Ankara Sanayi Odası (ASO) Genel Başkanı Seyit Ardıç, Türkiye’nin en büyük 500 firmasının neredeyse yarısının Ar-Ge harcaması yapmadığını belirterek, “Yapmamız gereken, sanayide topyekûn bir yapısal dönüşümle teknoloji düzeyini, yeni fikirleri, işbirliklerini ve verimliliği artırmaktır” dedi.
Ankara Sanayi Odası Şubat ayı Meclis Toplantısı, ASO Zafer Çağlayan Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda sanayi sektörünün sorunları ve güncel ekonomik gelişmeler ele alındı.
Toplantıda bir açılış konuşması gerçekleştiren ASO Başkanı Seyit Ardıç, son dönemde Türkiye’de uygulanan rasyonel politikalarla birlikte makroekonomik dengede kısmi bir iyileşme gözlemlediklerini belirterek, Merkez Bankası rezervlerindeki artışın, Türk Lira’sının değer kazanmasının, işsizlik oranlarında azalmasının, cari açıkta iyileşmenin ve enflasyonun düşüş trendine girmesinin oldukça önemli gelişmeler olduğuna dikkati çekti. “Rezerv birikimini harcadığımızdan daha fazla döviz kazanarak yapmıyoruz”
Döviz rezerv birikiminin Türkiye ekonomisi için kritik olduğunu ifade eden Ardıç, “Son dönemde rezervlerimizde önemli bir artış kaydedildiğini görüyoruz. Ama bu birikimi, harcadığımızdan daha fazla döviz kazanarak yapmıyoruz. Döviz gelirimiz ile giderimiz arasındaki farktan faizi çıkardığımızda açık veriyoruz. Diğer bir ifadeyle, borçlanarak rezerv biriktiriyoruz. Mayıs ayında açıklanan, ülkemizin döviz yükümlülüklerinden döviz varlıklarının çıkarılmasıyla bulunan uluslararası yatırım pozisyonumuz 2023 yılı sonuna göre ilk beş ayda 57,8 milyar dolar artış gösterdi. Cari tarafta ise açık, Mayıs ayında 1,2 milyar dolar oldu; beklenti 1,5 milyar dolar olması yönündeydi. Yıllıklandırılmış açık 25 milyar dolar seviyesiyle son 2 yılın en düşüğüne işaret ediyor” açıklamasında bulundu. “Ocak-Mayıs döneminde yüksek teknolojili ürün açığımız 9,3 milyar dolar”
Ardıç, son 20 yılda 700 milyar dolara yakın cari açık verdiklerini ifade ederek, bunun yaklaşık yüzde 52’sinin yüksek teknoloji ürün ticareti açığından kaynaklandığını kaydetti. Ardıç, “Sadece bu yıl Ocak-Mayıs döneminde yüksek teknolojili ürün açığımız 9,3 milyar dolar oldu ve cari açığın yarısından fazlası bundan kaynaklandı. Bu tablo, yüksek teknoloji üründe ne kadar geride kaldığımızı net bir şekilde ortaya koyuyor. Dünya genelinde yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayii ihracatındaki payı ortalama yüzde 20 seviyesinde. Ülkemizde ise ne yazık ki sadece yüzde 4 ile düşük gelirli ülkeler ortalaması kadar paya sahip. Diğer taraftan, Dünya Bankası 2022 verilerine göre yüksek teknoloji ihracatında Çin 769,7 milyar dolar ile lider; Almanya ise 223,4 milyar dolar ile ikinci sırada. Ülkemiz ise 6,8 milyar dolar ile ancak 35. sırada yer bulabildi” ifadelerine yer verdi. “Yapmamız gereken, sanayide topyekun bir yapısal dönüşümle teknoloji düzeyini ve verimliliği artırmaktır”
Yüksek teknolojiye geçişin en önemli göstergesi olan Ar-Ge’ye bakıldığında en büyük 500 firmanın neredeyse yarısının Ar-Ge harcaması yapmadığını sözlerine ekleyen Ardıç, “Yapmamız gereken, sanayide topyekûn bir yapısal dönüşümle teknoloji düzeyini, yeni fikirleri, işbirliklerini ve verimliliği artırmaktır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca hazırlık çalışmaları devam eden yeni sanayi stratejisinde; teknolojik ve yüksek katma değerli üretimi, yenilik ve inovasyonu, yeşil ve dijital dönüşümü önceleyen ve bunların içselleştirilmesini sağlayan somut eylemlerin tüm detaylarıyla çalışıldığını düşünüyorum. Biz de ASO olarak bu stratejiye katkı vermek adına yetkililere sunmak üzere bir rapor hazırladık. Geçen hafta benim de katıldığım tanıtım programında Sayın Cumhurbaşkanımız ‘HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı’nı açıkladı. Ülkemizin ‘İnovasyon Karnesi Göstergeleri’nin iyileşmesine güçlü katkı verecek bu program doğrultusunda 2030 yılına kadar vergi, hibe ve pazar geliştirme desteklerini kapsayan 30 milyar dolarlık kaynak yüksek teknoloji alanlarına yönlendirilecek. Hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
Vergide adalet ve etkinliği artırmayı amaçlayan kanunun, TBMM’de kabul edildiğini hatırlatan Ardıç, kanunlarda olan ancak uygulama alanı sınırlı kalan istisnaların kaldırılması gayet yerinde ve rasyonel bir davranış olduğunu söyledi.
Öte yandan sosyal güvenlik mevzuatı gereği emekli olan ve tekrardan çalışma hayatına katılan emekliler adına işverenler tarafından prime esas kazanç üzerinden yüzde 32 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmekte ve bu durumun sanayi işletmeleri açısından ilave bir maliyet olduğunu vurgulayan Ardıç, şu ifadelere yer verdi:
“Kamuoyunda EYT’liler olarak bilinen, sigortalılık süresi ile prim günü şartlarını sağlayan ancak yaş haddi nedeni ile emekli olamayan çalışanlarımıza yönelik 2023 yılında yapılan düzenleme ile yaklaşık 3 milyon çalışanımız kademeli olarak emekli edilmiştir. EYT düzenlemesi ile emekli olanların, aynı işyerinde çalışmaya devam etmeleri halinde Sosyal Güvenlik Destek Primi 5 puan indirimli uygulanarak işverenlerimiz desteklenmişti. Yeni düzenleme ile bu desteğin kaldırılması, hem emekli çalışanlarımız hem de işverenlerimiz için olumsuz etkilere neden olabilecektir. Ayrıca, zaten yüksek olan kayıt dışı istihdamı da artıracağı endişesi taşıyoruz. Bu nedenle, işverenlerimize sağlanan 5 puanlık prim indiriminin devam ettirilmesinin, hatta tüm emekli çalışanlarımızın bu kapsama alınmasının ülkemiz istihdamına olumlu katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.” “Reel sektör ve bankacılık sektörü arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini ve güçlendirilmesini amaçlıyoruz”
Ardıç, uygulanan sıkı para politikasının bir yansıması olarak son dönemde krediye ulaşma maliyetlerinin artmasına ve ticari kredilerdeki daralmanın reel kesimdeki ekonomik aktivitelerin yavaşlamasına yol açtığını ifade eden Ardıç, “Kamu ve özel sektörden 11 büyük bankanın bölge müdürlerini Odamıza davet ettik. 22 bölge müdürünün katıldığı çok geniş çaplı bu istişare toplantısında sizlerden gelen talep ve önerileri aktardık, onların görüşlerini dinledik. Daha uygun faiz oranları sunmaları, ipotek değerlemesini daha güncel rayiçlerle yapmaları, kredilendirme aşamasında sigorta ve masraf paketi adı altında diğer ürünlerin zorunlu satışını kaldırmaları, zor durumda olan sanayicilerimiz takibe düşmeden yapılandırma sürecini işletmeleri gerektiğini belirttik. Verimli geçen ve basında da geniş yer bulan bu istişare toplantılarımızı Odamızda ve Organize Sanayi Bölgelerimizde düzenli aralıklarla tekrarlayacağız. Böylece reel sektör ve bankacılık sektörü arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini ve güçlendirilmesini amaçlıyoruz” diye konuştu.