"Bozkırın tezenesi" namıyla gönüllerde taht kuran Neşet Ertaş’ın ailesi, yazar Prof. Dr. Erol Parlak’ın "Garip Bülbül Neşet Ertaş" kitabının babalarının isteği dışında yazıldığını vurgulayarak, kitapla aynı ismi taşıyan filmin çekimlerinin durdurulması yönünde mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme tarafından 25 Eylül 2012'de vefat eden Türk halk ozanı Neşet Ertaş’ın hayatını konu aldığı öne sürülen "Bir Garip Bülbül Neşet Ertaş" filminin yayınlanamayacağına karar verilmişti.
Geçtiğimiz hafta söz konusu film ile ilgili, Ertaş ailesinin ailesinin açtığı davada verilen filmin yayınlanamayacağına ilişkin karara yapım şirketinin itirazının mahkemece reddedildiği bildirildi.
Konuya ilişkin filmin yapım şirketi Dijital Sanatlar'dan yapılan açıklamaya göre, 23 Aralık'ta vizyona girmesi planlanan film, İstanbul 3. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin verdiği karara göre yayınlanamayacak.
"GARİBİN ÇİLESİ VEFATIYLA DA BİTMEDİ"
Türk kültürünün eşsiz isimlerinden olan Neşet Ertaş'ın çocukları ve ilgili yapımcının arasındaki ihtilafı köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, "Garibin çilesi vefatıyla da bitmedi" başlıklı yazısıyla hileyi deşifre eden bir yazı kaleme aldı.
Şeker'in yazısı şöyle:
"Neşet Ertaş, kolay bir hayat yaşamadı. Çocukluğundan itibaren büyük sıkıntılarla, zorluklarla mücadele etti. Her şeye rağmen yılmadı, sazına ve sözüne sarıldı. Sazıyla sözü hep zirvedeydi.
Aşkını, sitemini, engin gönlünden geçenleri çalıp çığırdı. Ümit de, keder de, sevinç de bizim için. Hepsi bir güne sığdığı gibi, bir ömre de yayılır.
Onun türkülerinde neşe vardı, dert vardı, aşk vardı.
O yüzden 'Neşe, dert, aşk yazılır, Neşet Ertaş okunur' derler.
Mahlâsı 'Garip' idi. Kendini şu dünyada garip olarak görürdü. Çileli hayatının özetiydi o mahlâs.
Ciddi sağlık problemleri yüzünden tedavi olmak için gittiği Almanya’da uzun yıllar kaldı ve dönmeye de pek niyeti yoktu. Çok sömürülmüştü. Çok hakkı yenmişti. Sitemi vardı da dile getirmezdi.
Orada kendine bir hayat kurmuş, yaşayıp gidiyor, yine çalıp söylüyordu.
SEKTÖRDE TELİF ALINMADAN ESERLERİNİ SESLENDİRMEYEN NEREDEYSE KALMAMIŞTI
Radyolarda türküleri yayınlanmaktaydı. Onun eserlerini neredeyse söylemeyen kalmamıştı. Telif melif hak getire.
Bazen 'Kırşehirli mahallî sanatçı' diye anons edilirdi. Ünü dört bir yana yayıldığı hâlde göz ardı edilir, sadece bir şehre hapsedilmek istenirdi sanki.
Kimi zaman da 'Merhum Neşet Ertaş’tan alınan bir türkü' diye anonslar yapılırdı.
Bilmeyenler sorardı: 'Yahu, ne zaman vefat etti Neşet Usta?'
TRT için bir Neşet Ertaş belgeseli çekmek isteyen Bayram Bilge Tokel, uzun süre ikna edememiş, Almanya’da günlerce dil dökmek zorunda kalmıştı.
'Ben kimim ki?' diye diretmekteydi büyük usta.
Sergilediği tavır, göstermelik bir tevazu değildi. Öyle düşünüyordu.
Bayram Bilge, zorla razı etti ve belgesel çekildi. Aynı zamanda hakkında bir kitap yazdı ve ülkeye dönmesi için ikna etti. Bir bakıma yeniden doğuştu büyük usta için.
'Bir babam, bir Bayram gardaşım' sözünü bizzat Neşet Usta’dan birkaç defa duymuşumdur.
Hayatının filme aktarılmasına karşı çıkmıştı. Vefatından sonra film çekmek isteyenler olduysa da ailesi babalarının tavrına uygun hareket ederek rıza göstermediler.
Filmi çekmek isteyenler, itirazlara itibar etmedi ve kendi kafalarına göre yürüdüler. Sonrasında iş mahkemeye kaldı. Yargı, kararını ailenin arzusu doğrultusunda verdi.
"BU KİTABI YAYINLAMAK İÇİN ÖLMEMİ Mİ BEKLİYOR"
Önemli bir noktaya daha dikkat çekelim: 15 yıldır bir türlü tamamlanmadığı için Neşet Ertaş’ın yakınındaki herkese 'Bu adam kitabı yayınlamak için benim ölmemi bekliyor' dediği kitap Neşet Ertaş’ın vefatından sonra yayınlanmıştır.
AĞIR İLAÇ KULLANDIĞI GÜN NOTER EŞLİĞİNDE KUMPAS KURDU
Neşet Ertaş ailesi adına yaptığı açıklamada o kişiden ve yapımcıdan bahseden, Avukat Uğur Çapkın’a kulak verelim:
Vefatından yirmi gün kadar önce, kanser tedavisinin dördüncü aşamasında olduğu ve ağır ilaçlar aldığı bir günde, yanında noterle Neşet Ertaş’ın evine gelen Erol Parlak, ‘Kitabın basılabilmesi için formaliteden ibaret basit bir muvafakat vermen gerekiyor’ diyerek tüm eserlerinin 25 yıllık her türlü kullanım hakkını kendisine veren sayfalar dolusu bir muvafakatname imzalatmıştır.
Mahkemelerce verilen son kararlar, bu muvafakatnameyi de hukuken geçersiz hâle getirmiştir.
Aileden hiç kimse film ile ilgili kendisiyle görüşmediği ve maddi/manevi herhangi bir talepte bulunmadıkları halde ‘Gelip benimle pazarlık yaptılar’ diyerek ağır itham ve iftiralarda bulunmuştur.
Senaryoda anlatılan Neşet Ertaş’ın gerçek Neşet Ertaş’la çok az ilgisi vardır. Filmde anlatılan olaylar, kişiler, durumlar, anekdotlar, hatıralar vb. çok büyük oranda kurgu, hayal ve çarpıtmadan ibarettir.
Neşet Ertaş’ın hayatının son 15 yılında en yakınında olan, hakkında kitap yazan, ilk belgeseli çeken ve kendisiyle ilk ve son TV programı yapan sanatçı ve yazar Bayram Bilge Tokel’in senaryoda adı bile geçmemektedir.
Neşet Ertaş’ın, ‘Beni Almanya’dan tekrar ülkeme çekip getiren önce Allah, sonra Bayram Bilge Tokel oldu’ dediği bu kişi, tüm ısrarlara rağmen 'Neşet Ertaş Kitabı' adındaki eserinin telif hakkını filmcilere satmayı reddederek Ertaş ailesinin yanında yer almıştır.
Sonuç olarak başlangıcı ve devamı hukuksuzca cereyan eden 'Garip Bülbül Neşet Ertaş' adlı film iki farklı mahkemenin vermiş olduğu kararla durdurulmuştur.”
Neşet Ertaş üzerinden nam salıp kâr etmek isteyenlere mahkeme kararı iyi bir cevaptır.
Açıkça görüldüğü üzere 'Garibin çilesi ölünce biter' sözü, bu hikâyede yetersiz kaldı."