Aşırı sağcı AfD'nin eş başkanı Alice Weidel, İngiltere'nin AB'den ayrılışını Almanya için de bir model olarak görüyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma kararının Almanya için "son derece doğru" olduğunu vurgulayan Weidel, "Bu Almanya için bir model, böyle egemen bir karar alınabilir." dedi.
İngiliz Financial Times gazetesine bir röportaj veren Weidel, iktidara geldiklerinde, Avrupa Komisyonu da dahil olmak üzere AB'nin seçilmemiş kurumlarının yetkilerini kısıtlamak için çaba göstereceklerini belirtti.
Weidel, "Ancak bir reform mümkün değilse, AB üye ülkelerinin egemenliğini yeniden inşa etmeyi başaramazsak, tıpkı İngiltere'nin yaptığı gibi halkın karar vermesine izin vermeliyiz." diye konuştu ve "Dexit"in ülkenin kendi kaderini tayin hakkını güçlendireceğini belirtti.
"Deutchland" ve İngilizce çıkış anlamındaki "Exit" kelimelerinin kısaltması olan "Dexit", Almanya'nın AB üyeliğinden ayrılmasını ifade ediyor.
Almanya'da AfD'ye büyük öfke var
GÖÇMENLERİ SINIR DIŞI ETME KARARI
Kamuoyu yoklamalarında hızla yükselen partinin göçmenleri toplu olarak sınır dışı edilmesine ilişkin planların görüşüldüğü bir toplantıya katıldığının ortaya çıkması, ülke çapında kitlesel protesto gösterilerini tetiklemişti.
AfD'nin iktidara geldiklerinde bu planı hayata geçireceklerine dair haberi "skandal" olarak nitelendiren Weidel, partisinin yalnızca Almanya'da kalma hakkı olmayan kişileri ülkelerine geri göndermek için yasayı kullanmak istediğini, ancak yanlış tanıtıldığını söyledi. Weidel, "AfD bu ülkenin yasalarının uygulanmasını savunan bir partidir." diye konuştu.
AfD kurulduğu 2013 yılından bu yana anketlerde en yüksek oy oranına ulaştı. Federal düzeyde yüzde 20 ile yüzde 23 arasında bir orana sahip olan AfD, Başbakan Olaf Scholz'un zor durumdaki koalisyonunu oluşturan üç partinin de önünde yer alıyor.
Sonbaharda seçimlerin yapılacağı üç doğu eyaletinde partinin oy oranının yüzde 30'u bulabileceği, Turingen'de ise yaklaşık yüzde 36'ya yükselebileceğine işaret ediyor.
Öte yandan Almanya'da partinin anayasaya aykırı ve bazı üyelerinin Nazilikle bağlantılı suçlar kapsamında gözetimde olduğu gerekçesiyle yasaklanması tartışılıyor.