Hint kültürünün önemli parçalarından olan ve son yıllarda sıklıkla Türkiye’de yapılmaya başlanılan Yoga, yapan kişilerin boyun kısmında erken yaşlılığa yola açtığı ortaya çıktı.
Boyunun kişinin biyolojik yaşını gösteren bir olgu olduğuna dikkat çeken Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Emre Üregen, yoğunlukla yapılan yoganın boyunda erken yaşlılığa yol açtığını söyledi.
Bedende göz kapağından sonra, en ince ciltli vücut bölümü boyun bölgesi olduğunu belirten Op. Dr. Üreger, “Kişinin dış görünüşünde imajını belirleyen ve farkında olmadan gözümüzdeki evrensel beden algı endeksini tespit eden öğelerden biridir. Boynu ince, uzun ve sorunsuz olan kişiler daha dikkat çekici ve alımlı görünür. Buna rağmen boyun, yüz İle kıyaslandığında bakım anlamında ihmal edilen bir vücut bölümüdür. Boyun gibi el sırtı derisi de vücuttaki diğer kısımlara kıyasla çabuk deforme olan ve yine biyolojik yaşı ele veren bir bölgedir. Elimize, boyundan daha çok özen göstersek ve nemlendirici dermokozmetik ürünlerle desteklesek de, bu yapısal yatkınlıkları nedeniyle bir miktar daha fazla ilgi ve bakıma ihtiyaç duydukları yadsınamaz bir gerçektir” dedi.
Boyun, zaman içerisinde yer çekiminin etkisi, güneşe maruz kalma, sigara tüketimi ve hızlı kilo alıp verme gibi çevresel faktörler sebebiyle deformasyona uğradığını kaydeden Op. Dr. Üreger, yoga yapanların daha erken boyun yaşlılığı görüldüğünü ifade etti.
Op. Dr. Üreger, “Yoğun bir biçimde Yoga yapan kişilerde, kobra, yay, balık ve benzeri birçok asana hareketi, erken yaşlarda boyun kaslarında gevşeme ve ayrışmaya neden olarak deforme ve yaşlı boyuna yol açabilmektedir. Kıdemli yoga eğitmenlerinin çoğunda yaşlı boyun, platisma gevşekliği ve sarkması dikkatinizi çekebilir” ifadelerini kullandı.
“Yaşlı bir boyun nasıl anlaşılır”
Yaşlı olan boyunların belirtileri hakkında da bilgiler veren Op. Dr. Üreger, şunları kaydetti:
“Yaşlı ve deforme boyun kendini en çok Boyun derisinde incelme, yer yer lekelenme, ciltte gevşeklik ve sarkma ile belli eder. Boyun Derisinin gerginliğini ve tonusunu kaybetmeye başlaması ve Boyunda yüzeyel damarlanmanın artışı da boyun yaşlanmasını tariflerken kriterler arasındadır. Günümüzde dolgu uygulamaları sayesinde kolaylıkla belirginleştirilen ve çok daha popüler hale gelen Jawline dediğimiz hattın, genetik veya aşırı yağlanmaya bağlı olarak giderek kaybolması, boyun deformasyonunun bir parçası olarak görülebilir. Çenenin pozisyonu, jawline ile beraber boyun görüntüsünü etkiler. Çenenin yapısal olarak geride olması boyun görüntüsünü bozarken, hyalüronik asit desteği ile çenenin birkaç milimetre uzatılması ve beraberinde çene boyun hattının belirginleştirilmesi daha dinç ve genç bir boyun görüntüsünü sağlar. Boyunda enine çizgilenmeler ve platisma adı verilen, çene altından omuza kadar yayılan dikey bantlar halinde, ince boyun kaslarının görünür halde olması da boyun yaşlanmasının belirteçlerindendir. Çene Altı Tükrük bezinin aşırı büyüklüğü de görsel olarak çene boyun bütünlüğünü bozan bir başka faktör olarak gözükür.”
“Boyun Kırışıklığı ve Sarkmasına Önlem olarak neler yapılabilir”
Alınacak önemleler ve dikkat edilecek kurallarla sarkma ve kırışıklıklara önem alına bileceğini kaydeden Op. Dr. Üreger, “Düzenli beslenme, sigarasız hayat, doğru dermokozmetik ürünlerle cildi nemli tutmak, güneş ışınlarından tüm cildi olduğu gibi boynu da korumak, gece alçak yastıkla ve sırt üstü pozisyonda uyumak, gün içinde otururken, yürürken en sıklıkla da telefona bakıp kitap okurken başımızı öne eğerek değil, yere paralel tutmak, gibi önlemler boyun kırışıklık ve yaşlanmasının önüne geçmek için alınabilecek önlemlerdendir” dedi.
“Boyun Deformasyonu Tedavi Edilebilir mi”
Boynun yeniden yapılanmasını ve elastikiyetini destekleyen birkaç medikal ve cerrahi tedavi seçeneği bulunmakta olduğunun altını çizen Op. Dr. Üreger, “İçeriğinde hyalüronik asit, vitamin ve proteinler barındıran Mezoterapi, Cildin kırışıklıklarının azaltılıp cilde nem kazandırmayı hedeflerken, yüz ve boyunda bir miktar lifting etkisi de yapar. Hyalüronik Asit içerek hazır dolgu materyallerinin boyun dokusuna uygun olanları da benzer bir amaçla uygun hasta grubuna önerilebilir. Botox’un ise boyun kırışıklıklarında etkisi çok sınırlıdır. Ayrıca deriye kaybettiği elastikiyeti geri kazandıran Fraksiyonel Lazer uygulamaları da hem uygulamanın pratik oluşu hem de cerrahiye gereksinimi azaltması açısından faydalıdır. Fraksiyonel lazer ile boyun cildi altındaki hücrelerin yenilenmesini sağlanarak, daha gergin ve kırışıklığı azalmış bir cilde kavuşmak mümkündür. Ayrıca Kişinin kendi kanından hazırlanan PRP ve Kök hücre uygulamaları, Odaklı Ultrason ile Ameliyatsız yüz germe, İple asma gibi işlemler de Boynun kırışıklıklarını azaltıp yeniden yapılanmasını sağlayan işlemlerdir” şeklinde konuştu.