USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

55 yıldır bıkmadan, usanmadan yazıyor

Gümüşhane'de şehrin “Yaşayan hafızası” olarak nitelendirilen 87 yaşındaki Turan Tuğlu, 55 yıldır gazetecilik mesleğini sürdürüyor, her gün köşe yazısı yazıyor.

55 yıldır bıkmadan, usanmadan yazıyor
09-01-2022 09:21
Google News

“Vatan” şiirinin yazarı hemşehrisi Nurettin Özdemir'e gönderdiği yazılarla başladığı ve “hastalık” olarak nitelendirdiği yazı yazmayı ve okumayı hayatına prensip eden Tuğlu, babasının vefatı nedeniyle iş hayatına erken yaşta girmek zorunda kaldı.

Kardeşinin okul kazanması üzerine Kelkit ilçesinden taşındığı Gümüşhane kent merkezinde 1967 yılında arkadaşı Zühtü Çetinkaya ile kurduğu Kuşakkaya gazetesinde gazetecilik hayatına başlayan Tuğlu, o gün bugündür aralıksız olarak mesleğini sürdürüyor.

Gümüşhane'nin ilk gazetelerinden olan ve 1967 yılında yayın hayatına başlayan Kuşakkaya Gazetesi'nde dönemin zor şartlarına göre yaptığı gazetecilik anılarını aktaran Tuğlu, mesleki hayatında yaşadığı zorluklardan bahsetti.

“Haberleri ben dolaşarak elde ederdim şimdi oturduğumuz yerden internete giriyoruz alıyoruz”

Kurulduğu yıllarda gazetenin bugünkü gibi günlük değil haftada iki gün yayınlandığını hatırlatan Tuğlu, “Her sayısında bir yazım olurdu. Bütün haberleri ben dolaşarak elde ederdim. Şimdi oturduğumuz yerden internete giriyoruz alıyoruz haberleri. Örneğin Vali Torul'a gitmiş onun haberi var, fotoğrafları var aynen indiriyoruz gazetelere. Bu gazetecilik değil bana göre. Biz o zamanlar el ile diziyorduk gazeteyi. Arabam da yoktu oradan oraya koştururdum, çok yorulurdum yani” dedi.

Kendisinin kahve hayatı olmadığını ve gazetenin alıştığı bir yuvası olduğunu ifade eden Tuğlu, “Yanlış yapmamaya, insanları kırmamaya, kurumları rencide edecek haberler yapmamaya özen gösterdik. Bir yanlış kırarak da söylenir kırmadan da söylenir. 55 yılda 2-3 kez savcılığa gittim. Benim yazılarımla ilgili hiç gitmedim. Başkalarının yazılarıyla ilgili mahkemelere gittim geldim. Birisinin şiiri yüzünden 2 yıl gittim geldim, o şiiri yazan adama bile söylemedim, sonunda beraat ettik” ifadelerini kullandı.

“Ben annemi toprağa verdiğim gün telefonla haber yazdırdım”

Annesinin defnedileceği gün haber yazmak zorunda kaldığını dile getiren Turan Tuğlu, “Gazetecinin kulağı deliktir, kulağının delik olması sürekli basını izlemekle, okumakla, dinlemekle ve değerlendirmekle olur. Ben annemi toprağa verdiğim gün telefonla haber yazdırdım buraya. Çünkü haber yazacak kimse yoktu, cenaze bir tarafta ben bir tarafta haber yazıyordum. Gazetecilik bu” diye konuştu.
Genç muhabirlere de tavsiyelerde bulunan Tuğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Okumadan gazetecilik olmaz, eğer yazı yazıyorlarsa onun kaynağı okumaktır. Okumadan kesinlikle olmaz. İnsan hafızası her şeyi tutmuyor, üzerine bir şey eklemezseniz bilgiler kaybolup gider, sürekli beslemek lazım, yeni şeyler öğrenmek lazım. Oturdukları yerde gazetecilik yapmasınlar. Dolaşsınlar, düşünce üretsinler, ortaya bir şey koysunlar. Gazetecilik sadece olup biteni gazeteye koymaktan ibaret değildir. Öncülük yapmaktır. Bir haberi yazarken onun memlekete zararlı mı faydalı mı dikkate almak gerekiyor. Haber çok ilginç olabilir ama ilginç memleket için zararlıysa onu vermemek lazım. Ben bununla karşılaştım.”

“Turan Bey bir derya, biz ondan sadece bir damla alabildik”

Kuşakkaya Gazetesinde 45 yıldır gazeteci Turan Tuğlu ile çalışan Kamil Aktürk ise “1976 yılında matbaada çırak olarak başladım. Burası bir eğitim kurumu gibi oldu. Bir aile ortamı vardı sürekli. Turan Tuğlu, çok kaliteli yapısı olan, herkesin çözemeyeceği ama tanıdıktan sonra da çok değerli olduğunu anlayacağınız bir insan. Topluma ve memlekete verdikleriyle Gümüşhane tarihinde çok önemli bir yer edindi. Özel bir iş yerinden ziyade bir kamu kurumu gibi bir kütüphane gibi Gümüşhane'nin hafızası gibi bir yer oldu burası. Turan Tuğlu ile 45 yıl ben beraber çalıştım, bu süre içinde bir kamu hizmeti verdik. Onunla çalışmaya ara vermeden devam ediyoruz. Unutulmayacak zamanlar yaşadık. Turan bey bir derya biz ondan sadece bir damla alabildik, yine de yaşam tarzına imrenerek bakıyoruz. Çok saygı duyduğumuz, değer verdiğimiz bir aile büyüğü olarak kabul ettiğimiz bir kişi” dedi.
Gazetecilikte mesainin 24 saat olduğunu vurgulayan Aktürk, “Sabah evden çıkarken mesaiye başlamak ve bunu 24 saat sürdürmektir. Günün 24 saati kesintisiz mesaisi olan insandır. Gazetecinin hastası olmayacak, kendisi hasta olmayacak, mazereti olmayacak. Yılın bir günü değil, her günü hatırlanması lazım” diye konuştu.

Uğur Bulut
 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler