HABER7
Çağımızın en büyük problemlerinden biri haline gelen, dünyada oldukça yaygınlaşan ve ülkemizde de özellikle genç nesiller olmak üzere vatandaşlarımıza empoze edilmeye çalışılan "Toplumsal cinsiyet eşitliği" projesine karşı devlet ve STK'lar çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.
Kamuoyunu bu büyük tehlikeye karşı bilinçlendirme çalışmaları kapsamında Dünya Çocuk Aile Koruma Platformu Başkanı Zuhal Öztürk, katıldığı canlı yayında toplumumuzun en büyük sorunlarından biri olan "cinsiyetsizleştirme" konusunu ve nedenlerini anlattı.
AİLENİN HEDEF ALINMASI KÜRESEL OYUN
Cinsiyetsizleştirmede öncelikle aile kurumunun hedef alınmasının bir sebebi olduğunu ifade eden Öztürk, ailenin ifsat edilmesiyle birlikte toplumun dayanıksız bırakıldığını ve yönetilebilir hale getirildiğini söyledi.
Öztürk, ailenin hedefe koyulmasının küresel bir oyun olduğunu belirterek "Resme büyük açıdan bakarsak aslında toplum yeniden şekillendirilmek isteniyor. Yeniden bir yön verilmek isteniyor. Bunun temeline baktığımızda aslında 15. yüzyıla kadar inmek gerekir. Yani o reform hareketleri, arkasından işte barok, aydınlanma hareketleri vs. arkasından gelen bütün bu akımların sonunda bakıyoruz ki 5 cepheden dünyada insanlık şekillendiriliyor." dedi.
Dünya CAKOP Başkanı Öztürk, cepheleri ise şöyle sıraladı;
1. Eğitim sistemindeki bozulma
2. Erkekleşen kadınlar
3. Feminizm hareketi
4. Toplumsal cinsiyet eşitliği
NETFLIX, DİSNEY, SOSYAL MEDYA, SİNEMA...
Egemen güçlerin toplumu bozma yollarını da sıralayan Öztürk, sosyal medya, sinema endüstrisi, netflix, disney, çocukların odalara girip oynadığı oyunlar ve sohbet odalarının cinsiyetsizleştirme çalışmalarına hizmet ettiğini söyledi.
Bu operasyonlardaki hedefin sadece cinsiyetsizleştirme olmadığını belirten Öztürk, ideal insan tipiyle yeniden bir insanlık, yeni bir insan tipi oluşturmaya çalışıldığını vurguladı.
TEMELİ 1966'DA ATILDI
Otoriteye karşı gelen nesil için temellerin 1966'da ABD'de atıldığını söyleyen Öztürk, 2 milyon insanın eğitildiğini ve ilk etapta konuyla ilgili 12 kitap basıldığını ifade ederek şu sözleri sarf etti;
Başta 200 bin tane öğretmen eğitildi. Bu daha sonra 500 bin kişiye çıktı. Ve orada hedef ne oldu biliyor musunuz? Var olan kadim değerlere karşı gelmek, Otoriteye karşı gelmek. Topluma ne öğretildi orada? Şu; Bu senin tercihin mi? Bu seni mutlu ediyor mu? Başka tercihlere baktın mı? O zaman istediğin gibi doya doya istediğini yap ve yaşa. Arkasından bakıyoruz ne geldi? Kadın hakları üzerinden, feminizm akımı ile beraber, eşitlik kadın hakları üzerinden, bakıyoruz ki bir anda kadınlar erkekleştiler, erkekler kadınlaştılar. Yani kadınlara, kadın hakları üzerinden toplumda aileyi aslında kadını o ailedeki omurgadan çektiğiniz zaman aileyi de çökertecek ilk hareketi hamleyi yapmış oluyorsunuz.
Kadını oradan siz, imaj, işte çalışma hayatı, yoğun tempo erkek ve kadını karşı karşıya getirdi. Böylece ne oldu erkek ve kadın? İş hayatında da yan yana değil, karşı karşıya gelmeyi öğrendi.
Yani artık erkek kendisi için bir karşı rakip olmaya başladı. Ve aile korumuna en büyük zararı ne verdi? Bundan beraber evlilik yaşının çok ileriye gelmesi, çocuk sayısının düşmesi, arkasından da ne geldi? Kadının kendisini hakları üzerinden erkeği değersizleştirme topluma empoze edildi. Arkasından bakıyoruz, ne geldi? En tehlikelisi Frankfurt ekolu geldi.
FRANKFURT EKOLÜNDEKİ TEHLİKE
Öztürk, Frankfurt Ekolünün eşcinsel hayat tarzını topluma yaymayı hedef olarak gördüğünü ve bunun çok büyük bir problem olduğunu belirterek "Çünkü onlara göre çocuk anneyi sevmek için babayı karşısında engel görür ve eğer bu engeli kaldırırsa da, baba eğer çocuğu hadım ederse bilinçaltında hadım eder bunu kaldırmak için de baba otoritesini görmemesi gerekir. O zaman çocuk eğer içindeki kız çocuğuna dönerse eşcinselliğin burada bir teşviki bilinçaltına verildi. Eğer çocuk kız çocuğu rolüne girerse de baba otoritesini de kabul etmiş olur ve onunla da çatışmamış olur. Böylece de eşcinsel hayatı da bir yandan teşvik etmeye başladı." şeklinde konuştu.
Kaynak: HABER7.COM