Tüm dünyada yaşanan dönüşümle birlikte, otomotiv sektöründe daha çevreci ve ekonomik seçenekler ortaya çıkıyor. Yaşar Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Orkun Karabaşoğlu, yakın gelecekte ulaşımın tamamen elektrikli moda geçme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Dünya genelinde yaşanan ekonomik olumsuzluklar ve çevre sorunlarıyla birlikte, otomotiv sektöründe daha çevreci ve ekonomik seçeneklere talep arttı.
2021 yılında dünyada elektrikli ve şarj edilebilir hibrit araç satışları, çip krizi ve pandemiye rağmen yüzde 108 artışla yaklaşık 3 milyon 200 bin adetten 6 milyon 750 bin adede ulaştı. Türkiye’de ise TÜİK verilerine göre 2021 yılı içerisinde 56 bin 783 adet elektrikli ve hibrit otomobil satıldı.
Yaşar Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Orkun Karabaşoğlu, "Bugünün elektrik enerjisi üretim kaynaklarının dağılımı, batarya teknolojisi ve maliyetleri göz önüne alındığında hibrit araçlar, büyük bataryalı elektrikli araçlara göre yaşam döngüsel maliyetleri ve sera gazı salınımlarını azaltmada daha avantajlı olabilirler. Yakın gelecekte pil teknolojisinin ucuzlaması ve yenilebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması ile birlikte ulaşımın tamamen elektrikli araçlar ile sağlanması çok muhtemel" dedi. 2030’dan sonra benzinli ve dizel araçların satışı yasaklanacak
Karabaşoğlu, ayrıca elektrikli araçların avantajlarından bahsederek şunları söyledi:
"Elektrikli araçlar potansiyel olarak yenilenebilir ve yerel enerji kaynaklarından üretilen ucuz elektrik ile çalışırlar. Ulusal petrol tüketimini, küresel ısınmaya sebebiyet veren sera gazı salınımlarını ve dış ülkelere olan petrol bağımlılığını azaltabilirler. Geleneksel benzinli araçlarda binlerce mekanik parça vardır, elektrikli araçlarda çok daha az sayıda mekanik parça olduğundan bakım maliyetleri daha azdır ve sessiz çalışırlar. Ülkelerin enerji politikaları nedeniyle elektrikli araç satın alımlarında bazı destek unsurları olabilecek ve bazı ülkelerde 2030’dan, Türkiye’de de 2040’dan sonra benzinli ve dizel araçların satışı yasaklanacak."
Çevresel faktörler açısından bakıldığında elektrik kaynağının önemli olduğunu belirten Karabaşoğlu, "Elektrikli araçlar kullanılan elektriğin kaynağı kadar çevrecidir. Doğalgazdan ve kömürden üretilen elektriği kullanan bir elektrikli araç neredeyse benzinli araç kadar çevreyi kirletebilir. Menzili yüksek araçlar büyük bataryaya ihtiyaç duyarlar ancak batarya ağır ve pahalıdır. Artan ağırlık aracın verimliliğini olumsuz etkileyebilir. En büyük dezavantajlardan biri ise, kullanıma bağlı pil ömrü 10 ila 20 yıl ya da 150-200 bin km olmasıdır. Sonrasında pili değiştirmek gerekebilir. Araç maliyetinin önemli bir bölümü pil maliyetidir. Son 18 ayda lityum fiyatları 9 katına çıktı ve elektrik fiyatları da artış seyrinde" diye konuştu.
Elektrikli şarj istasyonlarının Türkiye’de giderek artmaya başladığını söyleyen Karabaşoğlu, "Şu an 3 bin 500 civarı istasyon var. Yerli otomobil TOGG’un 2023 yılında piyasaya sürüleceği açıklandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın duyurduğu 300 milyon TL’lik bir destek programı çerçevesinde toplam şarj istasyonu yatırımlarının yüzde 75’ine kadar destek verileceğine ve 250 bin TL de hibe verileceğine dair bir çağrı yapıldı. Gelecekte de altyapıyı geliştirmeye yönelik çağrılar tekrar gündeme gelebilir. Artan benzin fiyatları elektrikli araçlara olan talebi hızlandıracağından, trafikteki elektrik araç sayısı büyük bir ivmeyle artacaktır. Ulaşımda elektrikli araçların kullanımında öncelik toplu taşıma araçlarına verilebilir. Böylece potansiyel olarak temiz, sessiz ve çevreye zararlı gazlarla kirlenmemiş yollara, sokaklara sahip olabiliriz" şeklinde konuştu.