?>
Zorla opera olur mu? Çok güzel olurmuş
Geçtiğimiz Salı günü öğle saatlerinde, Benan telefonla arayarak, ‘Akşama program yapma operaya gidiyoruz’ diye buyurdu.
Önümüzdeki Ocak ayında 24 yıllık eşim olacak olan bu kadından böyle bir cümle duyacağımı tahmin etmezdim Allah’ın doğrusu.
‘Annemler gelecek, misafir gelecek, inşallah bu akşam eve vakitli geleceksin, gelirken şunu al bunu al’ şeklindeki talimatlara alıştık ancak ‘Bu akşam operaya gidiyoruz’ yeni bir şey idi.
Telefon geldiğinde gazeteci dostlarla öğle yemeğindeydim. Şaşkınlığımı fark etmiş olsalar ki, ‘Ne oldu?’ diye sorduklarında, opera talimatını anlattım. Gülenler oldu. Ancak içimizdeki en sanat sever ve tiyatro ile sergileri kaçırmadığı için Hüseyin Ekmekçi’nin sürekli dilinde olan Cenk Mutluyakalı, ‘ne güzel gidin işte. İnsan olun biraz’ diyerek gülenlere de çıkıştı.
Ben tabİi, yemekten sonra Benan’ı arayarak ‘Ne işimiz var operada’ diyerek bu işten yırtar mıyım ümidiyle birtakım girişimler yaptım ancak, Benan’ın dediği dedikti. Gidilecekti.
Eve geldikten sonra, durumu anlattı.
Meğer Benan’ın patronu Meclis Başkanı Zorlu Töre ve eşi Emel Töre’nin davetiyle gidiyormuşuz ve Töre’nin oğlu Tuğrul ile gelini Şermin de sahne alacaklarmış.
Ne yalan söyleyeyim, ömrümü birilerine ayıp olmasın diye gittiğim davetlerle tükettiğimden bu işe iyice olumsuz bakmaya başladım.
Ama Benan’ın itiraz ya da mazeret dinlemeyeceğini bildiğim için de ses etmedim.
Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’ne park yerine varıp arabadan indiğimizde, gönülsüz olduğumu bilen Benan beni çocuk gibi elimden çekiştiriyor, sert bakışlarla opera esprisi yapmayı düşünmeme bile engel oluyordu.
Zannedersin Viyana’da yetişmiş ve her fırsatta Wiener Staatsoper’in locasından, minik dürbünle opera izleyerek geçirmiş gençliğini.
Bir hava bir ciddiyet inanamazsınız.
Ben de istemediği halde misafirliğe zorla götürülen çocuk gibi peşinden sürükleniyorum.
Operaya giriş manzaramız bu.
Salona girmenin artık kaçınılmaz olduğunu anladığım anda ben de havaya girmeye çalıştım. Sanki ben de sıkı opera takipçisi gibi kapıda bizi karşılayanlardan program bile istedim.
Yerlerimize oturduk.
Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı görevi süresince kurdurduğu ve bence bu ülkeye en büyük armağanı olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası sahneye çıktığında artık konsantreydim.
Şef Ali Hoca yerini alıp müzik başlayınca konsantrasyon yerini büyük bir keyfe.
Opera sanatçıları Tuğrul Töre, Şermin Dikmen Töre ve Ufuk Toker, bazen tek tek, bazen çift olarak bazen de üçlü bir şekilde sahne aldıklarında ise bendeki keyif, bu müthiş sanattan büyülenmişliğe ve sahnedekilerin bizim çocuklarımızın olması hasebiyle büyük bir gurura dönüştü.
Resmen nefes almadan sahnedekileri izliyorum opera takipçisi olmamama rağmen, aşina olduğum melodilerin aryaları beni resmen kontrol atlına almış gibiydi. Hatta, bir ara Benan’ın telefonuna gelen mesajına bakmak için telefonuna doğru baktığında, dikkatimi dağıttığı için tepki gösterdiğime Benan’ı bırakın ben bile inanamadım.
Operaya karşı önyargılı yaklaşıp, Benan’a zor bir öğleden sonra geçirdiğim için özür dilerim, bizi davet eden ve Tuğrul gibi bir evlat yetiştikleri için Töre ailesine teşekkür ederim.
En önemlisi hem Senfoni Orkestrası müzisyenlerinin, hem Şef Ali Hoca’nın, sahnede başımızı döndüren Ufuk Toker, Şermin Töre ile Tuğrul Töre’nin sanatları ve profesyonellikleri önünde saygıyla eğiliyorum.
YAZARIN DİĞER YAZILARI