Erbaş, mesajında, Cenabıhakk'ın eşref-i mahlukat olarak yarattığı insanı sayısız nimetlerle mükerrem kıldığını, yaratılıştaki değerini koruyabilmesi ve sahip olduğu nimetlere hakkıyla şükredebilmesi için vahiy ve nübüvvetle ona hakikatin yollarını gösterdiğini, bununla birlikte her insanın yaratılıştan gelen bir takım hakları ve sorumlulukları olduğunu, Kur'an-ı Kerim'de beyan ettiğini dile getirdi.
Bunların başta onurlu bir hayat yaşama hakkı olmak üzere kişilerin etnik kökenine, rengine, coğrafyasına, statüsüne, ekonomik durumuna ve fiziksel özelliklerine göre farklılık göstermeyen değişmez temel insani haklar ve sorumluluklar olduğunu belirten Erbaş, insanın dünya ve ahiret huzurunu temin için gelen İslam'a göre hayatın bir imtihan alanı olduğunu, insanın yeryüzünde kaldığı sürece karşılaştığı her şeyle sınandığını, bu sınamanın zorluklar, meşakkatler yönüyle olduğu gibi imkan ve zenginlikler açısından da olabildiğini aktardı.
İnsana düşenin bu gerçeğin farkında olarak sabır, şükür, metanet, güzel ahlak ve ümit ekseninde yaşamak olduğunu, aksi halde insanın, karşılaştığı zorluklar neticesinde isyanın, ümitsizliğin, azgınlığın ve sorumsuzluğun girdabında helake doğru sürükleneceğini anlatan Erbaş, "Zira Yüce Rabbimiz, Hucurat Suresi 13. ayetinde insanlar için en temel değer olarak 'takva' ölçüsünü belirlemiştir. Peygamber Efendimiz (sas) de 'Allah sizin dış görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar' buyurarak insanı değerli kılacak asıl unsurun takva olduğuna işaret etmiştir." ifadesini kullandı.
Takva bilincinin, insanın her türlü söz, tutum ve davranışlarını adalet, merhamet ve emanet ekseninde gerçekleştirmesini gerektirdiğini vurgulayan Erbaş, bu bilincin, insanın çevresine karşı tavrını; engellilere, yetimlere, yaşlılara, kendinden olmayanlara ve bütün tabiata bakışındaki ahlaki duruşu sağlayan en temel değer olduğunu belirtti.
Erbaş, takva bilincine erişen hiçbir kalpte, fiziksel farklılıklarından dolayı bir başkasını küçümseme, dışlama ve hakir görme gibi süfli duyguların barınamayacağını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Allah'a hakkıyla iman edenler, bu tür çirkinliklerden daima uzak dururlar. Diğer taraftan bu bilinç, Müslümanların her türlü engeli aşmada birbirleriyle yardımlaşmasını gerektirir. Dolayısıyla Allah katında değerli olmak isteyen bir Müslüman, kardeşini asla yardımsız, sahipsiz ve umutsuz bırakmaz. Onun dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderdiğinde, Allah'ın da kendisinin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini gidereceği inancıyla hareket eder.
O halde engelli kardeşlerimizin hayatın her alanında huzur ve güven içinde yer almaları için el ele verelim. İhtiyaç duydukları her alanda onların yanında olalım. Karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için onlara destek olalım. İmkan ve fırsatlardan hakkıyla istifade edebilmeleri hususunda azami gayret sarf edelim."
Erbaş, başta engelliler olmak üzere, milletin her ferdinin ibadetlerini kolaylıkla yapabilmesi için büyük bir hassasiyetle hizmet üretmeyi sürdürdüklerini anlattı.
Engelli vatandaşlara yönelik Braille alfabesi ile Kur'an-ı Kerim ve Elif-Ba basılması, hutbelerin ve vaazların işaret diline aktarılması, işitme ve görme engelliler için Kur'an kurslarında özel sınıflar oluşturulması, radyo ve televizyon programları gibi mevcut hizmetleri daha da artırmanın gayreti içerisinde olduklarını belirten Erbaş, hizmetlere kolaylıkla erişebilen ve en güzel şekilde istifade eden engellilerin hayallerini gerçekleştirmelerine destek olmanın ve bu alanda nice başarı öykülerine şahitlik etmenin sevinç ve onurunu yaşadıklarını kaydetti.