Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA)- ANTALYA Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD), Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen ve binlerce can kaybı, yaralanma ve yıkıma sebep olan depremlerin yaşandığı bölgede yapılan incelemeler sonrası, bir rapor hazırladı.
'2023 Kahramanmaraş Depremi Afet Tespit ve Öneri Raporu', ANSİAD Başkanı Akın Akay Akıncı ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla, Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen toplantıyla kamuoyuna açıklandı. Deprem bölgesindeki izlenimlerinde insanların geleceğe dair umutlarını yitirdiklerini gördüklerini belirten ANSİAD Başkanı Akıncı, “Kentlerimiz tarihi eserlerle birlikte kimlikleri yok oldu. Deprem hem teknik olarak oluş şekli hem de art arda iki büyük deprem olarak dünyada ilkleri taşıdığını ve sonuçları anlamında uzun yıllar belki de toparlanması çok zor olacak bir yıkıma yol açtı. Tespit ve önerilerimizi içeren raporumuz 6 ana maddeden oluşuyor" dedi.
BÜYÜK CAN KAYBININ SORUMLULUĞU
İlk maddeyi depremin yol açtığı büyük can kaybının sorumluluğunun üstlenilmesi olarak açıklayan Akıncı, “İlgili kurumların, karar ve yetki mercilerinin, bakanlıkların, belediyelerin, Kızılay ve AFAD'ın, meslek kuruluşlarının, medyamızın, sivil toplumumuzun, siyaset dünyamızın bu sorumluluğu üstlenmemesini hiçbir şekilde normal bulmuyoruz. Demokrasinin amacı 5 yılda bir seçim yapmak değil, bütün kurumların her gün hesap vererek vatandaşın vicdanını tatmin etmesiydi. Yaklaşık 50 bin can kaybının da sorumluluğu birkaç yüz müteahhit, mühendis ve bürokrattan ibaret kalamaz. Böyle bir felaketin öncesi ve sonrasında hatası kusuru olan herkes gereğini yapmak zorundadır" dedi.
DEPREMZEDELERİN YAŞAM KOŞULLARI
İkinci madde, deprem bölgesi ve bölge dışında yaşam koşullarının hızla iyileştirilmesi gerektiğini belirten Akıncı, “Bölgede 240 bin bina ve 850 bin bağımsız birim yıkık veya yıkılacak durumda. Hatay'da televizyonlarda ayakta gördüğünüz binaların yüzde 80'i yıkılacak durumda. Bölgeden göç edenler ve çadırlarda yaşayan 1.4 milyon kişi önümüzdeki bir yılı nasıl geçirecek. Suriye ve AB işbirliğiyle Suriyelilerin geri dönüşü, bölgede ticari hayatın yeniden hayata geçirilebilmesi için istihdam teşvikleri, bölge dışındaki depremzedelere bir yıl konaklama sağlanabilecek otel bölgelerinin belirlenmesi, konteyner kentler kurularak göç edenlerin dönüşünün sağlanması gibi önerilerimiz var" dedi.
BÖLGENİN YENİDEN İNŞASI
Üçüncü maddeyi deprem bölgesinin yeniden inşasının yeni bir bölgesel kalkınma vizyonuyla planlaması olarak açıklayan Akıcı, “Büyük bir yıkımla yaşanan ilçelerin yeniden inşası sadece konut olarak değil yeni bir kent anlayışını içermelidir. Uzun vadeli bölgesel kalkınma stratejisi belirlenmeli, yeni üretim merkezleri oluşturulmalı. İstanbul ve Marmara'dan tekstil, gıda, giyim, kimya, çimento ve yapı malzemeleri sektörlerindeki tesislerin bölgeye transferi teşvikleri artırılmalıdır. Bölgenin yeniden inşasında yenilenebilir enerji gibi çevreci yaklaşımlar temel alınmalıdır. Bu konularda Japonya, Almanya gibi deneyimli başka ülkelerden hizmet de alınabilir" diye konuştu.
DEPREMDEN ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLER
Dördüncü olarak deprem felaketinden çıkarılması gereken dersleri sıralayan Akıncı, “AFAD ve Kızılay gibi kurumlar siyaset üstü konumda kalmalıdır. Hükümet ve TBMM planlama ve performans denetimi dışındaki alanlara müdahale etmemelidir. Afet yönetimi sistemi değişmelidir. Yönetim ve müdahalede ulusal, bölge, il, ilçe ve mahalle birimlerini içeren yeni bir sisteme geçilmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin rolü ve hazırlıkları güçlendirilmedir. Taşıma kapasitesini aşan il ve ilçelerde yeni imarlar durdurulmalı, tersine göç hızlandırılmalıdır. Hazineye ve belediyelere ait arsa ve araziler satılmamalı. Her türlü teknik veriden uzak imar barışı gibi uygulamalardan kesinlikle vazgeçilmelidir. Arsa ve arazi mülkiyeti dokunulmaz bir alan olmaktan çıkmalı, kamu yararı çerçevesinde mülkiyet ve miras kuralları yeniden belirlenmeli, arsa, arazi ve konut spekülatif yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Bütün ilçelerin deprem master planları ve afet yönetim planları hemen hazırlanmalı ve hazırlık süreçleri başlamalıdır" dedi.
EKONOMİK RİSKLER
Beşinci olarak, Türkiye ekonomik vizyonu deprem ve iklim değişikliği riskleri dikkate alınarak yeni bir temele oturtulması gerektiğini belirten Akıncı, “Depremin büyük maliyeti 800 bini aşkın konut ve işyeri yapımı, onarım, enkaz ve altyapı yenilenmesi maliyetidir. Bu inşanın yaklaşık maliyeti 1,5 trilyon TL'dir inşaat harcamalarının finansmanında Dünya Bankası, AKYB gibi kuruluşların uzun vadeli finansman imkanlarından yararlanılabileceği dikkate alınmalıdır. Ülkemizde 7 milyona yakın konutun risk altında olduğu ve yenilenmesi gerektiği, bunun büyük bir ekonomik kayıp ve finansman ihtiyacı anlamına geldiği bilinmektedir. Beklenen büyük deprem riskleri, iklim değişikliği riskleri dikkate alınarak yıkımları beklemek yerine yeni kentlerin güçlü ve dirençli bir ekonominin temeli olması sağlanmalıdır" diye konuştu.
EĞİTİM SİSTEMİMİZLE İLGİLİ DERSLER ÇIKARMALIYIZ
Son maddenin ise, eğitim sisteminde çıkartılması gereken dersler olduğunu aktaran Akıncı, “Depremin yol açtığı büyük yıkımda gündeme gelen konulardan birisi de mühendislik eğitiminin yetersizliğidir. Ülkemizde üniversite sayısında hızlı artışa karşılık eğitim ve öğretim kalitesinde artış değil, düşüş olduğu değerlendirmesi, kamuoyunda görüş birliği sağlanan az sayıda noktadan birisidir.
Yetkin mühendislik yasası acilen ele alınıp, uygulamaya geçilmelidir. En önemlisi, orta öğretimde üniversite sınavı merkezli eğitimin coğrafya, jeoloji, deprem, iklim değişikliği, afet ve çevre gibi birçok konuda bilinçlenmeyi engellediği de artık görülmeli ve eğitim sistemimiz çağdaş bir temelde baştan sona yeniden ele alınmalıdır" dedi.
ANTALYA'DA DEPREM RİSKİ
Antalya'ya ilişkin değerlendirmelerde de bulunan ANSİAD Başkanı Akıncı, Antalya'nın merkezinde diri, aktif fay hattı olmadığını belirterek, “Antalya'nın en fazla etkileneceği diri fay hattı Kıbrıs'tan çıkan Kaş tarafına giden Helen yayı, bir de körfeze doğru uzanan var, ama körfezdeki aktif fay hattı değil. Daha çok Kaş, şehrin batı tarafına yönelen fay hattından etkileneceğiz Antalya'da. Tabi deprem bilimsel verilere dayanıyor ama neticede tabii afet. İşte hiç kimsenin beklemediği iki deprem gerçekleşti. Deniz depremleri kara depremlerinden daha az risklidir, daha az yıkıcıdır. Bir sönümlenme sözkonusudur. Kara depremleri daha etkilidir. Antalya'nın bu anlamda 7-7.5 üstünde bir depremle karşılaşabileceği verileri şu anda yok" dedi.
'BİRÇOK RİSKLİ YAPI OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ'
Antalya'nın 6 ve 6.1'le 8-9 sene önce sallandığını, olası bir depremde yine ciddi sallanabileceğini dile getiren Akıncı, “Antalya'da imar planlarından dolayı birçok riskli yapı olduğunu söyleyebiliriz. Ama şu algının doğru olmadığını düşünüyorum, Türkiye'de 1938-40'lardan beri yönetmelikler var, her yönetmelik bilimsel anlamda daha iyi olduğu için ilerlenir. 'Son yönetmeliğe uymuyor, bu binalar kesinlikle yıkılmalıdır', böyle bir anlayış yok. Eğer mevcut yönetmeliklere göre yapıldıysa onun da bir anlamı, izahı var. Burada değerlendirilmesi gereken sadece beton kalitesi değil, demiri ve mevcut sistemi tasarlanıp bir performans analizinden geçirilmelidir. Bunlar yapılmadan, '1999 öncesi bütün binalar yıkılmalıdır', tümden reddettiğim bir olay ve hiçbir teknik verisi yok. Vatandaşı gereksiz yere telaşlandıran bir şeydir. Bilim de bunu kabul etmez" diye konuştu.
ALTINTAŞ VE KIRCAMİ İÇİN ALTYAPI UYARISI
Antalya'da Altıntaş Mahallesi'nde devam eden yoğun inşaat çalışmalarına dikkati çeken Akıncı, yol, elektrik, su gibi birçok altyapı gerçekleşmeden bina inşaatlarının devam etmesini doğru bulmadığını kaydetti. Akıncı, imara açılan Kırcami için de 'altyapı tamamlanmadan bina inşaatları yapılamaz' şeklindeki maddenin çıkartılmasının yanlış bir karar olduğunu dile getirdi. Akıncı, deprem sonrası bazı belediyelerin perde beton, fore kazık uygulamalarını zorunlu tutacağı yönündeki açıklamalarına ilişkin, bu konuların zaten mühendisliğin gerektirdiği ve yönetmeliklerde mevcut, uygulanması gerekli konular olduğunu kaydetti. (DHA)