İstanbul
Dünya arkeoloji tarihi bakımından önemli bir çalışma olan Marmaray kazıları, İstanbul'un 8500 yıllık tarihini ortaya çıkarırken, geçmiş medeniyetlerin asırlardır yer altında saklı duran mirasının da gelecek kuşaklara aktarılmasını sağladı. Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar'da toplam 8 yıl süren kazılar sonunda gün yüzüne çıkarılan 60 bin eser, müzesi yapılıncaya kadar İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde muhafaza ediliyor.
Asrın projesi olarak nitelendirilen Marmaray Projesi kapsamında 2004 yılında başlayan kazılar, İstanbul'un tarihsel süreciyle ilgili yeni bir kapı araladı. İlk kazma vurulduktan sonra ortaya çıkan bulgular, arkeoloji dünyasını heyecanlandırdı.
İstanbul'un tarihini 8500 yıl geriye götüren ve farklı dönemlere ait medeniyetlerin izlerinin gün yüzüne çıkmasını sağlayan kazılar, ilk İstanbullunun iskeletini, 8500 yıllık ayak izlerini, dünya literatüründe yer alan ancak izine bir türlü rastlanamayan Thedesius Limanı'nı, dünyanın en geniş Orta Çağ batık gemi koleksiyonunu, 57 farklı türdeki 60 bin hayvan kemiğini, o döneme ait bitki türlerine ait kalıntıları, eşyaları, yapıları Milenyum Çağı'na armağan etti.
Yenikapı, Üsküdar ve Sirkeci'nin yanı sıra Haliç Metro Geçiş Köprüsü, Beyoğlu Viyadük bölgesinde, Unkapanı Viyadük bölgesinde, Cer Binası'nda ve aktarma alanlarında da gerçekleştirilen, Marmaray kazıları, onlarca arkeolog, antropolog, jeofizik uzmanı, fotoğrafçı, restoratör, konservatör, bilim insanı, araştırmacı ve yüzlerce işçinin katılımıyla gece gündüz yürütülen hummalı ama bir o kadar da dikkatli çalışmalar neticesinde, 2013 yılında tamamlandı.
Arkeolojik eserlerin korunması ve sergilenmesi için dünyaca tanınmış mimarlardan Amerikalı Peter Eisenman ve Türk ortağı Alper Aytaç'un tasarladığı proje, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği yarışmada birinciliğe layık görüldü.
İstanbul 2 Numaralı Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 23 Haziran 2015 tarihli kararıyla yapımı uygun bulunan proje, Fatih Belediye Meclisi'nden de oy birliğiyle geçti.
Öte yandan geçen yıl 20 Temmuz-26 Ekim tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığınca "Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması" düzenlendi. Yarışmada, Ilgın Avcı ve ekibinin projesi birincilik ödülünün sahibi oldu.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde muhafaza edilen eserler ile uzun vadeli çalışmalar neticesinde eski görünümüne kavuşturulması planlanan ve restorasyonları İstanbul Üniversitesi uzmanlarınca devam eden tarihi gemiler, ziyaretçileriyle buluşacakları günü bekliyor.
Yenikapı'da eskiye doğru yeni bir başlangıç
AA muhabirinin çeşitli kaynaklardan derlediği bilgiye göre, Marmaray ve Metro istasyonlarının buluşacağı 58 bin metrekarelik alanda, Yenikapı kurtarma kazılarına 2004 yılında başlandı. Yenikapı'da beş ayrı alanda kazı çalışmaları gerçekleştirildi.
Kazılarda açığa çıkartılan Cumhuriyet ve Osmanlı dönemlerine ait kültür katlarının altında görülen çok sayıda işlenmiş ahşap ve halat parçaları nedeniyle bu çalışmalar genişletildi.
Yapılan kurtarma kazılarında, Konstantinopolis'in 4 ile 11. yüzyıllardaki en büyük ticari ulaşım merkezi olan Theodosius tarafından Mısır'dan ithal edilen buğdayın taşınması için yaptırılan Theodosius Limanı ortaya çıkarıldı. Limandan günümüze ulaşan kanıtlar arasında ikisi taş, diğerleri ahşap olan 25 iskele yer alıyor.
Bu liman dolgusunun tabanı içinde de kent tarihi açısından olduğu kadar, bölgenin tarih öncesi dönemleri ile ilgili araştırmalar için de büyük önem arz eden Çanak Çömlekli Neolitik Dönem'e ait buluntulara rastlandı.
Yenikapı'da deniz düzleminin 3 metre üstünde başlayan kazılar, - 10 metrelerde devam etti. Kazılarda, Osmanlı, Bizans ve Neolitik dönemlere ait kültür tabakaları tespit edildi.
Yenikapı'da Osmanlı dönemine tarihlenen bir yapı grubu ile 20. yüzyıla ait bir sarnıç, muhtemelen 18. yüzyıla ait iki bostan kuyusu ve çok sayıda su kuyusu ortaya çıkarıldı.
37 batık gemi kalıntısı bulundu
Genişletilen kazılar neticesinde, 5-11. yüzyıllar arasına tarihlenen, çeşitli tip ve boyutta 37 batık gemi kalıntısı bulundu. Dünyanın en geniş Orta Çağ batık gemi koleksiyonu olarak kabul edilen gemi kalıntıları, arkeolojik kazıları ve ilk belgeleme çalışmaları yapıldıktan sonra konservasyonları ve rekonstrüksiyonları yapılmak üzere İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Sualtı Kültür Kalıntılarını Koruma Anabilim Dalı'na teslim edildi.
Gemi kalıntıları, Bizans dönemi gemi tipolojisi, gemi yapım teknolojisi ve bu teknolojilerin evrimine ilişkin önemli bilgiler sunarken, araştırmacılar gemilerin kuvvetli bir fırtına veya tsunami gibi doğal bir felaket sonucu limanda batmış olabileceğini düşünüyor. Gemi kalıntılarıyla birlikte makara, palanga, halat, halat tokası gibi gemi donanımları, tarak, deri sandalet, hasır sepet, ahşap tabak gibi günlük kullanım eşyaları, amfora, taş ve demir çapa gibi organik ve inorganik çok sayıda eser de günümüze ulaştı.
Yenikapı batıkları "yuvarlak gemi" diye bilinen yük gemilerinin yanı sıra, kıyı denizciliği yapan orta ve küçük boyutlardaki gemiler ve balıkçı kayıkları olmak üzere değişik örnekleri içeriyor. Ayrıca çok nadir bulunan ve "uzun gemi" olarak adlandırılan, donanmada kullanılmış 6 kürekli çektiri Bizans dönemine tarihlenen ilk örneklerden.
Gemiler, 8-9 metre arasında kıyı denizciliğinde kullanılan küçük yük ya da balıkçı tekneleri, 10-12 metre arasında orta büyüklükteki yük gemileri, 19-20 metre arasında büyük yük gemileri olmak üzere 3 gruba ayrılıyor.
Özgün durumda 22 mezar
Yenikapı kazı alanının kuzeybatısındaki metro bölümünde ortaya çıkartılan kilisenin, limanın dolmaya başladığı 12-13. yüzyılda inşa edildiği belirlendi.
Kilisenin içinde ve çevresinde, özgün durumda 22 mezar bulundu. İki mezarda, iki ölü üst üste gömüldüğünden iskelet sayısı 24 olarak tespit edildi.
Binlerce hayvan iskeleti de gün yüzüne çıkarıldı
Yenikapı Kazıları sırasında arkeolojik malzemenin yanı sıra, alanın tümüne dağılmış olarak binlerce hayvan iskeleti de bulundu.
At başta olmak üzere çok sayıda eşek, sığır, koyun, keçi, domuz, köpek, kedi, geyik, yunus ve fil iskeleti kalıntıları, bir deve iskeleti ve balık kılçıklarına rastlanıldı.
Gemiler, farklı türlerde bitki ve meyve türlerini taşıyordu
Marmaray ve metro kazılarının 2005-2006 kazı sezonunda, çeşitli derinliklerde, amfora içlerinden, batık içinden ve batık alan dışındaki sediment tabakalarından alınan yaklaşık 200 örnek, Hacettepe Üniversitesinde incelendi.
Analizler sonucunda botanik buluntuların çoğunun çitlembik, kızılcık, fındık, kavun, iğde, incir, ceviz, zeytin, vişne, kiraz, erik, şeftali, üzüm, arpa, buğday, kişniş, fıstık çamının yanı sıra, kandamlası, kazayağı, yoğurtotu ve düğün çiçeği gibi yabani bitkilere, ayrıca meyve bitkilerine ait olduğu tespit edildi.
Günlük hayatın ipuçları buluntularda gizli
Yenikapı Kazıları'nda ele geçen taşınabilir kültür varlıkları, Neolitik Dönem'den bugüne kadar süregelen günlük hayatın ipuçlarını veriyor.
Neolitik ve Demir Çağı'na ait pişmiş toprak eserler, Klasik Dönem'e tarihlenen kap çeşitleri, amforalar, Roma ve Bizans dönemlerine ait sikkeler, koku şişeleri ve kapları, Geç Roma ve Bizans'a ait cam bardak ve kadehlerle pişmiş toprak kaplar, kandiller, fener, matara, kemik ve fildişi oyun taşları, ahşap taraklar, kutular, kaşıklar, bronz ayna, anahtar ve deri sandalet tabanları, Osmanlı dönemine ait çini ve seramik parçaları, kazının en önemli buluntularını oluşturuyor.
2 bin 80 adet ayak izi belgelendi
En küçüğü burundan topuğa 15,9 santimetre, en büyüğü 28,9 santimetre uzunluğunda Çanak Çömlekli Neolitik Çağ insanlarına ait, kimi izlerin düzenli görünümleri nedeniyle giyimli ayak, kimi de çıplak olmak üzere 2 bin 80 tane ayak izi belgelendi.
Dönem insanına ait mezar tipleri, gömü gelenekleri, ahşap konut tipleri ve ayak izleri bugüne kadar Anadolu Arkeolojisi'nde bilinen ilk örnekleri oluşturuyor.
Üsküdar kazılarından çıkan 97 iskelete yaş ve cinsiyet tespiti
Marmaray Projesi'nin bir diğer önemli istasyonu olan Üsküdar Meydanı'ndaki arkeolojik kazılar, 2004-2008 yılları arasında gerçekleştirildi.
İlk çağlardaki adı "Khrysopolis", Roma Dönemi'nde "Scutari" olan Üsküdar'da yürütülen kazılarda, Arkaik, Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait buluntular, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari kalıntılara rastlandı.
Kazılarda bir arastanın temelleri, bir cadde ve buna açılan dükkanlar, bir tabakhaneye ait mimari kalıntılar ve ahşap fıçılar gün yüzüne çıkarıldı.
Mihrimah Sultan Camisi ve Ahmet Çeşmesi yakınlarında yapılan kazılarda, 12–13. yüzyıl Bizans Dönemi'ne ait tarihlenen apsidal bir yapının temeli bulundu. Bu yapının içinde ve temenos duvarıyla arasındaki alanda 97 iskelet tespit edildi.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü laboratuvarlarında incelemeye alınan iskeletler üzerinde, bu insan topluluğunun demografik yapısının saptanabilmesi amacıyla, gelişmiş kriterler kullanılarak yaş ve cinsiyet tespitine girişildi.
Ortaya çıkan paleodemografik analiz sonucuna göre, iskeletlerden 3'ünün çocuk, 14'ünün kadın, 73'ünün erkek olduğu saptandı, 7'sinin cinsiyeti belirlenemedi. Ölüm yaşlarının ise 30-40 aralığında yer alan eski Anadolu toplumlarıyla benzerlik gösterdiği tespit edildi.
Rıhtıma ait taş sıraları ile ahşap iskele kalıntılarının gün yüzüne çıktığı kazılarda ayrıca Bizans Dönemi'ne ait çok sayıda çanak, çömlek ele geçirildi.
Kazılarda açığa çıkartılan apsidal yapının, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunca yerinde korunmasına karar verildi.
Kentin en eski limanlarından "Prosforion"
Marmaray Projesi'nin bir diğer kazı istasyonu olan Sirkeci, M.Ö. 7. yüzyıldan bu yana liman olarak kullanılıyordu.
Dört ayrı noktada yapılan kazıların ilk ikisi istasyon girişleri olan, Sirkeci Garı'nın güneyinde yer alan kuzey girişi ile Cağaloğlu, Ankara Caddesi üzerinde bulunan güney girişinde, havalandırma yapılarının bulunduğu alanlarda olan diğer iki kazının ilki Hocapaşa Camisi yanında, diğeri Sirkeci Garı'nın arkasında yer aldı.
İstasyon girişleri ile havalandırma bacalarında yapılan kazılarda Geç Osmanlı, Bizans ve Erken Bizans dönemlerine ait mimari kalıntılar ile Roma öncesi döneme ait küçük buluntu ve çanak çömlek tespit edildi.
Kuzey giriş kazılarında 1453-1888 dönemine ait kendi içinde evreleri olan Osmanlı dönemi, bir geçiş dolgusundan sonra da Bizans dönemi mimari tabakaları bulundu.
Dolgunun içinde çok miktarda üçayak, astarlı, ilk pişirimleri yapılıp sırlanmamış seramik parçaları, üçayaklara yapışmış astarlı ya da sırlı atölye artıkları, seramik cürufları, mermer havan ve havanelleri ile sondajların birinde tespit edilen bir fırın kalıntısı gün yüzüne çıkarıldı.
Kazılar, kültür dolgusunun deniz seviyesinin -26 metre altında son bulmasıyla tamamlandı. Bu alanda ele geçen en nadir kalıntılardan biri "keson" olarak adlandırılan ahşap konstrüksiyon oldu.
Güney girişindeki kazılarda, Geç Osmanlı ve farklı Bizans dönemlerine ait kalıntılar tespit edildi. Doğu şaftındaki kazılarda ise M.Ö. 7. yüzyıla ait buluntu grubu ele geçirildi. Osmanlı dönemine ait 2 mimari tabakanın temel kalıntıları ve onun da altında bir Bizans dönemi yapı kalıntısı açığa çıkartıldı.
5-7. yüzyıllar arasına ait Bizans dönemi yapı kalıntısı, Bölge Koruma Kurulu kararları doğrultusunda proje alanında yeniden kurulmak üzere taşındı.
Sirkeci Garı'nın batı şaftındaki kazılarda 16. yüzyılın mavi-beyaz İznik çinilerinden 19. yüzyılın günlük kullanım kaplarına kadar, geniş bir zaman dilimine ait muhtelif malzemeler bulundu. Geç Bizans kültür katının açığa çıkarıldığı kazılarda, Bizans döneminin ikinci mimari tabakası içinde, Roma dönemine ait mermer bir kadın heykelinin başı bulundu.