USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Dünya

Doğu Akdeniz'de Osmanlı tokadı: EastMed'in çöküşü

Yunanistan, Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Türkiye'siz bir şekilde Avrupa'ya taşınması hayaline EastMed projesi deniyordu. ABD'nin bu projeye verdiği destekten vazgeçtiğini açıklaması ütopik projeyi adeta çöp etti.

Doğu Akdeniz'de Osmanlı tokadı: EastMed'in çöküşü
18-01-2022 10:12
Google News

Haber7- Enes Taha Ersen / Gamze Türk

ABD'nin EastMed projesi konusunda aldığı karar, Yunanistan ve Rum tarafını üzdü. Her ne kadar Atina Washington'un kararının proje için önemli olmadığını, bu aşamada faaliyetlerin devam ettirileceğini ifade etse de, projedeki diğer ortaklardan Mısır ve İsrail bu meseleyi gözden geçirmeye karar verdi.

Doğu Akdeniz gazını Türkiye'yi aradan çıkartarak taşımaya çalışan Yunanistan ve Rum yönetimi, Ankara olmadan burada herhangi bir planın başarıyla sonuçlanamayacağını bir kez daha açıkça görmek zorunda kalırken, ABD'nin aldığı karar ve Türkiye'nin yakın gelecekteki rolünü uzman isimler Haber7.com'a değerlendirdi. TÜRK DEGS Başkanı Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Kıbrıs İlim Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Ata Atun, KKTC Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Doğal Kaynaklar Komitesi Başkanı Prof. Salih Saner,  Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Dr. İsmail Şahin, ve MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş konuyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulunarak önemli açıklamalar yaptı.

ABD'nin desteğini geri çektiği EastMed projesinin inşa hattı.

CİHAT YAYCI: EASTMED MALİYET ETKİN DEĞİLDİ

Yunanistan ve Rum tarafının Türkiye'yi kenarda bırakmak için yaptığı bu planın, kısa süre içerisinde ne akılcı ne de uygun maliyetli olduğu görüldü. Anlaşmanın hayata geçirilmesi durumunda bile Türkiye'den izin alınmadan gaz borularının döşenemeyeceğine dikkat çeken TÜRK DEGS Başkanı Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Türkiyesiz bir planın hayata geçirilemeyeceğine işaret etti:

"EastMed projesi maliyet etkin bir proje değildi. Hem derinlikler bakımından, hem Müstafi Tümamiral Cihat Yaycıuzunluk, hem rezerv hem de nakli itibarıyla doğru bir proje değildi. Aynı zamanda şu bir gerçekti ki buradaki boru hatlarının mutlaka Türkiye'nin deniz yetki alanlarından geçmesi gerekiyordu. Buraya kurulacak boru hatlarının Libya-Türkiye sınırından geçeceği için izin bu sahadan geçirilmesi mümkün değildi. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin Teamül Hukuku şekline dönüşmüş hükümlerine göre boru hattı diğer devletler için bir hak olmasına rağmen, deniz yetki alanı sahibi devlet bu hattın geçişinde rota vermek, güzergah belirtmekle yetkilidir. Yani anlaşma hayata geçirilebilseydi dahi güzergah için mutlaka Türkiye'ne başvurulmak durumundaydı. Türkiye'den güzergah almaktan imtina ediyorlardı. Dolayısıyla hem maliyet, hem de siyasi bakımdan bu projenin gerçekleşmesi mümkün değildi. Türkiye'yi devreden çıkartmaya çalışarak emrivaki ile yapmak mümkün değildi. Üstüne üstlük maliyeti de çok fazla yüksekti. "

ABD'NİN SEBEPLERİ TÜRKİYE İLE ÖRTÜŞTÜ

Türkiye yıllardır Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon yataklarının hak ve adil bir şekilde paylaşımı için herkese çağrı yaptı. Aralarının en kötü olduğu dönemde dahi İsrail ve Mısır'a sahaların eşit paylaşımı için çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede en adil çözümü sağlayabilmek büyük çaba sarfetti. Yunanistan ve Rum Yönetimi bu çağrıları gözardı etse de gerçek kısa sürede ortaya çıktı. 2011 yılına ilk olarak piyasaya sürülen EasMed projesi anlaşma aşamasından çıkamadı.

Son olarak ABD'nin veto ettiği ve arkasında durmaktan çekildiği proje konusunda Washington yönetimi iki sebep sundu. Yaycı, bu sebeplerin Türkiye'nin sunduğu argümanlar ile örtüştüğünü ve bu noktada  ABD'nin Türkiye ile aynı noktaya geldiğini belirtti:

"EastMed'den ABD'nin geri çekilmesi önemlidir. Çünkü ABD bu noktada geri çekilirken iki sebep öne sürdü. Tam da bizim öne sürdüğümüz sebepler. Birincisi maliyet, ikincisi de Doğu Akdeniz'deki gerginlik unsurunun oluşması. Bu sebeple ABD geri çekildiğini duyurmuştur. Bu projenin çok pahalı olacağı, finansmanının bulunmayacağı açıktı. Finansman bulmakta zorlanan Yunan-Rum ikilisinin bu projeyi gerçekleştirebilme kapasitesi zaten yoktu. Tamamen siyasi olarak bizi zora sokmak için, "AB'nin buna ihtiyacı var, Türkiye bunu geçirmiyor, engelliyor, Rusya'nın doğalgaz tekeline AB'yi mecbur kılıyor" gibi söylemlerde bulunuyorlardı. Bunun gerçek olmadığı ortaya çıktı. AB'yi ve diğer devletleri zora sokan Yunanistan ve Rum'un ta kendisi olduğu ortaya çıktı. Bu projeden desteğin çekilmesi, bunların sonucudur. "

ABD, Yunanistan'ın öncülük ettiği EastMed projesine daha önceden ılımlı yaklaşıyordu.

YENİ PROJELERE KARŞI DİKKAT

Cihat Yaycı, EastMed projesinin çökmesine karşılık Yunan ve Rum tarafının husumet ile Türkiye'yi aradan çıkartma çabalarının devam ettiğini belirterek, bölgenin ciddi bir şekilde yakından takip edilmesi gerektiğini savunarak şunları söyledi:

"Bu projeden destek çekildi ancak başka projelere karşı da dikkat etmemiz gerekiyor. Başka güzergahlar oluşturulmaya çalışılıyor. Bunları yakından takip etmeliyiz. Önemli olan boru hatlarının geçiş güzergahında olup olmamak değil, kaynağa sahip olmaktır. Bizim mücadelemiz güzergaha sahip olmak değil, kaynağa sahip olmak yönünde olmalıdır. Nakil yolu değil, nakledilecek malzemeye sahip olmayı hedef kılmalıyız. Petrol, doğalgaz ve doğal kaynaklara sahip olma hedefimiz olmalıdır."

Yunanistan, EastMed projesinin çökmesi nedeniyle sıvılaştırılmış gaz uygulamasını hayata geçirmeyi amaçlıyor.

4 ADIMLI ÇÖZÜM STRATEJİSİ

Yaycı, atılacak olası adımlara karşı Türkiye'nin aklıselim ile davranamaya devam etmesinin yanı sıra sahada önlemler alması gerektiğine de değinirken, 4 adımlı bir çözüm stratejisi ile sahadaki varlığını perçinleyebileceğini söyledi:

"Doğu Akdeniz’de KKTC ve Türkiye’nin haklarını gasbeden Yunanistan ve GKRY’nin haksız ve hukuksuz hareketlerine karşılık oyunun gidişatını değiştirerek Doğu Akdeniz’de dengeleri kendi lehimize çevirebilmemiz için geliştirdiğimiz askeri güç kullanmayı ön görmeyen 4 adımlı çözüm stratejisi şu şekildedir;
1. Türkiye ve KKTC öncelikle deniz yetki alanları ortak kullanım anlaşması imzalamalı, 2. Türkiye sismik araştırma ve sondaj gemilerimizi KKTC’ye kiralamalı, 3. KKTC bu gemilere KKTC bayrağı çekmeli, 4. KKTC bayraklı gemiler derhal gidip 5 ve 10 numaralı parsellerde GKRY’nin yanında sondaj yapmaya başlamalıdır."

Yaycı, bu adımların atılması halinde şu kazanımların elde edileceğini belirtti:

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan parçası KKTC’nin de Mavi Vatanı olacaktır. Böylece KKTC normalde sahip olabileceği deniz alanının yaklaşık 10 katı bir alanda hak sahibi olacak ve elde edilecek kaynaklardan mutabakata varılacak miktarda pay alarak KKTC’nin bugün ve gelecekte refahına büyük katkı sağlanacaktır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan parçası KKTC’nin de Mavi Vatanı olacaktır. Böylece KKTC normalde sahip olabileceği deniz alanının yaklaşık 10 katı bir alanda hak sahibi olacak ve elde edilecek kaynaklardan mutabakata varılacak miktarda pay alarak KKTC’nin bugün ve gelecekte refahına büyük katkı sağlanacak ve uluslararası kurum ve devletlerin KKTC'yi muhatap almak durumunda kalacak ve tanınmasına zemin sağlanacaktır. Adada GKRY kadar KKTC’nin de hakları olduğu resmen ifade edilerek oyun bozulacaktır. Bu meşru, hukuki ve diplomatik ön alıcı bir hamle olur. ŞAH ve VEZİR çekmek gibidir.

Türkiye sondaj gemileri,Deniz Kuvvetleri'nin ****luk ettiği Doğu Akdeniz'deki görevini gerçekleştiriyor.

ATA ATUN: BURALAR BİZİMDİR DEMELERİ ARTIK HİKAYE OLMUŞTUR

Yunanistan ve Rum kesiminin Türkiye'ye dayatma uygulamaya çalıştığına dikkat çeken Kıbrıs İlim Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Ata Atun da, bu hamlelerin artık hükmünün ve Kıbrıs İlim Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Ata Atun.ağırlığının kalmadığına, "Buralar bizimdir" tavırlarının fiilen bittiğine değindi:

"Bu konuyu şöyle özetlemek gerekiyor. Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da daha önce dile getirmişti bir kaç gün önce: ABD ve Katar'ın Türkiye ile ortak bir anlaşmaları var. ABD ve Katar Türkiye'nin Mavi Vatan konseptine uygun davranacaklarına dair Türkiye'ye taahhüt verdiler. Bu da demektir ki Rumların veya Yunanlıların Seville haritası içeriğince "Buralar bizimdir" demeleri artık hikaye olmuştur. Türkiye'nin Nautical Geo gemisine Cumartesi günü verdiği karşılık vermesi ve AB'nin de bu konuda yorumda bulunmaması bunu doğrulamaktadır."

"BİRLİKTE ÇALIŞMAYI İSTİYORUZ"

Yunanistan'ın taleplerinin artık ABD ve AB nezdinde bir önemi kalmadığına da işaret eden Atun, özellikle AB'nin son dönemdeki tavırları ile Türkiye'yi sahada tercih ettiklerinin göstergesi olduğunu belirtti. Prof. Dr. Atun, AB'nin "Türkiye ile yaptırım değil, iş birliği istiyoruz" söyleminin de bulunduğunu belirterek şunları söyledi:  

"Bunların hepsi bir bütün olarak düşünüldüğünde Mavi Vatan konseptinin uluslararası olarak da büyük devletlerce de kabul edildiğinin göstergesidir. AB'nin Türkiye'yi haklı olarak gördüğünün kanıtı niteliğindedir bu yaşananlar. AB'nin bugün yaptığı bir açıklaması var: "Biz Türkiye'ye yatırım uygulamayı değil, birlikte çalışmayı istiyoruz" şeklinde ifade ediyorlar. Dolayısıyla Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı uygulanmasını istedikleri yaptırımları reddettiler. Bu yüzden tablo çıktı ortaya. Hem Mavi Vatan kabul görüyor, hem de AB ve ABD bölgede Türkiyesiz varolamayacakları düşüncelerini endirekt olarak açıklıyorlar. "

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında son dönemde yakın faaliyetler yürütülüyor.

YUNAN OYUNU BOZULDU

Yunanistan'ın öncülüğündeki Türkiye karşıtı lobinin, Doğu Akdeniz'deki KKTC özelinde Ankara'yı etkisizleştirme planının sona erdiğine de değinen Atun, ABD'nin açıklamasıyla gerek ekonomik, gerek siyasal gerek diplomatik olarak burada farklı planların olduğuna işaret edildiğini belirtti:

"Türkiye'nin Kıbrıs'ı gözden çıkarması veya kaybetmesi kesinlikle söz konusu değildir. Mavi Vatan'ın Doğu Akdeniz ayağı doğrudan KKTC ile ilgilidir. Eğer Adada bir federasyon kurulur, tek devlet üzerinde olursa Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz'deki bütün haklarını kaybeder. Yıllarca Batı Türkiye'ye karşı bunu uygulamaya çalıştı. Ancak Türkiye bu durumun farkına vardı ve diplomatik tutumunu buna göre şekillendirdi 2018 yılından bu yana. Federal devletinin olamayacağını defaatle söyledi Ankara. 2020 yılındaki seçimlerden bu yana Türkiye eşit egemen iki devletli çözümün arkasında duruyor. EastMed projesi de bunun için hayata geçirilmeye çalışıldı. Ancak bunun olmayacağı açıkça belliydi. Gerek derinlik, derek fiziki ve gerek ekonomik maliyetler şartlar nedeniyle bu projenin oluşamayacağını dile getirmiştik. Geçtiğimiz aylarda bunun son sinyali ABD'nin Atina Büyükelçiliği tarafından duyurulmuştu. Geoffrey Pyatt ABD'li şirketler hayali yatırımların arkasında durmaz diyerek çekileceklerini belirtmişti. ABD geçen hafta bunu resmiyete kavuşturdu. "

Yunanistan ve Rum Yönetimi'nin öncülük ettiği EastMed projesinde İsrail ve Mısır da yer alıyordu.

TÜRKİYE'NİN ROLÜ

ABD'nin tavrında, Türkiye'nin ağırlığının görüldüğünü belirten Prof. Dr. Ata Atun, son dönemde Türkiye'nin yalnızca bölgesel değil, küresel anlamda da üstlendiği rolün de bu noktada ne kadar önemli olduğunu şu sözlerle ifade etti:

Bütün olaylara bakıldığı zaman bölgede Türkiye'nin ağırlığının oldukça fazla olduğu açıkça görebiliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olmadan ne ABD, ne AB Orta Doğu veya bu coğrafya üzerinde herhangi bir varlık gösteremez. Ukrayna konusu bunun son ve en canlı örneğidir. ABD ile Rusya arasında Türkiye'nin arabulucu rolünü üstlenmesi de Türkiye'nin önemini ortaya koyuyor.  

SALİH SANER: ÖLÜ GİBİ DOĞMUŞ BİR PROJEYİ KİM FİNANSE EDER?

KKTC Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Doğal Kaynaklar Komitesi Prof. Salih Saner de, EastMed projesinin ölü doğmuş bir anlaşma olduğuna dikkat çekerken, Avrupa'nın da bu KKTC Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Doğal Kaynaklar Komitesi Başkanı Prof. Salih Saneranlaşmada geri durmasını finansal ve ekonomik koşulların gerçek dışı olmasına bağladı:

"EastMed 2011 yılında bölgede gazın bulunmasıyla ortaya çıkmış bir fikirdi. Rumlar bunun üzerine politik olarak atladılar. Bir yerde Türkiye’ye karşı olmanın verdiği heyecanla bugüne kadar devam ettirdiler ama piyasayı denetleyen şartlar başkadır. Bunlar milli duygularla yapılacak iş değil. Arz-talep var, gerçekler var, bunu finanse edecek kurumlar var. EastMed gibi ölü doğmuş bir projeyi kim finanse eder? EastMed’in kendi maliyeti çok yüksek, gidecek gazın maliyeti yüksek olacak. Avrupa bunu öder mi? Amerika bu işe katılır mı? Muhakkak ki ticari ahlak buna engel. Bu gerçekleşmeyecek bir projedir."

"EN AKILCI YOL TÜRKİYE ÜZERİNDEN OLACAK"

Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının çıkarılıp Avrupa'ya gönderilmesi noktasındaki en akılcı çözümün Türkiye olduğunu belirten Saner, projeye alternatif olarak üretilmeye çalışılan sıvılaştırma, yerinde enerji üretimi gibi projelerin de destek görmeden çökeceğini belirtti:

"Bunun Avrupa’ya bağlanması Türkiye üzerinden olacaktır. Sıvılaştırma projelerini öne attılar. Hatta arkasından gazı kullanıp elektrik elde edelim dediler. O da gerçekleşmedi. Sansasyonel haberler çıkarıp bugüne kadar geldiler. Amerika değil hiçbir ülke bu projeyi destekleyemez. Bu gaz derin denizden çıkıyor. Maliyeti yüksek. En ucuza nasıl mal edeceklerini düşünmeleri gerekiyor. En akılcı yolu Türkiye üzerinden olacaktır. Türkiyesiz bu işi yapma şansları yok."

EastMed projesinin çökmesi ile ilgili değerlendirmede bulunan diğer isimler ise şöyle:

İSMAİL ŞAHİN: HAYAL OLDU!

"Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi (EastMed), başından beri enerjiye dönük ekonomik amaçlarından ziyade siyasi hedefleri olan bir projeydi. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) EastMed’e iki açıdan destek verdiği anlaşılıyor:

Avrupa’yı Rusya’dan uzaklaştırmak ve İsrail’i bölgesel yalnızlıktan kurtarmak. Birincisini yapabilmek için Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını ortadan kaldırmak veya azaltmak icap ediyordu. Ancak bunu kısa vadede çözmek kolay Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Dr. İsmail Şahin.değildi. Doğu Akdeniz gazının Rus gazına alternatif olup olamayacağına ilişkin tartışmalara bakıldığında, baskın çoğunluğun görüşü “böyle bir ihtimal yok” şeklindeydi. Aklı başında hiçbir uzman, Doğu Akdeniz gazının Avrupa’nın enerji arz güvenliğini çözebilecek yeterli bir kaynak olduğu inancında değildi. Bunun yanında birçok uzman, fosil yakıt devrinin kapanmaya yüz tuttuğu böyle bir dönemde EastMed’in makul bir proje olamayacağında ısrarcıydı. Ayrıca projenin maliyeti çok yüksekti. Bir türlü uygun bir yatırımcı veya finansör bulunamadı. Çevreci bir proje olmadığı için kârlı ve uzun vadeli bir yatırım olarak değerlendirilmiyordu. Dahası Türkiye-Libya Anlaşması’ndan (27 Kasım 2019) sonra EastMed projesi büyük bir çıkmaza girdi. İlan edilen güzergâh hayal oldu. Türkiye’nin onayı olmadan bu projenin fiiliyata geçemeyeceği anlaşıldı. Tüm bunlara rağmen Yunanistan ve Rum kesimi, EastMed projesinde ısrarcı olmaya devam etti. Çünkü onların da projeden büyük siyasi beklentileri vardı. Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de ve Ege Denizi’nde Türkiye karşı kazanmak istiyorlardı. EastMed’in Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından desteklenmesi, Yunanlılara bu gücü verebilirdi. Gelinen nokta itibariyle İsrail siyasi hedeflerine ulaştı ama Yunanlılar ve Rumlar ulaşamadı. İsrail bu proje sayesinde Araplarla, Yunanlılarla ve Rumlarla kötü olan ilişkilerini düzeltti. Bölgesel yalnızlığından kurtuldu. Askeri tatbikatlar için daha geniş deniz ve hava sahalarına kavuştu. "

"YUNANİSTAN OYNADIĞI KUMARI BİR KEZ DAHA KAYBETTİ"

"Ortadoğu’da her daim İsrail’in güvenliğini ve ulusal çıkarlarını merkezine koyan ABD için EastMed projesinden umulan faydanın en önemli amacı gerçekleşti ve konu kapandı. Artık ABD’nin gündeminde Çin ve Rusya var. Bu nedenle Washington için NATO’nun yeniden güç kazanması önemli. Güçlü bir NATO’ya ihtiyaç duyulan bir dönemde ABD’nin Yunan siyasi hırslarından dolayı Türkiye’yi göz ardı etmesi pek makul bir tercih olmaz. Bunun ilk işaretini EastMed’ten desteğini çekerek gösterdi. Yunanlılar da oynadığı kumarı bir kez daha kaybetti."

TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL GÜCÜ VE ÖNEMİ

Türkiye, güçlenen askeri, kültürel, ekonomik ve diplomatik kapasitesiyle beş deniz havzasında önemli bir devlet. Tüm bunlar Türkiye’nin jeopolitik açılardan dikkate alınmasına yol açıyor. Yakın gelecekte, genel olarak Türkiye-Batı ilişkilerinin yumuşayacağı yeni bir döneme girilebilir. Yine Türkiye-İsrail ilişkileri iyileşme sürecine geçebilir. Sözün kısası Amerika, Çin ve Rusya kaygısından ötürü bölgedeki tüm dostlarını barıştırmak istiyor.

KKTC'NİN GELECEĞİ

KKTC’nin bu süreçten kazançlı çıkması için hızlı bir şekilde siyasi ve ekonomik istikrara kavuşması gerekiyor. Kısa ömürlü hükümetler dönemi artık geride kalmalı. “İki Devletli Çözüm” önerisinin kabul görmesi için bu oldukça önemli. Çünkü bölgedeki dostlarını barıştırmayı arzulayan ABD, çok yakın bir zamanda yeniden Kıbrıs’ta çözüm için bir inisiyatif alabilir. Amerika’nın bu nokta tavrı şüphesiz “İki Devletli Çözüm” tezinde yana olmayacaktır. O yüzden KKTC’de pazarlık ve müzakere gücü yüksek güçlü bir siyasi iradenin bulunması ziyadesiyle kıymetli.

ALTUĞ KARATAŞ: EASTMED ENERJİ MERKEZLİ POLİTİK PROJE

"EastMed Projesi aslında Doğu Akdeniz’de politik bir projedir. İşin merkezinde enerji olsa bile EastMed politik bir proje olarak doğmuştur. Doğu Akdeniz’deki MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataşülkelerin birbiri arasındaki çekişmeleri ile kendilerine daha iyi bir alan çıkartmak için kendi aralarında yaptığı anlaşmalar vardır. EastMed de onlardan biri. EastMed projesi uygulansa dahi Türkiye - Libya arasındaki anlaşmalardan dolayı fiziksel olarak da Türkiye ve Libya sahasından geçmek zorundadır. İkinci konu, Kıbrıs Adası üzerinden bakarsanız, Kıbrıs Adası’nın Yunanistan’a yaklaşık bin 600 km üzerinde bir mesafesi var. Derin denizden bahsediyoruz. Fiziksel başka zorluklar var. Tektonik bir bölge. Türkiye’ye baktığımız zaman ise Kıbrıs Adası’na uzaklığı 200 – 250 km. Böyle bir fiziksel zorluk var. "

"KAÇINILMAZ OLARAK TÜRKİYE EN MAKUL NOKTA"

Doğu Akdeniz Bölgesi derin denizlerde önemli doğal gaz potansiyeline sahip. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin şu ana kadar tespit ettiği bölgenin ise toplamda Türkiye’nin bulduğu gazın yarısı kadar. Fiziksel olarak Türkiye’nin müthiş bir avantajı var. Bu gazın çıkartılıp, taşınıp, sonra da dünyadaki fiyatlarla rekabet etmesi gerekiyorsa makul bir maliyet içinde olması lazım. Amerika hem fiziksel maliyete baktı hem de politik de bir durum var. Çünkü AB’nin Kıbrıs’ı tek taraflı bir anlaşma ile bir devlet olarak kabul etmesi büyük bir sorunu ve belayı içine almış oldu. Bu işin içinden nasıl çıkılabilir diye düşünülürken Türkiye adına müthiş bir alan açacak. Amerika’nın politik olduğunu söylemesine rağmen ticari açıdan da desteğini çekmesi, Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müthiş bir fırsat çıkaracak. Fiziksel olarak da en makul noktanın kaçınılmaz olarak Türkiye olduğu ortaya çıktı.

 

EATMED'İN ÇÖKÜŞÜNÜN KKTC'YE FAYDASI

Kıbrıs adası üzerindeki uluslararası hukuka göre anlaşmada Türkiye ve Yunanistan haricinde İngiltere’nin de bir imza hakkı var. İngiltere burada bir taraf. Eski İngiltere Dış İşleri Bakanı Jack Straw Kıbrıs temsilciliği yapmış, ‘Amerika ve İngiltere bir an önce Kıbrıs konusu ile ilgili görüşmeli ve ortak bir çözüme götürülmeli’ şeklinde 2021 Mart ayında bir açıklama yapıyor. Amerika Eastmed’den ticari anlamda desteğini çekiyor. Kıbrıs sorununu enerjinin çözeceğini düşünüyorum. Belki önümüzdeki dönemde bazı açılımlar gelebilir.  

KAYNAK : HABER7 | ÖZEL
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler