Dünyada kadın olmanın pek çok koşulu var. Bunların hepsine aşinayız elbette. Birinci şart ölmemeye çalışmak ki bu var olan dünya düzeninde ve siyasi şartlarda hayli zorken...
İkincisi de her zaman ne yapacağımızı erkeklerden öğrenmek.
Park etmek, araba sürmek gibi basit konulardan eteğinizin boyu nerede olacak, kilonuz hangi aralıkta olacak, kahkahanızın tınısı nasıl olacağa kadar kişisel tüm bilgilerin cevabını erkeklerden almanız gerekiyor. Çünkü bilirsiniz erkekler hep daha bilge hep daha tecrübelidir...
Biraz da gerçeklere döndüğümüzde aslında bu yapılanın bir baskılama türü olduğunu ve ataerkil düzenin tam olarak vebası diyebileceğimiz 'mansplaining' olduğunu anlıyoruz.
"Kadınlık durumunun birinci koşulu hayatta kalmak, ikinci koşulu da size hayatı izah etmeyi kendine görev edinmiş adamlarla başa çıkmayı öğrenmektir."
MANSPLAINING NEDİR?
Mansplaining, İngilizcede man (erkek) ve splaining (izah etme veya açıklık getirme) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşan bir terim. Bu terim özellikle bir erkeğin bir kadına bir şeyleri küçümseyici bir şekilde anlatmasını, büyüklük taslamasını ifade ediyor.
Ve bu terimin açılımını ilk defa duyduysanız zihninizde beliren o görüntü tüm kadınların ortak paydası.
The Atlantic dergisinden Lily Rothman’ın tanımına göre mansplaining; “Bir şeyin, anlatımı dinleyen kişinin anlatan kişiden daha fazlasını bildiği gerçeğine aldırış edilmeden anlatılması, bunun genellikle bir erkek tarafından bir kadına yapılması”
Feminist yazar Rebecca Solnit'e göre “aşırı özgüvenin ve bihaberliğin kesişimi”
MANSPLAİNİNG'E MARUZ KALDIĞINIZI NASIL ANLARSINIZ?
Bildiğiniz bir konuda, karşısınızdaki erkek sanki bilmiyormuşsunuz gibi hatta bilseniz bile yanlış biliyormuşsunuz gibi bir tavırla - aslında tam olarak küçümsemek- size bir şeyleri izah etmeye çalışıyorsa muhtemelen masplaining'e maruz kalıyorsunuz.
Ve bu tavra maruz kalırken düşündüğünüz tek şey karşınızdaki erkeğinin inanılmaz yüksek özgüveniyse, muhtemelen değil kesinlikle maruz kalıyorsunuz.
Mansplaining’in kişisel birçok sebebi bulunabilir. Aşırı özgüven, ego, narsisizim, kendini kanıtlama ihtiyacı, karakter bunlardan bazıları. Ancak mansplaining’in en önemli sebebi toplumsal cinsiyet rolleri.
Toplumda norm haline gelmiş cinsiyet roleri erkeklere bunu yapacak özgüveni ve altyapıyı sağlıyor maalesef.
Kadın her zaman birine ait oldu. Birinin eşi, annesi, ablası, karısı. Kadın her zaman 'namus' kavramıyla özdeşleşti.
Erkek ise 'evin direği, evin reisi' hatta 'adam' oldu. Bize biçilen roler gösteriyor ki, oluşan bu dünya düzeninde kadınlara her zaman yol gösterilmeli. Ve kadınlar her zaman ikinci sınıf.
Üzücü ki yıllar boyu süren mücadelede hala bu terimi yenebilmiş değiliz. Çok yakın tarihlerde ekranlardan bile gözümüze sokuluyor Erkek hegomonyası.
Mansplaining ve erkek egemen düzen elbette ki kalıcı olmayacak. Kadın dayanışması toplumun kendine biçtiği rol elbette bozacak. Kadınlar akademik, sosyal ve iş hayatında bir erkeğin gölgesi altında kalmadan var olacak. Elbette çalıştıkça, ürettikçe.