Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Dr. M. İhsan Hacıismailoğlu, sahabe mezarlarının bu topraklarda Türk-İslam hakimiyetini sembolize eden yapılardan birisi olduğunu söyledi.
İmam Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakültesi Kurma ve Koruma Vakfı (İMVAK) Başkanlığı tarafından "Çorum Sahabeleri" konulu konferans düzenlendi. Dr. Hacıismailoğlu, Çorum’daki sahabe mezarları, Türkiye’deki sahabeler, Türklerdeki defin kültürüne ilişkin bilgiler verdi.
Çorum’un, evliya, ulema ve meşayih beldesi olduğunu dile getiren Hacıismailoğlu, bu beldenin Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin Hazretlerine ev sahipliği yaptığını hatırlattı. Ebussuud Efendi, Mustafa Sun’ullah Efendi, Kara Halil Efendi’nin bu topraklardan çıkıp Osmanlı’da şeyhülislamlık görevinde bulunduklarını dile getiren Hacıismailoğlu, Fahr’ul-Muhaddisin diye isimlendirilen Yusuf Bahri Efendi’nin kabrinin Çorum’da olduğunu ifade etti.
Çorum’da sahabeye nispet edilen 5 kabir olduğunu kaydeden Hacıismailoğlu, bunların Süheyb-i Rumi, Kereb-i Gazi olarak zikredilen Amr İbn Ma’d-i Kerib, Ubeyd-i Gazi, Sa’d b. Ebi Vakkas ve Yayan Dede diye zikredilen zatlar olduğunu belirterek, hayatlarına ilişkin geniş bilgiler verdi.
Sahabeler hakkında tabakat kitaplarında bilgi olduğunu anlatan Hacı İsmailoğlu, “Bu kitapların hepsinin bize verdiği bilgileri alt alta koyup saydığımız zaman isimlerin tespiti noktasında sadece 10 bin sahabenin ismini bilebiliyoruz. Bu 10 bin sahabeden de yalnızca bin kadarının hayat hikayesini detayları ile öğrenebiliyoruz. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in Veda Haccı’nda Mina’da, Müzdelife’de O’nu dinleyen sahabe sayısı 114 bin veya 124 bin olarak geçmektedir. Ancak 124 bin kişiden bizim isimlerini bilebildiğimiz sadece 10 bindir. Sahabe, hicretin 17. yılından sonra cihat, ticaret gibi farklı nedenlerle dünyanın dört bir tarafına dağılmaya başladı. İşte o dağılmadan en fazla nasiplenen coğrafya Anadolu coğrafyası oldu. Dolayısıyla falanca kitabın verdiği bilgiye istinaden şurada bulunan mezardaki sahabe kesinlikle bu kişidir diyemediğimiz gibi Anadolu’nun dört bir tarafında bulunduğu iddia edilen sahabe kabirleri için de burası kesinlikle sahabi mezarı değildir diyemeyiz. Yaklaşık 124 bin sahabeden bin kişi civarı hakkında ayrıntılı bilgiye sahibiz. Diğerlerinin nerede, ne zaman vefat ettikleri hakkında kesin bilgiye sahip değiliz. Yani akademik anlamda ülke genelindeki çoğu sahabe mezarları hakkında olumlu veya olumsuz kesin bir görüş bildirme imkanımız çok fazla yoktur” ifadelerini kullandı.
Anadolu halkının, kendi beldelerinde bir sahabe kabri veya makamı olduğu inancının o bölgenin manevi ikliminin şekillenmesinde büyük etkiye sahip olduğunu anlatan Hacı İsmailoğlu, “Çorum, Konstantiniyye’ye şimdiki adı İstanbul’a giden Arapların fetih yolu üzerindedir. Arap ordularının İstanbul fethine giderken veya gelirken Çorum topraklarından geçtiğini hepimiz biliyoruz. Ordu geçerken çeşitli nedenlerle vefat edenlerden buraya defnedilenler olabilir. Hatta mezar yerini bilmediklerimiz de belki vardır. Ama Çorum’da mevcutta halk arasında sahabi olarak mezarları olanlar İslam tarihinde meşhur isimlerdir, haklarında, ölüm ve definleri hakkında bilgiye ulaşmak mümkündür. Görünen odur ki Çorum Hıdırlık’taki sahabe mezarları makam veya başka sahabilere ait kabirlerdir. Anadolu halkının, kendi beldelerinde bir sahabe kabri veya makamı olduğu inancı, o bölgenin manevi ikliminin şekillenmesinde büyük etkiye sahiptir. Hıdırlık Camisi’nde bulunan bu sahabe türbeleri de Çorum’da saygı gösterilen, özellikle kandil gecelerinde, gelin alma ve sünnet törenlerinde en çok ziyaret edilen yerlerdir. Hıdrellez şenlikleri bu mekânın etrafında gerçekleştirilir. Bu bölgeye verilen önem, sahabe kabirlerinin bulunmasının yanı sıra, Türklerin İslam öncesi geçmişlerinden itibaren defin kültürüne önem vermelerinden ileri gelmektedir. Buralar mezar da olsa makam da olsa o kişilerin ruhuna ithafen dualar okunmakta bazı ritüeller bu bölgede icra edilmektedir. Bu mezarlarda yatanların sahabe olduğuna dair halk nezdinde genel bir kabule dayalı inanç oluşmuştur. Bu oluşumun arka planında da Orta Asya Türk kültürünün bölgeye yerleşen Türk boyları ile birlikte geldiği kanaati yatmaktadır. Türklerdeki Hz. Peygamber sevgisine dayalı bu inanç temelinde O’nun adının geçtiği, O’nunla ilişkilendirilen her konu büyük bir saygınlığa sahiptir. Sahabeye hürmet ve komşuluk O’na hürmet ve komşuluk etmek gibi algılanmıştır. Çorum halkının Hıdırlık’taki sahabe mezar veya makamlarına ilgi ve saygıları da bu çerçevede değerlendirilmelidir” şeklinde açıklamalarda bulundu. “Türk kimlik ve gelenekleri mezar taşları ve üzerindeki yapısal özellikleri itibarıyla gelecek nesillere taşınıyor”
“Türk kimlik ve geleneklerinin mezar taşları ve üzerindeki yapısal özellikleri itibariyle gelecek nesillere taşındığını biliyoruz” diyen Hacı İsmailoğlu, şöyle devam etti:
“İslam anlayışı ve defin gelenekleri çerçevesinde değerlendirildiğinde Türklerde mezarlara daha farklı bir anlam yüklendiğini, sembolik ifadeler kullanıldığını, sanat ve estetik açısından farklı özellikler taşıdığını görüyoruz. Burada ölüler kültü, atalar kültü devreye girerek balballı mezar taşları, kurganlar, kümbetler, türbeler gibi farklı mezarların oluşturulduğunu, Türk kimlik ve geleneklerinin mezar taşları ve üzerindeki yapısal özellikleri itibariyle gelecek nesillere taşındığını biliyoruz. Buradan hareketle Türklerde mezarlar hakkında gelenek halinde bir kültür oluşturulduğunu, örneklerini kümbetlerde ve İstanbul Eyüp Sultan mezarlığı başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde değişik uygulamalarla yaşatıldığını Türk İslam sanat tarihi kaynaklarında okuyoruz. Mezar kültürünün oluşumu, kullanılan malzemelerdeki sembolik anlatılar, süslemeler gibi yönlerimizle de diğer İslam ülkelerindeki mezar anlayışlarından farklı bir duruş ve görünüş ortaya koyduğumuzu anlıyoruz. Türklerde sahabe mezarlarına farklı bir özen ve saygı gösterilmesini çok değişik etkenlerle ifade etmek mümkündür. Bunlardan bir tanesi de Hz. Peygamber’in; ’Ashabımdan herhangi birisi bir yerde ölürse, mutlaka o, belde insanları için kıyamet günü bir nur ve kılavuz olarak gönderilir’ şeklinde rivayet edilen hadisine mazhar olabilmektir. Buradan hareketle Anadolu’nun her tarafında çok sayıda sahabe adına düzenlenmiş mezarlar ve makamlar vardır. Bir milletin sahip olduğu topraklarda varlığını en güzel şekilde belgeleyen mezarları ve sanat yapılarıdır. Sahabe mezarları da bu topraklarda Türk-İslam hakimiyetini sembolize eden yapılardan birisidir. Türkler, İslamiyet’i kabullerinin ardından her alanda İslam’a hizmet etme yarışı içinde olmuş ve bu gayreti her alanda göstermeye çalışmışlardır. Bu yarış, Hz. Peygamber’i sevme ve O’nun mirasına en iyi şekilde sahip çıkabilme adına sergilenmiş, bu gayret ve özellikleriyle de Türk deyince İslam, İslam deyince Türk anlaşılır olmuştur. O nedenle Türk toplumu, Hz. Peygamber’in birer mirası olarak gördükleri ashaba sahip çıkma, onları sevme, onlara hürmet gösterme hususunda bir yarış içinde olmuş, kutlu Nebi’nin sevdiklerini sevmeliyiz, onları komşu eylemeliyiz diye düşünmüşlerdir. Hz. Peygamber’e ve O’nun dostlarına, yarenlerine, arkadaşlarına duyulan sevginin tezahürü bu mezarlar olmuştur Anadolu insanı, kendi beldelerinde birer sahabe kabri, o olmasa bile teberrüken onlara ait makamlar olmasını arzu etmişlerdir. Çorum sahabelerini de bu çerçevede değerlendirmekte yarar vardır.”