Türkiye ile Libya arasındaki hidrokarbon anlaşmasının Trablusgarp Mahkemesi tarafınca askıya alınmasına yönelik çıkan iddialar, ulusal ve uluslararası basında büyük ses getirdi.
Libya'da mahkeme, Türkiye'yle yapılan hidrokarbon anlaşmasını askıya aldı
Mahkeme tarafından alındığı iddia edilen karara yönelik herhangi bir gerekçe açıklanmazken, Birleşmiş Milletler nezdinde kabul görmüş meşru Libya Hükümeti'nin itiraz hakkı olduğu aktarıldı.
2022'nin son günlerinde iki ülke arasında imzalanıp 'petrol' ve 'doğal gaz' arama çalışmalarını konu edinen yazılı anlaşma hakkında basına yansıyan gelişmelere dair Libya Ulusal Hükümeti de henüz bir açıklama yapmadı.
Anlaşma sayesinde Türkiye, Libya'nın kıta sahanlığında bulunan doğal gaz ve petrol sahalarında arama çalışmaları yapmaya hak kazanmıştı.
Buna göre iki ülke arasındaki deniz sınırını belirleyen 2019 tarihli Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) üzerinden çizilmiş deniz yetki anlaşması esas alınacak, Ankara, Trablusgarp Hükümeti'nin sınırlarında arama faaliyetleri gerçekleştirecekti.
Haber 7, kamuoyuna yansıyan iddialar hakkında bir dönem Libya Büyükelçiliği yapmış emekli diplomat Uluç Özülker'in görüşlerine başvurdu.
"Mümkün değil. Böyle bir karar olamaz!" diyen Özülker, Türkiye'nin hidrokarbon anlaşması nedeniyle doğmuş meşru hakkını ve sürecin diplomatik düzlemde değerlendirilebilecek noktalarından bahsetti. İşte, Özülker'in açıklamaları:
"LİBYA İLE GEÇMİŞE UZANAN BİR İŞ BİRLİĞİMİZ VAR"
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Ankara'nın Trablusgarp Hükümeti ile yapmış olduğu iş birliğinden ötürü hidrokarbon anlaşmasına taraf olduğunu vurgularken, Libya ile Türkiye arasındaki kuvvetli ilişkilere değindi:
"Net olarak size şunu söyleyeyim, normal şartlarda 'Hidrokarbon Anlaşması' dediğimiz hamle iki ayaklıdır. Bunlardan bir tanesi bizim 'MEB' dediğimiz Trablus Hükümeti'yle yapmış olduğumuz 'Münhasır Ekonomik Bölge'dir. Yani 'Deniz yetki anlaşması'dır. Buna karşılık ikinci kısmı, bizim Libya petrolleri ve doğal gazıyla ilgili olarak hak sahibi kılınmamızla ilgilidir. Bunlar iki farklı olaydır. Başka bir deyişle, Trablus Hükümeti'yle bir iş birliğimizin sonucu olarak, o tarafın 'İngiliz, Fransız ve İtalyan arayacağına Türkiye olarak sen ara' diye yorumlanmasıdır. Libya ile geçmişe uzanan bir iş birliğimiz var. Eğer MEB anlaşması askıya alındıysa ve bunu Trablus Mahkemesi yaptıysa çok ciddi bir durum söz konusudur. Ama bunu yapabilmesi için de o mahkemenin Libya Hükümeti'ne rağmen bu işi yapması gerekiyor ki, bu daha da garip bir durum olur."
1993-95 yıllarında Türkiye'nin Libya Büyükelçiliğini yapan Uluç Özülker, askıya alındığı iddia edilen anlaşma hakkında Trablusgarp Hükümeti'nin süreci bir üst mahkemeye taşıyabileceğini şöyle anlattı:
"Elbette taşıyabilirler. Taşıyacaklardır da. Çünkü bizim orada yapmış olduğumuz o anlaşma, Trablusgarp Hükümeti'ni topyekun destekleyici bir anlaşma. Sebebi de şu, ben orada petrol bulduğum takdirde, o petrolü işletip kazanç sağlamayacağım. Tabiatıyla o kadar işletip uğraştıktan sonra benim de bir kazancım olacak. Buna hiç kuşku yok. Ama bu doğrudan doğruya BM tarafından kabul edilmiş Libya Hükümeti'nin faydasına olacaktır. Bu noktada Trablusgarp Mahkemesi tarafınca alındığı iddia edilen kararı sebepleriyle beraber incelemek lazım. Bundan sonra bir sonuca varılabilir."
"MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Her halükarda Trablusgarp Mahkemesi eliyle alındığı iddia edilen kararın iyi bir şekilde incelenmesi gerektiğini tekrarlayan Özülker, meşru hükümetin bu tarz bir karar almasının mümkün olamayacağını aktardı:
"Biz oradaki mevcudiyetimizle Libya'yı bir noktada bugüne kadar hem ayakta tuttuk hem de meşru hükümetin gelişmesine ön ayak olacak adımları beraber attık. Bu bakımdan mahkeme tarafından verildiği iddia edilen kararın ticari ve çıkar eksikliği nedeniyle olabilmesi de muhtemeldir. 'Türkiye'ye çok fazla imtiyaz verildi' şeklinde bir düşünce olabilir mi? Her halükarda bu gelişmelerin tüm yönleriyle incelenmesinde fayda var bence. Çünkü bunun aksi halinde, Türkiye desteğini kaybetmiş bir Trablusgarp Hükümeti, Libya'nın yüzde 50'sini yeniden darbeci Hafter'e bırakmaya mahkum olur. Böyle intihara gidecek bir kararı almak pek kolay olmasa gerek. Bunun yapılması mümkün değildir. Benim şahsi görüşüm bu şekilde."
"ART NİYET GÖRÜLÜYOR"
Konuyla alakalı Haber7'ye değerlendirmelerde bulunan Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) araştırmacılarından Prof. Dr. Ahmet Uysal ise, "Bu kararda, Libya'da faaliyet gösteren Türkiye düşmanlarının bir art niyeti görülüyor. Mahkeme, Hafter tarafının söyleminden hareket ederek, 'hükümetin Türkiye ile anlaşmaya yetkisi yok' diye hükmedilmiş. Gerekçe olarak, 'Dibeybe Hükümeti'nin süresi dolduğu için böyle büyük anlaşmalar yapamazmış'. Ona bakarsanız, Tobruk Parlamentosu'nun görev süresi 2014'te doldu ama hala Başağa Hükümeti atama yetkisini kendinde buluyor. Bu paralel hükümeti ne Libyalılar ne de başka ülkeler tanıdı. Mahkeme, Trablus Hükümeti'nin kararı temyize götürebileceğini de söylemiş. Hukuki mücadele devam eder, karar geri çevrilir diye düşünüyorum. Libya'da siyasi demokratik mücadele ile hukuk mücadele beraber devam ediyor, edecek" dedi.