“Asrın felaketi” olarak ifade edilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından tüm Türkiye bölge için seferber oldu. Türkiye'nin dört bir yanındaki sağlık çalışanları da bölgede yaraları sarmak için afet noktalarına hareket etti. İstanbul İl Ambulans Servisi Başhekimliği Avrupa Komuta Kontrol Merkezi'nde görevli 600 personel ve 50 ambulans da hızla bölgeye gönderildi. Bölgede binlerce afetzedenin acısına ortak olan ve yarasına dokunan 112 Acil Sağlık ekibi meslektaşlarıyla görev değişimi yaparken İstanbul'a dönen ekipler, tanık oldukları hafızalarında yer eden, kimi zaman duygusal anlara neden olan o anları anlattı. Afet bölgesinde birçok duyguyu aynı anda hissettiklerini belirten 112 ekipleri, bölgeden ayrılan İspanyol ekibinin kendileriyle bayraklarının yer aldığı armalarını hatıra olarak değiştirmek istediğini aktardı. Ekipler, bölgede enkazdan çıkarılan bir bebeğin hayatını kaybettiğini diğer yandan enkazdan çıkarılan hamile bir kadının doğumuna şahit olduklarını anları anlattı. Öte yandan ekiplerin hasar gören binaya kepçeyle ulaştıkları anlar da kameralara yansıdı.
“Sedyenin bir tarafında enkazdan çıkarılan bebek ölürken diğer tarafında doğum yapan bir kadın"
Kahramanmaraş'ta depremden etkilenen kardeşiyle telefonla görüşüp ardından görev için Hatay'a hareket ettiğini dile getiren 15 yıllık 112 personeli Ayşe Ceren, “Yakınım Kahramanmaraş'ta evleri yıkıldı ama ben Hatay'a gidiyordum. Gittiğimizde şok içerisinde kaldık, bütün evler yıkılmış, enkaz, yıkık virane içerisinde. Bir tane bebek getirdiler enkaz altından çıkmış, bebek morarmıştı, doktor, sağlık personeli arkadaşlarımız müdahale etti hala onun etkisindeyim. Maalesef çocuk dönmedi ama sedyenin diğer tarafında da enkazdan çıkan, doğum yapan bir bayanla karşılaştık. Birine çok üzülürken diğer yandan da bir bebeğin dünyaya gelmesini görmek. Enkaz altındakiler ile bir kan, can bağı, yakınlık hissediyorsun. Bir an önce ona elini uzatmak, onu oradan çıkartmak istiyorsun. Çıktığı zaman elini tuttuğun, ona dokunabildiğin zaman bunun tarifi anlatılmaz. İnsanlar enkaz altından çıktıklarında korku, panik, endişe içerisindeler. Bazen bakıyordum; ağlıyordum çünkü enkaz altında vefat eden biriyle karşılaşıyorsun. Bir çocuk vardı enkazda, kurtarılacağını bekliyor çünkü ses gelmişti, beklerken bir anda çocuk solunumunu kaybetmiş müdahale ediliyor ama dönmedi. Onun umudunu beklerken bir anda bu durumla karşılaşmak biz de ister istemez etkileniyoruz" diye konuştu.
"Girdiğimiz ilçede neredeyse yıkılmamış bina yoktu"
Deprem sabahı ekip arkadaşları tarafından uyandırıldığını sanki ailesi enkaz altındaymışçasına hızla bölgeye hareket ettiğini söyleyen 12 yıllık acil tıp teknisyeni Fatih Ayçiçek şöyle konuştu:
"Yol fiziki şartları çok kötüydü, yer yer sis ve kar yağışı hakimdi. Gaziantep Nurdağı bölgesine ulaşmaya çalıştık, bölgeye ilk gittiğimde çok ağır bir tabloyla karşılaştım. Elektrikler yoktu ve girdiğimiz ilçede neredeyse yıkılmamış bina yoktu. Açıkçası anlatmakta güçlük çekiyorum, duygularımızı bir kenara bırakarak, insanlara yardımcı olmaya çalıştık. Arama kurtarma ekipleri 23 yaşında bir kadın çıkarmıştı, babası başındaydı. Genel durumunun iyi olduğunu ifade ettik, babası ‘hemen götürün, kesinlikle gelmiyorum, içeride eşim, oğlum ve 2 tane torunum var, onların da kurtarılması gerekiyor' dedi. Her şeye rağmen hasta yakınını yanımıza aldık. Nakil için Gaziantep'e çıkış yaptık, babası yolda zorla, enkazın başında indi. Gece saat 02.00 sularında başka bir enkaz alanına çıkış yaptık. Orada İspanya ekibinin çalışmalar yaptığını gördük. 20 saat boyunca iletişim kurabildiklerini söylediler. İçeriden 2 yaşlarında erkek ve 4 yaşlarında bir kız çocuğu ve annesi herhangi bir ezik ya da çizik olmadan sapa sağlam bir şekilde çıkardılar. Gerçekten o çocukları kurtardıktan sonra o kadar çok ağladılar, mutlu oldular ki ben o zaman gerçekten dünya insanlığı birçok şeyin önüne geçebilir, dünya olarak birbirimizin yaralarını sarabiliriz dedim. Bugün Türkiye'de, yarın başka bir yerde biz de görev yapabiliriz. İspanyol ekibi Türk bayrağını hatıra olarak istedi, ‘Türk bayrağı ile bizim bayrağımızı değiştirebilir miyiz' dediler, tabi ki dedim. O şekilde armalarımız da değiştirdik. Yola çıktığımda sanki benim annem, babam, kardeşim, arkadaşlarım, evladım enkazın altında kalmış gibi gittik. Oradaki insanların bize çaresiz gözlerle bakışı, yardım isteyişi gözümün önünden hiçbir şekilde gitmiyor. Ben bütün bu yaralarımızı milletçe sarabileceğimizi düşünüyorum."
“Enkaz altındaki bir çiftin tartışma seslerini duyduk"
Deprem haberini duyduktan sonra hemen bölgeye gitmek üzere hazırlandığını söyleyen 24 yaşındaki Paramedik Kürşat Keskin, zaman zaman birçok duyguyu bir arada yaşadıklarını belirtti. Keskin, enkazdan kurtarabildikleri kişileri bölgeye olası bir görevlendirmede yeniden görmek istediğini söyleyerek, “Bölge olarak Hatay'a gittik. Yaklaşık 8 gün boyunca orada kaldım. Enkazdan çıkardığımız çok fazla hasta oldu, çok fazla insan dokunduk. Onların üzüntüsüyle üzüldük, mutluluklarıyla mutlu olduk. Çıkardığımız bir bebek oldu, çok sevindik. En çok unutamadığım; bir karı koca enkaz altında yaklaşık 119'uncu saatte çıkardık. Yoğun duygular içerisindeyken bize mutluluk veren bir anı oldu. İkisinin enkaz altındaki tartışmalarını duyduktan sonraki o suratımızda tebessümü o sağladı. İlk önce kocasını sonra kendisini aldık. Unutamayacağım bir anı da enkaz altından anne ve çocuk çıkarttık, toplamda beş kardeşlermiş. 2'sini kaybetmişler ama 3'ünü biz çıkardık. İkisini buluşturmayı, o suratlarındaki mutlulukları çok farklıydı. İlk defa afet bölgesinde bulundum, geleli 3-4 gün oldu hala o yoğun duygular içerisindeyim. Tekrar bir görevlendirme olduğundan gidip kendilerini görmek de isterim. Bir arkadaşımızın ailesinin evi yıkıldı, anne ve babasının sağ salim olduğunu öğrendikten sonra yine bizimle canla başla çalıştı. Hatay ekiplerinden personel arkadaşlarımızın ambulansıyla çalıştık, orada kendi anıları birikmişleri vardı. O ambulansla çalışmak bizim için çok yoğun duygular" ifadelerini kullandı.
“Hiç kimsesi kalmamış çocukları görüyorsunuz"
Hastaların kargo uçaklarıyla transfer ediliş süreçlerine ilişkin yaşadıklarını anlatan 20 yıllık Acil Tıp Teknisyeni Selçuk Yılmaz, “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hava kuvvetlerine bağlı 222. Filo Kayseri merkezli orada çalıştım. Yaklaşık 7 gün o görevi devam ettirdik. Toplamda bine yakın afetzedenin tahliyesinde görev yaptık. Çocukları görüyorsunuz, ailelerini kaybeden, etraflarında hiç kimse olmamış. Örneğin; 7 yaşında bir kız çocuğu vardı. Sürekli ayısını istiyordu, enkazdan onunla birlikte çıkarmışlar. O bize getiren ambulansta kalmış ekip de yaklaşık 10 dakikalık mesafe uzaklaşmıştı. İrtibata geçtik, ekibi geri çağırdık çünkü o çocuğun elinde başka hiçbir şey kalmamıştı sadece o, belki annesi ya da babası almıştı. Belki de hayatının geri kalanında anımsayacağı tek şey o ayıcık olacaktı. Benim de 2 tane evladım var, özellikle çocuklara baktığımızda, kimsesi kalmamış, yaralanmış çocuklara baktığımızda tahliye sırasında bir an benim ya da ailemin başına geldiğinde benim evlatlarım da bu şekilde kalabilir diye olumsuz etkileri de oluyor. Aç, susuz kalarak barınma yeri olmadan hatta tuvalet ihtiyacı sağlanamadan tüm ekipler canla başla mücadele ettiler" şeklinde konuştu.
"Canlı çıktığında ayağa kalkıp sarılıp, alkış tutuyorduk"
Bölgede komuta merkezinde görev yaptığını ifade eden Acil Tıp Teknisyeni olarak görev yapan 25 yaşındaki Yakup Ekiz, “12 gün boyunca Kahramanmaraş'ta deprem bölgesinde görev aldım. Maraş'ta 112 sisteminde çalışan personeller depremzede olduğu için il ambulans servisi başhekimliğimiz tarafından merkezi açabilmemiz için görevlendirilmiştik. Enkazdan her canlı çıktığında, her canlı ihbarı geldiğinde arkadaşlarımızla beraber ayağa kalkıp sarılıp, alkış tutuyorduk. 7 gün boyunca depremin ilk gününden itibaren Kahramanmaraş personeli aralıksız, uykusuz hiçbir şekilde dinlenmeden çalıştılar. Ben kendi adıma onlara minnettarım. Herkesin birlik, seferberlik içinde hareket ettiğini gördüm” dedi.
Hasibe Karadağ - Alperen Baran Metecan