Başta savaşlar olmak üzere çeşitli sebeplerle dünyada milyonlarca insan sığınmacı ve göçmen olarak evlerinden, yurtlarından ayrılmak zorunda kalıyor.
Bu süreçte en zor mücadeleyi de yine çocuklar veriyor. Mülteci olarak yurtlarından başka ülkelere gitmek durumunda kalan çocuklar, bulundukları ülkede zor şartlarda yaşıyor, yaşamsal ihtiyaçlarını dahi zor karşılıyor, suça sürükleniyor, organ kaçakçılarının eline düşüyor, uyuşturucu satıcısı haline getiriliyor ya da kayıp oluyor.
BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi), mülteci çocukların yaşadığı sorunlara ses olabilmek ve farkındalık oluşturabilmek amacıyla bir rapor yayımladı.
BİLKA, tüm dünyaya, yöneticilere, siyasilere, bürokratlara, sivil toplum kuruluşlarına, medya organlarına, değerlendirmelerini ve çözüm önerilerini dile getirdikleri rapor ile seslendi.
“Neredeyse yüzde doksan dokuzu Müslüman ülkelerin çocukları”
BİLKA Başkanı Avukat Alev Sezen, “BİLKA olarak kayıp sığınmacı ve göçmen çocuklarla ilgili bir rapor çalışmamız oldu. Bunu da kamuoyuyla paylaştık. Dünya'da gündemde olması gereken bir konuyken bunun gündemde olmadığını görüyoruz. İlk olarak da biz bunu gündeme taşımak, bu çocuklara neler olduğunu tespit edilmesini sağlamak ve bunun önüne geçilmesi için mücadele veriyoruz. Bununla ilgili kamuoyuna baktığımızda çok nadir haberlerle karşılaşıyoruz. En son 2018'de Europol'ün bir açıklaması oldu. Son iki senede on bin civarı çocuğun Avrupa'da kaybolduğu yönünde bir rapor paylaştılar. Tabii bunun dışında bu nisan ayında bile on sekiz bin çocuğa çıktığı söylendi ancak geriye yönelik baktığımızda bunun sadece on binler, on sekiz binlerde değil, yüz bin civarı çocuk olduğu da söylenmekte. İşin kötüsü doğru bir istatistik veri çalışması yok. Uluslararası kuruluşlar diyoruz. Mülteci hakları olsun, göçmenlerle ilgili kurumları olsun maalesef bunların herhangi bir sağlıklı veri çalışması, istatistiki bir çalışma yaptığını görmüyoruz. Bu kayıp çocuklar ne durumda? Raporumuzda da gördüğünüz gibi alıntılarla bunları ortaya koymaya çalıştık. Özellikle öne çıkan bir takım başlıklar, bir takım riskler var. Bunların en başında organ kaçakçılığı, çocukların köle olarak kullanılması, cinsel yönden istismara uğramaları, birtakım suç çetelerinde yer almaları, uyuşturucu satıcısı haline getirilmeleri gibi risk altında bu çocuklarımız. Yüzde doksan dokuzu neredeyse Müslüman ülkelerin çocukları. Savaş bölgelerinden hayatlarını kurtarmak için bir yola çıkmışlar. Bu yolda yeri gelip anne babalarını kaybetmişler ve çalıştıkları ülkelerde de maalesef meçhule doğru bir yola girmişler” dedi.
“Batı'ya ait kurumlardan beklenebilecek maalesef çok fazla şey kalmamış”
Yapılması gerekenler hakkında konuşan Av. Sezen, “Baktığımızda yüz bin civarı kayıp çocuktan bahsettik. Ne olduğunun meçhul olduğundan bahsettik. Ülkede tutma önemli. Bazı ülkelerde push olarak beklediğimiz geri püskürtme olaylarıyla bu sığınmacıları maalesef daha ülkelerine girmeden ölüme doğru itiyorlar. Akdeniz'de yaşananlar malum. Yeri geliyor öleceklerini bilerek botlarını bile batırabiliyorlar. Burada bir üzücü taraf da bu ülkelerin Akdeniz'in zenginliğine sahip çıkıp, doğal gaz, petrol dediğimiz zenginliklerine sahip çıkıp, insanlarını ölüme terk etmesi. Bu da olayın aslında başka bir yönü. Uluslararası kuruluşların, hızlı bir şekilde hareket etmesi gerektiğini söylüyoruz. Bakıyoruz bunlar artık duyarsızlaşmış. Batı'ya ait kurumlardan beklenebilecek maalesef çok fazla şey kalmamış. Afganistan, Cezayir, Fas, Somali gibi ülkelerden giden çocukların oranının yüksek olduğunu gördüğümüzde Müslüman ülkelerin, İslam ülkelerinin daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Yani UNICEF var evet ama UNICEF'in şu anda bu çocuklarla ilgili hiçbir çalışma yaptığını görmüyoruz. Bu insanların asıl kendi ülkelerinde muhafaza edilmesi, korunması gerekiyor. Kendi ülkelerinden çıktıkları an yol da dahil olmak üzere her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalıyorlar. Gittikleri yerde muhakkak en iyi şekilde muamele görmeleri, koruma altına alınmaları gerekiyor. Özellikle çocukların bir takım bakım merkezlerinde, aileleriyle bulunması bunların kaydının çok iyi şekilde tutulması, yeri geldiğinde bunları oradaki bölgeyle, o ülkeyle adapte olacak şekilde, bilgilerin, eğitimlerin verilmesi, dilin öğretilmesi gibi azami gayretin gösterilmesi gerekiyor. Tabii ki yapılması gereken çok şey var. Raporumuzda bunlarla ilgili değerlendirmemiz ve çözüm önerilerimizi de dile getirdik. Özellikle bu çocukların organ mafyası, seks kölesi, cinsel istismar ve uyuşturucuya kadar aklınıza gelecek her şeyden bahsediliyor. Bunlara karışanların en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor ve burada müsamahalı davranılmaması gerekiyor” dedi.
Metin Başar - Onur Hamzaoğlu