Diriliş Postası köşe yazarı İsmail Yaşa, 2022 FIFA Dünya Kupası’nın ev sahibi Katar'ı protesto eden ülkelerin arka planda hazmededikleri başka bir gerçeğin olduğunu belirtti: "Dünya Kupası tarihinde ilk kez bir Arap ve Müslüman ülkenin turnuvaya ev sahipliği yapmasının hazmedilememiş olması da mümkün."
İşte İsmail Yaşa'nın köşesine taşıdığı Katar gerçekleri:
Körfez ülkelerinden Katar 20 Kasım - 18 Aralık tarihleri arasında ev sahipliği yapacağı 2022 FIFA Dünya Kupası’na hazırlanırken, en popüler uluslararası futbol turnuvasının düzenleneceği stadyumların inşası sırasında yaşanan kazalar ve işçi ölümleriyle ilgili iddialar yeniden gündeme geldi.
Dünya Kupası’nda rekabet edecek ülkelerden Danimarka, Katar’ın insan hakları sicilini ve göçmen işçilere muamelesini protesto etmek için futbolcularının maçlarda “sadeleştirilmiş” formalar giyeceğini açıkladı.
Daha doğrusu Danimarka milli takımının forma sponsoru olan spor malzemeleri firması Hummel, “binlerce kişinin yaşamına mal olduğunu” iddia ettiği bir turnuvada “görünür olmak istemediğini” öne sürdü ve “sadeleştirilmiş” formaların yanısıra “yas rengini” temsil etmesi için tamamen siyahtan oluşan üçüncü bir forma tasarladı.
Fransa’da da Katar’ın zorla uyguladığı “çevresel ve sosyal koşullar” sebebiyle Dünya Kupası maçlarının kent merkezlerine kurulacak dev ekranlardan yayınlanmayacağı açıklandı.
Katar, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hak kazandığı günden bu yana hedefte.
Aralarında komşularının da bulunduğu birçok ülke ve özellikle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan, uluslararası turnuvanın Katar’dan alınması için büyük çaba sarf etti.
Batı medyasında parayla haberler ve yorumlar yayınlatıldı.
Stadyumların, otellerin ve diğer tesislerin inşaatları sırasında yaşanan ölümler ve yabancı işçilerin kötü koşullarda çalıştırıldığı iddialarının arkasında daha çok insan hakları hassasiyeti değil Katar’ı karalama çabası olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Çünkü petrol zengini Körfez ülkelerinin tümünde yabancı işçilerin çalışma koşulları aşağı yukarı birbiriyle aynı.
Hatta Katar’da çalışan işçilerin diğer bazı Körfez ülkelerindeki yabancı işçilere göre çok daha iyi imkanlara sahip oldukları söylenebilir.
Katar, Hummel’in iddialarına verdiği cevapta Dünya Kupası maçlarının oynanacağı sekiz stadyumun inşası sırasında sadece üç işçinin hayatını kaybettiğini ve yabancı işçilerin çalışma koşullarında da son yıllarda iyileştirmeler yapıldığını açıkladı.
İnsan hakları ihlallerine gelince, diktatörlerin ayakları altına kırmızı halılar seren Avrupalıların bu konuda da dürüst ve ilkeli davranmadıklarını, çıkarlarına göre seçici olduklarını ve çifte standart uyguladıklarını biliyoruz.
Dolayısıyla “işçi ölümleri”, “insan hakları” gibi sloganlarla perdelenen tepkilerin arkasında aslında başka gerekçelerin yattığı kesin.
İsraillilerin Dünya Kupası maçlarını izlemek üzere Katar’a girişlerine izin verilecek ancak İsrail’in Katar’a gidecek vatandaşlarına konsolosluk hizmeti vermek için Doha’da ofis açma talebi reddedildi.
LGBT lobisi de Katar’ı “kültürel değerlerine saygı duyulmasını” istediği için eleştiriyor.
Maddi birtakım beklentilerin Katar tarafından karşılanmamış olması da protestolara yol açmış olabilir.
Katarlılar Danimarka’ya büyük bir yatırım yapsalardı ya da Hummel’e çok para getirecek bir iş verselerdi yabancı işçiler ve insan hakları ihlalleriyle ilgili tüm o tepkiler bir anda buharlaşıp yok olurdu.
Dünya Kupası tarihinde ilk kez bir Arap ve Müslüman ülkenin turnuvaya ev sahipliği yapmasının hazmedilememiş olması da mümkün.