Birleşmiş Milletler (BM) ve UNESCO başta olmak üzere ilgili kuruluşların raporlarına göre, dünya ve Türkiye’de artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle suya talep artarken, tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. Antalya’da kuraklığın etkisini her yıl Elmalı ilçesinde yer alan Avlan Gölü’nün üzerinde görürken, şehrin su kaynakları mevcut nüfusu karşılayamıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, "Türkiye’deki su rezervinin yüzde 9’u Antalya’da ama bunu doğru yönetmezsek su fakiri ülke olmaya adayız" açıklamasında bulundu.
Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insan kullanımına uygun tatlı su miktarı oldukça sınırlı bulunuyor. Dünya yüzeyindeki mevcut suyun yüzde 1’den daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Buna göre, dünya üstünde yaklaşık 35 milyon kilometreküp tatlı su bulunurken, bunun sadece 105 bin kilometreküpü elverişli tatlı su kaynakları arasında yer alıyor. Dünyada 2030’da su ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken bu tarihte, artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi etkenler dikkate alındığında, 4 bin 500 kilometreküp civarında olan küresel su ihtiyacı 6 bin 900 kilometreküpe kadar çıkacak. Bu miktar, mevcut ulaşılabilir ve güvenilir tedarik miktarının yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor. Bu yıl çok daha sıcak geçecek
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, kuraklığın yıl içinde yağan yağışın son 30 yıllık değerin altında gerçekleşmesi halinde anlaşabildiğini söyleyerek, Antalya’da son yıllarda yağan yağışın beklenenin oldukça altında kaldığını ifade etti. Büyüktaş, "Akdeniz iklimi kuşağına baktığımızda, yaklaşık son 30 yıllık değerlere baktığımızda 2005-2008-2013-2016-2017-2020-2021 yıllarında yağışın beklenenin oldukça altında gerçekleştiğini görüyoruz. Akdeniz bölgemizde ortalama 30 yıllık yağışlarımız yaklaşık 665 bin metre, bahsettiğim yıllarda ise bunun çok altında bir yağış gerçekleşerek kuraklıktan bahseder hale geldik. Kuraklık, üç başlık altında toplanıyor, bunlardan birincisi meteorolojik, ikincisi tarımsal, üçüncüsü hidrolojik kuraklık. Meteorolojik kuraklık dediğimiz yağışların azalması ve buna bağlı olarak, derelerde nehirlerdeki akan suyun azalması anlamına geliyor. Tarımsal kuraklık, azalan yağışlara bağlı olarak, bitki veriminde ve tarımsal üretimde azalmaların meydana gelmesine neden oluyor. Ülke olarak bu aşamayı geçtik, bu yıl çok daha sıcak geçecek. Uzun yıllık değerlere baktığımızda da yağışlar sürekli bir azalma halinde" dedi. Seracılık, gölün kurumasına sebep oldu
Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda uzun yıllık yağış değerinin 643 mm olarak alındığını belirten Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, bu değerin 575 mm’ye düştüğünü kaydetti. Yağış değerinin düşmesi sonucu yağış oranında yüzde 11 azalma olduğuna dikkat çeken Büyüktaş, Elmalı ilçesinde yer alan Avlan Gölü’nde ki kuraklaşma durumunu da bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini söyledi. Büyüktaş, "1970’li yılların başında Avlan Gölü’ndeki su boşaltıldı, göl bilerek isteyerek kurutuldu. Daha sonra bunun tehlikeleri ortaya çıkınca da gölde tekrar su tutulmaya başlandı. İnsana sağladığı fayda dışında gölde yaşayan başka bir yaşam da var; ekolojik yaşam. Tekrar su tutulmaya başlandı ama çok da başarılı olmadı. Ayrıca bölgede yayla seracılığı dediğimiz yoğun bir seracılık başladı" diye konuştu. "Suyu israf etmeyelim"
Küresel iklim değişikliği nedeniyle 2024 yılının geçtiğimiz yıllara göre çok daha kurak geçeceğinin altını çizen Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, suyu verimli kullanmak gerektiğine işaret etti. Büyüktaş, "100 litrelik suyun 75 litresini tarımda kullanıyoruz, dolayısıyla eğer su tasarrufu sağlamak istiyorsak önce tarımdan başlamamız lazım. Yüzde 80-85 oranında yüzey sulamayla sulanan topraklarımızın sulama anlamında dönüşümünü yaparak, basınçlı sulama yöntemlerine geçişi yapmamız lazım. Halihazırda yüzde 50’lerdeki sulama randımanını yüzde 75-80’lere çıkarmamız lazım ki birim sudan maksimum fayda edelim. Kısaca suyu israf etmeyelim, çiftçilerimizi damla veya yağmurlama sulamayı kullanacak şekilde teşvik etmek lazım ki mevcut su kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanarak gelecek nesillerimize de bu ülkeyi bu doğayı bu su ve toprak kaynaklarımızı bırakalım. Sürdürülebilir bir yaşam için biz nasıl kullandıysak, onlar da güvenli bir şekilde kullansınlar" ifadelerine yer verdi. 50 yıl önce üretilen çözüm, bugünün problemi oldu
Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı ise kuraklık nedeniyle kurumaya yüz tutan Antalya’nın Elmalı ilçesindeki 850 hektarlık Avlan Gölü’nün doğaya kazandırılması için çalışmaların sürdüğünü fakat iklim değişikliğinin yapılan projelerin önüne geçtiğini dile getirdi. Karancı, "Avlan Gölü, 1970’li yıllarda tarıma olan talep doğrultusunda, Devlet Su İşleri aracılığıyla kanallar vasıtasıyla karstik boşluklardan düdenlere bırakılan sular neticesiyle, DSİ ve insan eliyle kurutulmuştu. Bu olay tarımın çözümü olarak görülmüştü ama o günün çözümü bugünün problemi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, bu tür projelerin kısa süreli değil uzun vadeli olması gerekiyor. Avlan gölü kurutuldu ama geri kazandırılması için çalışmalara da devam edildi. O bölgede çok ciddi problemlerle karşılaştık, tarım alanları kazandırıldı ama mevcut nemin değişmesi, yağışların azalması ve kuraklıkla beraber istenen netice alınmadı" dedi. "Seralar bir dönümde yaklaşık 10 ton su tüketiyor"
Kuraklık nedeniyle Antalya’nın su kaynaklarının azalmasına dikkat çeken Başkan Mustafa Karancı, nüfus artışının ve tarım sektöründe kullanılan su miktarının da su kaybına yol açtığını söyledi. Karancı, "Antalya’nın başlıca su kaynağı yaklaşık 25 kilometre kuzeybatımızda yer alan Kırkgöz su kaynaklarından ulaşıyor ve yüzde 99 içme suyumuzu sondajlardan karşılıyoruz. Antalya’nın nüfusuna baktığımızda 2 milyon 700 bin nüfusla Türkiye’nin beşinci büyük iliyiz. Buna ilave olarak 17 milyon turist beklentisi var, nüfusumuz ve turizm o kadar ciddi rakamlara ulaştı ki şehrin su kaynakları mevcut nüfusu karşılayamıyor. Bunun yanında tarım alanlarıyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyoruz, Gazipaşa’dan Serik’e kadar tropik seralar kurduk, bu seralar bir dönümde yaklaşık 10 ton su tüketiyor. Su bizim için çok değerli, Türkiye’de ki su rezervinin yüzde 9’u Antalya’da ama bunu doğru yönetmezsek su fakiri ülke olmaya adayız. Suyu doğru yönetirsek bu şehri kurtarabiliriz diye düşünüyorum" diye konuştu. "Korkuteli’de su kesintileri olabilir"
Antalya’nın Korkuteli ilçesinin su kaynaklarında yaşanan riske de değinen Başkan Mustafa Karancı, ilçe de zaman zaman su kesintilerinin başlayabileceğini açıkladı. Karancı, şu ifadelere yer verdi:
"Okullarımız kapanıyor, sıcaklar Antalya’da kendini hissettirmeye başladı. Antalyalılar yaylayı sever, Korkuteli’nin nüfusu normalde 60 binken yazın gelmesiyle birlikte 400 bine ulaşıyor. Korkuteli havzası, 30 ilden fazla bir nüfusa sahip, bizim yer altı suları anlamında en riskli gördüğümüz bölgelerden bir tanesi. Bu nedenle bizim 400 bine yetecek kadar suyumuz yok, her yıl yeni sondajlarla içme suyu temin etmeye çalışıyoruz ama bu yıl da Korkuteli’de su kesintileri olabileceğini düşünüyorum. Korkuteli’de bahçeli bir evim olsun, hobi bahçem olsun düşüncesiyle yerleşen vatandaşlar, ilerleyen yıllarda bitkilerini sulayamayacak. Bu konuda acilen tedbir alınması gerektiğini düşünüyorum."
Doğa gözlemcisi Ömer Harpcı ise, "Avlan Gölü’nün hayat bulabilmesi için yapılması gerekenler arasına öncelik olarak Elmalı Ovası’nın Karagöl mevkiinde kış mevsimi boyunca tarım arazilerini su basmaması için, geçmiş yıllarda yapılmış olan tahliye kanalının Elmalı Sanayi Sitesi yakınında bulunan Sanayi Düdeni’nden giden suyun bir miktarının, boru içerisinde Avlan Gölü’ne iletim hattıyla ulaştırılması, soruna bir nebze olsun fayda sağlayabilir ve yağışlı mevsim dönemi boyunca yapılan bu su desteği, gölde ki su sorununu devamlı olarak ortadan kaldırabilir" dedi.