldi. Nisanın ilk günü itibarıyla -bir erteleme olmaz ise- sosyal medya şirketleri temsilci atama zorunda. Bu neden önemli? Sadece ceza hukuku olarak düşünmeyin meseleyi. Sosyal medya şirketleri kullanıcı kabul ediyorlar. Kullanıcıların paylaşımları üzerinden etkileşim sağlıyorlar. Bu etkileşimler reklamlar ile destekleniyor. Yani para kazanıyor... Bu alanı temiz tutması gerekirken etkileşim ve sonucundaki ticari kaygılar ile hakaret içeren bir paylaşımı kaldırmıyorlar. Tehdit içeren bir yazıyı saatlerce yayında tutuyorlar. Bundan dolayı da sorumlu değiller! Böyle bir düzen kabul edilebilir mi? Bu ve benzeri konularda hukuki sorumluluk yani tazminat ödeme, içeriği kaldırma ve belki de kullanıcılardan "özür dileme" gibi taleplerinin yerine getirilmesi adına şubenin olması önemli. Daha önce temsilci atama zorunluluğu vardı. Atanmıştı. Bir yabancıydı. Türkiye'de oturmuyordu. Ona ulaşmak, sosyal medya şirketine ulaşmaktan daha zordu...
Türk temsilci
Nisan 2023 itibarıyla bu kalkıyor. Türkiye'den günlük erişimin on milyondan fazla Facebook, Tiktok, Twitter vb şirketler Türkiye'de şube kuracak ve başına Türk Vatandaşı birisini atayacak. Bu sosyal medya şirketlerinin Türk vatandaşı personel çalıştırması demek. Sadece temsilci yani tek kişi düşünmeyin bunu. Bir merkez kurulması lazım. Tercüman, hukuki ve mali danışmanlar ve diğer personeller... Zira raporlama yapılacak. İçeriklerin güvenliğinin temin edilip edilmediği şeffaf biçimde ele alınacak. Bu düzenleme çok önemli: "Sosyal ağ sağlayıcıların Kuruma sundukları raporlar; başlık etiketleri, öne çıkarılan veya erişimi azaltılan içeriklere ilişkin algoritmalarına, reklam politikalarına ve şeffaflık politikalarına ilişkin bilgileri de içerir". Yani artık mahkemelerin ve idari kurumların kullanıcı bilgilerini temin edebileceği bir resmi muhatap olacak... Sahte hesapların sonuna doğru geliyoruz diyebiliriz. Bitirmez belki ama azalacağı kesin. Hakaret dosyalarının artık eskisi gibi "failsiz" kalmayacağı yeni dönem başlıyor!
Kararların uygulanması
Bir başka sorun ise şöyle özetlenebilir: Sizinle ilgili internette bir haber çıktı. Bu sizin özel hayatınızı ihlal ediyor. Kişisel verilerinizi yayınlıyor. Kısaca, internet ortamında yapılan yayın nedeniyle kişilik haklarınız ihlal ediliyor. Bunun için iki yolunuz var: Birincisi içerik sağlayıcısına yani haber sitesine başvuru yapıp içeriğin kaldırmasını isteyebilirsiniz. Ya da doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını veya erişimin engellenmesini talep edebilirsiniz. Mahkemeye başvurdunuz ve engelleme kararı verdi. Karar ABC sitesi için verildi. Ama haber diğer sitelere bu arada çoktan yayıldı. Mevcut durumda her biri için ayrı ayrı karar almak veya aldığınız kararı ayrı ayrı sitelere bildirmek zorundasınız. Ya da Google'dan sildirmek için tüm yayın yapan sitelere ulaşmanız gerekir. Ama yeni durumda kararı icra edecek Erişim Sağlayıcıları Birliğinden (ESB) karara dayanarak benzer içeriklerinde kaldırılmasını isteyebileceğiniz gibi hâkimden "karar içeriği ile ilişkilendirme" talebinde de bulunabileceksiniz. Ayrıca ESB'nin durumu arama motorlarına bildirmesi de mümkün hale geliyor.
Çocuklara özgü içerik
Yeni düzenleme ile sosyal ağ sağlayıcıları, çocuklara özgü ayrıştırılmış hizmet sunma konusunda gerekli tedbirleri almak zorunda. Çocuklara özgü içerik üretim şu an da "fiili" bir durum. Bir yasal zorunluluğu yok. Bundan sonra çocukların girdiği alanlar onlara göre özgülenecek. Bu bir anlamda çocuklar için korunaklı internet alanları demek. Yine internet ortamında çocukların ve ailenin bilinçlenmesi adına ESB'ye eğitim, farkındalık, tehditlerden korunma başta olmak üzere yeni bir görev verilmiş olacak. İnternet alanının son dönemlerdeki aile ve çocuk konusunda "saldırıya açık bir alan" olmasına karşı iyi bir hamle... Yine "çocukların cinsel istismarı (TCK m.103)" suçu kapsamına giren internet içeriklerini oluşturan yada paylaşan faillere ulaşmak için bilgiler istendiğinde sosyal ağ sağlayıcının Türkiye'deki temsilcisi, adli mercilere vermek zorunda olacak. Bu bilgiler verilmez ise sosyal ağ sağlayıcının yani sosyal medya platformunun internet trafiği bant genişliği yüzde doksan oranında daraltılabilecek. Buna Ankara Sulh Ceza Hâkimliği karar verecek. Sosyal medya şirketi istenilen bilgileri verirse derhal daraltma kaldırılacak. Bant daraltma bununla sınırlı değil. Sosyal medya şirketlerinin temsilci atamaması, rapor sunmaması, belirtilen diğer yükümlülüklere uymaması halinde de mümkün olacak. Sosyal medya şirketlerini başka türlü sınırlamak mümkün değil.
Neler eklenmeli?
Bir özgürlük alanı gibi sunulan internet birçok yönden sorunlar doğuruyor. Gerçek hayattaki sorunların tamamı burada da var. Hatta fazlası. Kapıyı tanımadığı birine açmayan çocuğun, elindeki telefon veya tabletle neye maruz kalacağını düşünemiyoruz bile. Basit bir "prodüksiyon" ile kandırılmak, dolandırılmak artık eskisinden daha kolay. Gerçek olmayan bir ses kaydı ile şantaj yapmak, bir kurgu ile tanınan birine itibar suikastı düzenlemek işten bile sayılmaz artık. Hakaret, tehdit, iftira da işin cabası. İşte bu tablo devletlerin düzenleme yapmasının temel gerekçesi. Korunması gereken bir kitle ve haklar bütünü var. Bu anlamda yürürlüğe girecek düzenleme çok önemli. Ancak bir sorunu da bildirmemiz gerekiyor. İnternet, hukuktan hızlı. Biz kanun çıkarıp önünü alana kadar süre geçiyor. Suça veya haksız fiile konu eylem etkisini gösteriyor. Yalan haber yayılıyor. Siz içeriği kaldırsanız bile etkisi "kulaktan kulağa", "ekran fotoğrafları" WhatsApp'ta yayılıyor, durduramıyorsunuz. İşin doğası bu olunca düzenlemeleri de bu hıza göre ayarlamak lazım. Çerçeve bir yasa ile sınırlar belirlenmeli. Sora bu alanda sivil ve kamu otoritesinden oluşan bir düzenleme kurulu oluşturulmalı. İnternet yayınlarını tümel olarak ele alan bir özerk yapı. Bu yapının kararları internet yayınlarına dair "düzenleme" olarak mevzuatta yerini bulmalı. Başka türlü bu hıza yetişmek mümkün görünmüyor.