Erzincan'ın Mollaköy Beldesinde bulunan ve Şanlıurfa'daki Balıklı Gölü andıran gölün kaynak suyundan şifa bulmak için içiyorlar.
Mollaköy Beldesinde halkın şifalı olarak nitelendirdiği göze suyunun şifa dağıttığına inanılıyor. Ülkenin birçok şehrinden özellikle doğum yaptıktan sonra sütü az olan kadınların sütlerinin artması için akın ettiği şifalı suyun aktığı havuzda bulunan balıklar kutsal sayıldığı için insanlar tarafından tutulmuyor.
Bilgin bir molladan kalan bir efsane olduğunu ifade eden belde sakinleri, suyun şifa dağıttığını belirtti.
Şifalı sayılan suyla ilgili yaptırılan kitabede şu yazıya yer verildi:
“Molla Köyü, efsaneler konu olmuş sevimli ve bilgin bir molladan (Ehmedi Pekeriç) alır. Molla Köyünde halen camii ve caminin yanında akan buz gibi berrak ve içinde balıkların yaşadığı bu su için şu efsane anlatılmaktadır.
Eskiden, bugünkü caminin yerinde bir kilise varmış. Bir İslam beldesinde kilise değil, camii bulunması gerektiğini düşünen Ehmedi Pekeriç adlı molla, bu kiliseyi yıkmak, yerine bir camii yaptırmak istemiş. Bunu haber alan kilise mensupları bölgenin valisine başvurarak şikayetlerini arz etmişler. Bölgenin valisi, mollayı huzuruna getirmek için adam göndermiş. Giden adam mollayı tarlada bir çift geyikle çift sürerken bulmuş. Mollanın elindeki massa da bir yılanmış. Adam hayrette kalarak, mollaya yaklaşmadan uzaktan valinin emrini bildirmiş. Molla işini bitirdikten sonra şehre, valinin yanına gitmek için hareket etmiş. Molladan önce şehre varan valinin adamı, valiye gördüklerini bir güzel anlatmış. Ondan sonra da sevimli molla huzura çıkmış. Molla valinin huzuruna çıkar çıkmaz şiddetli bir deprem olmuş. Vali, depremin molladan dolayı olabileceğini, adamının anlattıklarını da göz önünde bulundurarak tahmin etmiş ve mollaya camii yaptırmak için gerekli izini vermiş. Molla, camiyi yapmaya başlamış. Camii bitince, yanında berrak, buz gibi bir su kaynayarak akmış. Suyun içinde iki tane balık varmış. Molla, yazın işini bitirince geyiklerden birini Allah için kurban keser, diğerini de dağa salarmış. Kışı dağda geçiren geyik, her gündönümünde (22 Haziran) çift olarak geri gelirmiş. Bu durum yıllarca böyle devam etmiş. Molla yaşlanmış, köylülere aynı durumu devam ettirmelerini tavsiye etmiş. Gelin görün ki, köylüler mollanın tavsiyelerini unutur olmuşlar. Yine bir gündönümünde su içmeye gelen geyiklerden ikisini de kesmişler. O andan itibaren buz gibi ve berrak su kurumuş. Suyun kurumasıyla kalan çukurlukta tavuklar eşinir olmuşlar. Bu tavukları da her akşam telli duvaklı bir gelin gelir alır götürürmüş. Yine bir günün akşamında, gelin tavukları almaya gelince birdenbire su fışkırmaya başlamış. Telli duvaklı gelinde bu suda boğularak kaybolmuş. Bu olaydan sonra, her gündönümünde ölen telli duvaklı geline ve geyiklere Allah rızası için kurbanlar kesilmiş. Bu efsaneye konu olan camii ile sütü olmayan kadınlar, aslında oradan geçen herkesin kana kana içtikleri su hala yerindedir. Suyun içinde de kutsal sayılan yüze yakın balık vardır. Süt çeşmesi olarak ta bilinmektedir. Molla keramet sahibi evliyalardandır. Müslümanlar buna inanır ve onun olağan üstü gücünden, kerametinden yardım umarlar. Camii su ve sudaki balıklar kutsaldır. Balıklara kimse dokunmaz. Balıkların bulunduğu su bir göze suyudur. Halk şifa niyetine buradan su içer.”