Savaş kabinesi üyesi Gadi Eisenkot, Netanyahu'nun 7 Ekim'de ülkesini koruyamadığı için "kesin ve açık bir sorumluluğu" olduğunu söyledi ve İsrail'in mevcut liderliğine "güven olmadığını" belirterek yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu.
Hamas, İsrail'in güneyine düzenlediği saldırıda yaklaşık 1300 kişiyi öldürmüş ve 240 kişiyi rehin almıştı.
Başbakan Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın neredeyse hiç konuşmadıklarına dair haberlerle birlikte kabine içindeki gerilim, İsrail ve Batılı müttefikleri arasındaki uçurumun genişlediği bir döneme denk geldi.
Netanyahu'nun Filistin devletine ilişkin yorumlarının ardından Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Kirby, ABD ve İsrail'in "olayları açıkça farklı gördüğünü" söyledi.
Bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de İsrail'in güvenlik sorunlarının bir Filistin devleti olmadan çözülemeyeceğini söyledi.
Beyaz Saray, Başkan Joe Biden'ın Cuma günü yaptığı telefon görüşmesinde Netanyahu ile iki devletli çözüm konusunu ele aldığını açıkladı.
Daha sonra Washington'da gazetecilere konuşan Biden, bir gazetecinin Netanyahu'nun görevde olduğu bir dönemde iki devletli bir çözümün imkansız olup olmadığı sorusuna "Hayır, öyle değil" diye yanıt verdi.
Biden "İki devletli çözümün çeşitli türleri var. BM üyesi olup da... kendi orduları olmayan bir dizi ülke var" dedi.
Ancak Netanyahu kariyeri boyunca Filistin devletine karşı çıktı ve daha geçen ay bunu engellemiş olmaktan gurur duyduğunu söyleyerek övündü.
Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığına göre Gazze'de ölenlerin sayısı 25.000'e yaklaştı.
Biden yönetiminin Netanyahu'nun iki devletli çözüme yaklaşımına dair yeni yalanlamasının zamanlaması, artan uluslararası izolasyon hissini artırabilir.
ABD bu çatışma sırasında İsrail'in askeri stratejisini etkilemeye çalıştı: Gazze'de kapsamlı hava saldırıları yerine daha hassas güdümlü saldırılar düzenlenmesi; kara harekatının ertelenmesi ya da sona erdirlmesi; ve İsrail'in gelecekteki bir Filistin devletine komşu olacağı ve Filistin Yönetimi'nin de bir rol üstleneceği iki devletli bir çözüm için görüşmeler yapılması çağrısında bulundu.
Ancak bu çağrılar ABD'li yetkililerle yapılan gergin toplantılarda Netanyahu tarafından sık sık reddedildi ve bazı Amerikan çevrelerinde Başkan Biden'ın İsrail'e verdiği koşulsuz destekten duyulan hayal kırıklığını derinleştirdi.
Savaşta ölümlerin arttığı bir ortamda İsrail'in müttefikleri, kalıcı barışı sağlamanın tek yolu olarak iki devletli plana yeniden hayat verilebileceğini umuyor.
Ancak Netanyahu'nun yorumları bunun tam tersini istediğini gösteriyor. Bu pozisyonun ABD'de bu yıl yapılacak başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçilerin adayı olması beklenen Donald Trump'ın seçilmesi halinde gelecekteki yönetimiyle daha uyumlu olacağını umuyor ve ona İsrail yanlısı destekçilerini toparlamak için malzeme sağlıyor.
İsrail'de giderek daha az sevilen bir başbakan, hükümetini destekleyen aşırı sağa geri dönüyor.
Yakın zamanda yapılan bir ankete göre İsraillilerin sadece yüzde 15'i savaştan sonra da onun görevde kalmasını istiyor.
İsraillilerin çoğu Hamas'a karşı askeri harekâtı desteklemeye devam ederken, çoğunluk artık Hamas'ı yok etmek gibi imkânsız bir hedef yerine kalan 130 kadar rehineyi geri getirmeye öncelik verilmesini istediklerini söylüyor.
Netanyahu'nun gelecekte kurulacak bir Filistin devletine ilişkin son yorumları da Arapların çatışmada arabuluculuk yapma girişimlerinin reddedilmesi anlamına geliyor.
Suudi Arabistan, iki devletli bir çözümü içeren bir ateşkes anlaşmasının parçası olarak İsrail ile ilişkileri normalleştirme ödülünü önüne koydu.
Ancak İsrail başbakanı siyasi geleceğini sert bir Filistin karşıtlığına bağlamış görünüyor.
İsrail tarihinin en kötü saldırıları onun döneminde gerçekleştikten sonra "güvenlik" söylemiyle öne çıkamaz.
Artık " Bağımsız Filistin Yok" söylemine sarılacak. Bu pozisyonun, başbakanını giderek daha fazla sevmese de yanı başında bir Filistin devletini düşünemeyecek kadar travma geçiren halkın ruh haliyle uyuşacağına inanıyor.